Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Anlaşmak mümkün mü?

Günümüz insanının ortak sorunu anlaşamamak...

Ne kendinizi anlatabiliyorsunuz, nede karşınızdakinin ne söylediğini anlıyorsunuz.

Aslında bize karşımızdakini anlıyormuşuzda o bizi anlamıyormuş gibi geliyor. Tabii bu durum karşımızdaki kişi içinde geçerli. O da anlattıklarının anlaşılmadığından çok emin. Yani lafın kısası her iki taraf da karşısındakini anladığını düşünürken kendisinin anlaşılmadığından öylesine emin oluyor ki sonunda anlatmaktan, anlaşmaktan vazgeçiyor.

Veee, böylece iletişim kopuklukları ortaya çıkmaya başlıyor.

Bu durum özellikle eşler arasında çok ciddi bir sorunmuş gibi gözüküyor. Ama işin aslı sadece eşimiz yada sevdiğimizle aramızdaki problem değil bu. Bu, çağımızın en ciddi ve en büyük sorunu. Sadece eşler arasında olmayıp arkadaşlık, dostluk, işverenle-çalışan, ortaklıklar hatta en küçük bir alış veriş yaparken satıcıyla alıcı arasında dahi anlaşamamazlıkları görüyoruz. Aslında kendi kendimizi bile anlıyamıyoruz. Kaldı ki, başkalarıyla anlaşabilelim.

Yıllarca sürmüş köklü dostlukların bittiğine yanlış anlamalar yüzünden şahit oluyorsunuz.

‘‘Yanlış anladın. Öyle değil, böyle.’’ demeye kalmadan birde bakıyorsunuz küsüp gitmiş. Yada siz, ‘‘Bunca yıldır onu hiç tanımamışım’’ deyip çekip gidiyorsunuz.

Düşüncelerinizin doğruluğunu araştırmadan, yanlış anlamış olabileceğinizi hiç düşünmeden, dostluğunuzu bitiriyorsunuz. Veya bitirmiyorsunuz da soğuk davranmaya başlıyorsunuz. Onun her hareketini, her sözünü olumsuz değerlendirmeye, düşüncelerinizde yarattığınız kırgınlığın üzerine kurmaya başlıyorsunuz.

Ya, aynı evin içinde yaşayıp başka telden çalanlara nedemeli?..

Herkes kendi tasarladığı ve anladığı gibi tüm söylenenleri o şekilde dinliyor ve böylece kimsenin nedediğini anlamıyor.

Sanki Babil Kulesi'nde yaşıyoruz. Bir farkla, burada aynı dili konuştuğumuzu zannediyoruz, birbirimizi anladığımızı zannediyoruz. Ama kimse kimseyi anlamıyor.

Peki, neden?

Kişiler birbirini dinlemediği için mi? Yoksa, anlamaya mı çalışmıyorlar? Yada umursamıyorlar mı?

Aslında hiçbiri değil. İnsanlar birbirlerini dinlemeye ve anlamaya çalışıyorlar, Anlamak için gayret gösteriyorlar. Fakat, herkesin anlayışı farklı yönde olunca anlaşamıyorlar. Yani herkes aynı şeye bakıp başka şey görüyor ve de gördüğünü başka başka tanımlıyor. Ve tabii anlaşamıyor.

Böyle bir durumda anlaşmaya çalışsalarda nafile. Zaten sonunda bunun farkına varıp anlaşmaktan yada kendilerini anlatmaktan vazgeçiyorlar.

Sonuç, kocaman bir ‘‘yalnızlık’’ oluyor.

Kalabalık bir evde yaşıyorsunuz ve kendinizi yalnız hissediyorsunuz. Hatta yalnızlığınız evrensel boyutlara ulaşabiliyor ve koskoca bir dünyada tek başınıza olduğunuzu düşünüyorsunuz.

Bu düşünce giderek sizi öylesine bir sarıp sarmalıyor ki yalnızlıktan kurtulmak için yaptığınız her şey daha beter yalnızlığın içine düşürüyor.

Aslında yalnız olmak istemiyorsunuz. Fakat, sizi anlamayanlardan meydana gelmiş bir kalabalığın içinde kiminle neyi, nasıl paylaşabilirsiniz?... Bu durumda yalnızlık kaçınılmaz hale gelir.

Peki ne yapmalı?

Öncelikle kendimizi sınırlayan görüşümüzü bulandıran işittiklerimize parazit yapan kayıt ve şartlardan kurtulmalıyız.

Kurtulamazsakbile kendi değerlerimiz ve inançlarımızı bir kenara koyup öyle bakmalıyız. Kayıtsız, şartsız dinlemek çok önemli. Yoksa, kafanızdaki düşüncelerle karşınızdaki kişinin söylediklerini yorumlarsınız ve de kendi değerleriniz doğrultusunda anlamış olursunuz. Tabii bunun sonucunda onun söylemeye çalıştıklarıyla sizin anlamış olduğunuz şey bambaşka olur.

Sonra, kendi düşüncelerinizi açık biçimde söylemeli, ne anladığınızı anlatmalısınız. Şayet böyle yapacak olursanız onun anlatmaya çalıştığı ile sizin anladıklarınızın çok başka şeyler olduğunu görebilirsiniz.

Karşınızdaki kişinin düşüncelerini anladıktan ve onun bakış açısından baktıktan sonra ( bu çok zordur) fikir beyan etmeli ve düşüncelerinizi söylemelisiniz. Böylece dil birliğini yakalayabilir aranızda bir iletişim kurmayı başarabilirsiniz.

Aslında karşılıklı kişilerin birbirlerini anlayabilmeleri için kendi kişiliklerinden sıyrılıp saf bir bakış ve anlayış içinde bulunmaları gerekir. Ancak ozaman insanlar birbirlerini gerçekten anlayabilirler, diyorum, Yasemince...

Yazarın Tüm Yazıları