Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Enerjimiz azalıyor

Yani şuradan şuraya kıpırdayacak halim yok. Neden? Çünkü, enerjim yok. Enerji dediğin şey çok önemli, çok. Enerjin olmadı mı, ne iş yapabilirsin, ne düşünebilirsin...

Duyguların bile iptal olur, hiçbir şey hissetmeyecek hale gelirsin.

İşte, insan için 'enerji' dediğin, böyle bir şey. Ama şimdi konumuz bu değil.

Konumuz ne peki?

Makinaları çalıştıracak enerji, tabii ki...

İyi de insan dediğin de bir çeşit makina gibi bir şey. Yani, ha makina, ha insan, ne farkı var?

Öyle ya, enerji olmadan ne insan çalışabiliyor, ne de makina.

Enerji yoksa, hayat yok, denilebilir.

Yok yahu, o kadar da değil, diyorsunuz. Ama 'o kadar' olduğunu kendiniz de biliyorsunuz. Tabii bu arada enerjinin çeşidinden de söz etmek gerek.

Elbette ki, hayatı durduracak olan, 'hayat enerjisi'nin yokluğu. Ancak, tabii ki şimdi bundan bahsetmiyoruz.

Medeniyetimizi göbekten bağladığımız enerji olmazsa, ne olur?

İşte bunu anlamaya çalışıyoruz.

Bunu anlamayacak ne var, tabii ki, hayat durur, iş, güç, iletişim, üretim, her şey durur, diyeceksiniz. Tamam işte, konumuz bu!

Medeniyetimizin gelişmesiyle birlikte enerjiye olan bağımlılığımız da artmış durumda. Sıcak, aydınlık, oturduğumuz yerden dünyanın dört bir yanıyla kurduğumuz iletişim rahatlığı... Keyfimizi bağladığımız enerji...

2000'li yıllarda dünyayı bekleyen en büyük sorun; enerji.

Tabii diğer önemli sorunu da atlamamak gerekiyor. Enerji sıkıntısı kadar büyük bir sıkıntı. Belki de daha büyük bir sıkıntı. Ne olduğunu merak ettiğiniz değil mi? Tabii ki, ‘‘çöp’’ yani atık.

Ürettiğimiz her şeyin aynı zamanda çöp olduğunu da artık öğrenmenin zamanı geldi.

Şimdi, yenilen içilenden arta kalanlar olarak bildiğimiz ‘‘çöp’’ hiç de o kadarlık bir şey değil. Kullandığınız ne varsa, bunun bir de çöpü var.

O yüzden bir takım insanlar, ‘‘temiz enerji’’ diye çırpınıp duruyor.

Buna karşılık kimileri de en temiz enerji ‘‘nükleer enerji’’dir, deyip dünyanın (ender kalmış) en temiz yerlerinin arasında bulunan ülkemize de nükleer enerji santralı kurmak üzere kolları sıvamış bulunuyorlar.

İsveç, nükleer enerjiden vazgeçmeye yönelik bir karar çıkartırken biz de ‘‘gelişmiş ülkeleri geriden takip eden zihniyetimizi sürdürürek’’ yapalım, kuralım. bizim de nükleer enerji santralımız olsun. Böylece gelişmiş ülkeler sınıfına dahil olalım, biçiminde davranıyoruz.

Yahu elin ülkesi bunu denemiş ve vazgeçmeye karar vermiş. Şimdi tecrübenin tecrübesi olur mu? Belli ki, ülke için, dünya için çok zararlı olduğunu anlamış ki, vazgeçmeye karar vermiş.

Hem de böylesi bir enerji krizinin kapıda olduğu bir sırada vazgeçmelerini düşünmek lazım. Ama biz bunun üstüne düşünüp taşınıp ne yapıyoruz?

En temiz enerji olduğuna karar verip kolları sıvıyoruz. Elin terk ettiği teknolojiyi ülkemize getiriyoruz. Hem de bunun bize kaça patlayacağını da hesaba katmıyoruz.

Yani önce acayip borçlanacağız ve sonra da dünyaya olan borcumuzu nasıl ödeyeceğiz diye kıvranacağız. Bu sadece işin parasal boyutu. Bir de bu enerji elde edilirken açığa çıkan ‘‘çöp’’ var. Daha sonra da bu çöpü ne yapacağız diye kıvranacağız.

Çernobil felaketini daha unutmadık. Ama diyelim ki, çok iyi önlemler alındı ve de Çevre Mühendisleri'nin dediği gibi yerin bilmem ne kadar altına bu atıklar konuldu. Sonra da güle oynaya ışıl ışıl bir dünyada yaşamaya başladık. İyi güzel de bu rahatlığımız ne kadar sürecek biliyor musunuz? Mühendislerin dediğine göre 750 yıl. Yani bu kadar zaman sonra yeraltına gömülen nükleer çöp kabından sızmaya başlıyor. Tabii bu arada başka bir nedenle açığa çıkıp bizim canımıza okumazsa!

İşte o zaman nükleer savaşa ihtiyaç kalmadan savaştan çıkmışa döneriz. Ayrıca, diyelim ki, hesaplar tuttu ve 750 yıl bir şey olmadı. Ama sonra ne olacak? Sanki çook uzun bir zamanmış gibi gözümüze soka soka söyledikleri yediyüz elli sene dünya zamanı için nedir ki?

Yani düpedüz biz istediğimiz gibi şimdi yaşayalım da sonra ne olursa olsun, diyen bir zihniyetle torunlarımızın geleceğini şimdiden yok edeceğiz. Dünyaya sadece 750 senelik bir süre tanıdığınızın farkında mısınız?

Yani bu durumda dünyanının kaderini ellerimizle yazmış olmuyor muyuz? Peki enerjimiz azalıyor, o zaman ne yapacağız?

Yazarın Tüm Yazıları