Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Av ve avcı hikayesi

Bitmeyen hikayelerden biri av ve avcılık... İnsan tarihi kadar eski. Eskiliği canlılığına halel getirmemiş. Yani avcılık ruhu yaşamaya devam etmiş.

Zaten av-avcı olgusu, etoburların doğasında var olan yaşama güdüsünün temel parçası. Eh, bu durumda bir etobur (fazlasıyla etobur, kısmen otobur) olan insanın da temel içgüdülerinden biri.

Şimdi diyeceksiniz ki, iyi ama günümüz insanı doğaya hükmetmeye başlamadı mı? Geliştirdiği teknoloji ile doğa koşullarının efendisi olmadı mı? En azından bunun için çalışmıyor mu?

Çalışıyor tabii. Üstelik büyük ölçüde doğayı altetmiş bulunuyor. Ama içgüdüleri yerli yerinde pek bir değişime uğramadan duruyor. Bunun en tipik göstergelerinden biri de, avcılık! (Diğer içgüdüleri bir başka günün konusu olduğu için şimdilik yazmayacağım)

Üstelik ‘‘avcılık’’, burun kıvaramayacağınız, üstünkörü düşünüp geçmeyeceğiniz, bir sektör haline gelmiş bulunuyor. Bunun için ne büyük paraların, ne büyük dolapların çevrildiğini bir bilseniz, şaşar kalırdınız. Hem de dünya çapında, en uygar dediğiniz ülkelerde, hayal gücünüzü zorlayacak Öyle basit bir ‘‘içgüdü’’ olarak algılamazdınız.

Zaten ‘‘içgüdü’’nün kendisi sandığınız ‘‘basit’’lik olmadığı gibi, ‘‘basit’’ olanı da anlamaya henüz muktedir değiliz. Bu nedenle lafı daha fazla uzatmadan av kararlarını dikkatli inceleyelim diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları