Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bilimselliğin sorgulanması

Dünyanın değişim sürecine girmesinin nedeni ne, biliyor musunuz? Sanırım biliyorsunuz, fakat ben yine de söyliyeceğim. ‘‘Bilgi’’

Bilgilendikçe dünyaya bakışımız ve anlayışımız değişiyor. Fikirlerimiz ve değerlendirmelerimiz değişiyor. Tabii bunun sonucunda dünya da değişiyor.

Daha doğrusu dünyayı daha değişik görmeye ve yaşamaya başlıyoruz.

yaşam biçimimizin değişmesiyle birlikte dünyayı da değiştiriyoruz. Tabii dünya da bizi değiştirmeye devam ediyor. Yani bunun başı-sonu yok. Bir çeşit paradoks oldu galiba. Hadi bakalım bu işin içinden çık çıkabilirsen?

‘‘Dünya mı bizi değiştiriyor, yoksa biz mi dünyayı değiştiriyoruz’’ çözen varsa, hodri meydan!

Elbette ki, biz değiştiriyoruz, diyebilirsiniz. Ama bu sırada bizim de değişmekliğimiz gerekiyor. Yani biz değişmeden dünya değişmiyor. Dünya değişirken de biz olduğumuz yerde kalmıyoruz.

Ama önemli olan, değişimin hangi yönde olduğu veya olacağı... İşte bütün mesele burada!

Fakat, dedik ya, işin başı ‘‘bilgi’’ diye... Bilginin kaynağı da bilim olduğuna göre öncelikle bunu sorgulamalıyız.

Değişimi başlatan bilimin kendisi. Herkes, her şey, dünya değişirken bilim de olduğu yerde kalacak değil ya... Bilim de, bilisellik anlayışı da değişecek pek tabii... İşte bunun sancılarına bir örnek;

UFOLAR

Şu ne idüğü belirsiz gökte uçan cisimler var ya, hani adına ‘‘UFO’’ diyorlar... İşte onlarla ilgili söylentiler son günlerde iyice arttı. Daha doğrusu gördüğünü söyleyenlere ilave olarak çeşitli televizyon kanallarında da görüntüleriyle sık sık karşılaşıyoruz.

Aslına bakarsanız göklerde dolaşan tanımlanamayan cisimlerden hemen bütün zamanlarda söz edildiğini görüyoruz.

Görmeyenler, UFO gördüğünü iddia edenleri ya ti-ye alıyor, ya da inanmıyor. Kimileri, merak ediyor, kimileri görmese bile ‘‘koskoca evrende tek canlı biz değiliz ya, elbet başka dünyalarda da canlılar vardır’’ deyip ciddiye alıyor.

İşte bu tiplemelerin hepsini birden geçen akşam ‘‘Kadir Çelik’’in programında izledim.

Ufolar vardır diyen Farah Yurtözü ile Süleyman Burak'a karşılık yoktur diyen Türk Havayolları'nın bir pilotu, İst. Üni. Fen Fak. Astronomi ve Uzay Bilimleri Prof. Adnan Ökten ve de araştırma görevlisi Doç. Dr. Tuncay Özışık arasında giderek gerginleşen tartışmanın daha da gerilmesine izin vermeyen Kadir Çelik doğrusu takdire şayan bir yönetecilik örneği sundu. Biz izleyiciler de böylece düzeyli bir tartışmanın ardından düşünmeye başladık...

Özellikle de programa telefonla katılan İstanbul Üni. Fen Fak. Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dursun Koçer'in açıklamalarıyla aydınlandık ama merakımız tatmin olmadı.

Mesela NASA'nın 51. komisyonunun ‘‘Arz dışı dünyalar’’ı araştırıyor, olduğunu öğrendik.

Böyle bir komisyon kurma ihtiyacı duyulduğuna göre dünyamızın dışındaki dünyalarda canlılar olabileceği ihtimali demek ki, kabul görüyor. Fakat, Prof. Koçer'e göre bu komisyon şimdiye kadar herhangi bir dünya dışı canlı saptamamış. Yani onca paralar harcayıp gözlem yaptıkları halde bir UFO görememişler.

Buna karşılık bilimsellikle yakından uzaktan ilgisi olmayanlara görünüyor olmaları da bu UFOlar'ın bir başka tuhaflığı.

Programa katılan bilim adamlarının görüşüne göre kameraların tesbit ettiği ne olduğu anlaşılmayan bu garip cisimler, ya bizim bilmediğimiz türden bir uçak, ya uydu, ya da göz yanılması.

Göz yanılması deyince aklıma geldi. O geceki program sırasında en fazla üzerinde durulan şuydu; ‘‘Gözümüzle görüp elimizle dokunmadığımız şeyler yoktur.’’ şeklinde bir bilimsel! açıklama ile ‘‘Objektif’’ programının kameralarıyla tesbit edilen bilinmeyen cismin kesinlikle ‘‘uçak’’ olduğunun vurgulanmasıydı.

Kimbilir belki de iddia edildiği gibi o cisim bir uçaktı ama uçak olarak görenlerin de yanılma ihtimali yok mu, diye insan ister istemez düşünüyor. Ayrıca, ‘‘gözle görülüp elle dokunulması’’ şeklinde tanımlanan bilimsellik anlayışının sorgulanması gerekmiyor mu?

Bence o gecenin konusu UFOlar vardır-yoktur şeklinde zihnimizi ve düşüncelerimizi hiçbir yere götürmeyen bu tartışma aslında çok iyi oldu ve bilimselliğin sorgulanması gerektiğini daha iyi anlamış olduk.

Neyse ki, Prof. Koçer telefonla da olsa programa katıldı da, ‘‘olabilirlik’’ anlayışı içinde bilimselliğe çok daha yakışır bir yaklaşım ortaya koydu.

Keskin çizgilerle bilimin tanımını yapmak ve ‘‘bilinmeyene yoktur’’ demek yerine ‘‘olabilirlik’’ çerçevesi içinde UFO konusu incelenebilir, dünyanın ve Türkiye'nin bu doğrultudaki tesbitleri gündeme getirilebilirdi. Tabii bu arada göz ve kameraların yanılma payını da dahil ederek...

Olmadı. Ama olabileceği mesajını verdi. Daha doğrusu bilimselliğin sorgulanması gerektiği yolunda beni düşündürdü. Üstelik bu sırada Füsun Önal kendi kamerasıyla tesbit ettiği ve de açık seçik anlattığı tanımlanamayan uçan bir cisimin görüntüsünden bahsetti. Doğrusu onun kaydettiği görüntüleri çok merak ettim. Kadir Çelik bir başka programda göstermek üzere Füsun Önal'dan söz aldı. Umarım bu kez bilimselliğe uygun incelemelerle UFO konusuna ışık tutulabilir, diye düşünüyorum Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları