BİLİNDİĞİ gibi Zekeriya Temizel döneminde Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişiklikler ile getirilen bazı hükümlerin uygulaması, daha sonra çıkarılan geçici 56.madde ile 2002 yılı sonuna kadar ertelenmişti.
Yıl sonuna kadar kanun yolu ile yeni bir düzenleme yapılmazsa, ertelenen değişiklikler 2003 yılı başından itibaren otomatikman yürürlüğe girecek.
Bu hükümlerin, üç yıl önce yapıldığı gibi bir yıl daha ertelenmesine imkan verecek ve esas düzenlemenin yapılmasını yeni meclise bırakacak bir önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Bütçe Plan Komisyonunda tartışmalara neden oldu ve yeni düzenleme engellendi.
Halen yürürlükte olan ve yıl sonunda sona erecek olan hükümlere göre, '2002 yılı sonuna kadar elde edilecek ve kesinti sureti ile vergilendirilmiş bulunan banka mevduat faizleri, repo gelirleri ve yatırım fonu gelirleri için gerçek kişiler ayrıca gelir vergisi beyannamesi vermeyecekler ve kesinti dışında bir vergi ödemeyecekler.'
Bu uygulama faiz türü gelirlerden vergi alınmaması anlamına gelmiyor. Tam tersine; arındırma yapmadan, yüzde yirmilere varan oranlarda ve yıl sonunu beklemeden elde edildiği anda kesinti yolu ile vergilenmeyi sağlıyor. Ayrıca küçük büyük her miktarda paranın banka sisteminde kayıt içine çekilmesine yararı oluyor. Ve bu tasarrufların dövize çevrilerek yastık altında saklanmasını da bir ölçüde önlüyor. Yürürlülük süresinin uzatılmaması, vatandaşların en tabii hakları olan beş ay sonraki vergilendirme rejimini bilmelerini de engelliyor.
NEREDEN BULDUN?
Gelelim, yersiz bir şekilde 'nereden buldun' adı verilmesi nedeniyle yandaş ve karşıtlarını yaratan Gelir Vergisi Kanunu'nun 1'nci maddesine. Burada tartışma konusu, 'gelir' tanımının belirsizliği olmalı.
Halen yürürlükte olan maddeye göre, Gelir, 'Bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı' şeklinde tanımlanıyor. Daha sonra da ticari kazanç, zirai kazanç, ücret, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı, sair kazanç ve irat olarak kaynaklarına göre sıralanıyor.
Ertelenen ve yıl başında yürürlüğe girecek maddede ise Gelir, 'Bir gerçek kişinin bir takvim yılında elde ettiği, tasarruf veya harcamasına kaynak teşkil eden her türlü kazanç ve irat' olarak tanımlanıyor. Bu tanım, belirsizlikler içeriyor. Bu gün vergi kaçırıldığını idare ispat etmesi gerekirken, gelecek uygulamada vergi kaçırmadığını vatandaş ispat etmek zorunda kalacak.
KUYUDAKİ TAŞ
Ertelemeden yana olanlar, 'kara paracıları savunmakla' suçlanıyor. Halbuki kara para için Kara Para Yasası, çıkar amaçlı suç örgütlerini düzenleyen yasalarımız var. Mali polis, Masak gibi kurumlarımız var. Ayrıca Vergi Usul Kanunu'nun hep yürürlükte olan 30/7 maddesine göre ‘‘Mükellefler, her türlü harcama ve tasarruflarını vergisi ödenmiş veya vergiye tabi olmayan kazançlardan sağladıklarını kanıtlayamazlarsa, bu tutar vergi matrahlarının takdirinde dikkate alınır.’’ Bu madde ile, herkese nereden buldun sorusunu sormak zaten mümkün.
Tam dört yıldır 'kuyuya atılan taşı çıkartmaya' uğraşıyoruz. Çıkartıp çıkartıp yeniden düşürüyoruz.