Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Hayvansız bir dünya

İşte, çözüm bu: bütün kavgaların bitmesi için tek çözüm, hayvansız bir dünyada yaşamak. Kedi, köpek, kuş, kurt ne var, ne yok hepsini öldürelim, kurtulalım. Böylece ne hayvan haklarını savunmak için sokaklara dökülürüz, ne de aşıydı, ilaçtı, zehirdi gibi fuzuli harcamalar! yapıyoruz diye ağlaşırız.

Hele kent sokaklarında kuyruğunu sallaya sallaya dolaşan, birbiriyle oynaşan hayvanları hiç barındırmayınız. Gördüğünüz yerde vurun gitsin. Vuramıyorsanız, zehirleyin. Belki ilk başta biraz pahalıya mal olacak ama, ya sonra...

Sonra rahat edeceksiniz. Maliyeti yıllara böldüğünüz zaman inanın üç paraya gelecek. Böylece bizbize kalmış olacağız. En önemlisi de çocuklarımız! Onların şimdi bizler gibi ‘‘hayvan’’ derdi hiç olmayacak, inanın.

Hayvansevenler ve sevmeyenler diye iki gruba bölünmeyecekler. Böylece bölücülük yapmak isteyenlere de fırsat kalmamış olacak. Ayrıca birbirlerine komünist-faşist muamelesi yapıp üzmeyecekler. Böylece memleket sulh ve refah içinde yaşayacak.

Evet, hayvanların hepsini temizleyelim. Başta şehirlerde kafasına göre özgürce dolaşanlardan başlayalım. Ne o öyle? Bu hayvanlar özgür dolaşacak diye bizim özgürlüğümüz kısıtlanıyor. Olacak şey mi, bu?

Sonra da sıra ormanlara gelir. Tabii bu sırada orman diye bir şey kalırsa? Orman olmayınca, hayvan da olmaz. Böylece hayvan sorunumuz kendiliğinden halledilmiş olur.

Yok, şayet bütün bu yüce gayretlerimiz sırasında hala kıyıda köşede kalmış orman varsa, o zaman da sınırsız avlanma yasası çıkartırız, olur, biter. Bir de ormanda saklanan üç-beş hayvanı ortadan kaldıracağız diye zaman, emek ve para harcayacak değiliz ya... Bir de üstüne para alırız. Hem de memleketimizi hayvanlardan kurtarırız.

Böylece memleketin yegane ve de en önemli sorunu kökünden hallolmuş olur. Sonra da daha az önemli konularla ilgilenmeye başlarız. Mesela enflasyonu düşürmek gibi...

Bu arada çocuklarımız hayvanlardan bi-haber büyüyecekler. Ama ne yapalım? ‘‘Bu kadarcık kusur kadı kızında da olur’’ özdeyişini hatırlayıp hayvanların fotoğraflarıyla donattığımız müzeye götürürüz. Hatta çok daha iyisini yaparız. Öyle bir sanal ortam yaratırız ki, çocuklarımız kendilerini balta girmemiş ormanların içinde dolaşırken hayvanların filmlerini canlıymış gibi izlerler.

Zaten işin püf noktası burada. İnsanın kendisini ‘‘mış’’ gibi hissetmesini sağlamak. Bir şeyi (uygun olmasa bile, sağlıklı olmasa bile) çok iyiymiş gibi hissetmesini sağlayacaksınız. Ve de ortadan kaldırmak istediğiniz şeyi de çok kötüymüş, zararlıymış gibi hissetireceksiniz.

Onun öyle olup olmamasının hiç önemi yok. Önemli olan nasıl hissettiğiniz. Daha doğrusu duygu merkezinizin düğmesi!

İşte bütün mesele burada. Hangi düğmeye basacağınız çok önemli. Yanlış düğmeye basarsanız, vay halinize!

İstediğiniz nedir? Bu isteğinizi kabul ettirmek için ne çeşit bir hezeyan yaratmalısınız? Bunları inceden inceye araştırıp doğru düğmeyi buldunuz mu, herkes peşinizden gelir. Neyse, bu konuyu daha fazla uzatmayayım. Zaten başka bir günün konusu bu.

Nerede kalmıştık? Kim demiş, ‘‘çocuklarımızın mirasını yiyoruz’’ diye? Bu yazıdan anlaşılacağı üzere çocuklarımıza sorunsuz, kavgasız, tasasız bir dünya bırakmaya çalışıyoruz.

Hayvansız bir dünyanın en doğru karar olduğunu anlamış bulunuyoruz ve de bunu yaratabilmek için ne çok çalışıyoruz! Üstelik hayvanat bahçesinden dijital ortama kadar her bir ayrıntıyı da düşünüyoruz. Hem de en alasından. Yani kısacası, çocuklarımızın geleceğinden başka bir şey düşünmüyoruz!

Tabii bu arada oynayacak ve de uğraşacak bir hayvan bile kalmayınca ne olacağını düşünmüyoruz. Zaten düşünmemiz de gerekmiyor. Yirmi ya da elli sene sonra ne olacağını kim düşünür? Önemli şu an. Ne olacağını düşünerek vakit kaybedemeyiz. Ne olacaksa, olduğu zaman düşünürüz. Biz hayvanları yok ediyoruz, onlar da birbirlerini mi, yok ederler yoksa, dünya mı, çocuklarımızı yok eder bunun ne önemi var? Önemli olan şimdi hayvansız bir dünyada yaşamak, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları