Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

İlişkiler ve arabalar

Önce dün kaldığımız yerden devam edelim ve Prof. Dr. Uçkun Geray'ın Sivil Toplum Örgütleri hakkındaki fikirlerini aynen geçelim;

‘‘Farklı toplumlarda farklı ağırlıklarda olmak üzere sivil girişim dinamikleri şu biçimlerde ortaya çıkmaktadır: a) bizzat mal ve hizmet üretmek b) bilgi ve deneyim boşluklarını doldurmak c) bilgiyi toplumsallaştırmak ve bilinç geliştirmek d) etki veya baskı grupları oluşturup harekete geçirmek.

Bir sivil hareketin bireyler yerine, onların gerçekleştirdiği örgütlenmelerle yürütülmesi gerektiği düşüncesi STÖ'lerin (Sivil Toplum Örgütleri) oluşumunu büyük ölçüde açıklamaktadır.

Ne kadar yeterli kaynağa sahip ve gelişmiş olursa olsun, devletin tüm hizmetleri eksiksiz bir biçimde karşılayabilmesi gerçeğe pek uymamaktadır. Bu durum yani yetersizlikler tarihsel süreçte de yaşanmış bulunmaktadır. Doğan boşlukları en uygun biçimde doldurabilmek üzere kamu kuruluşlarının yanında gönüllülük temeline dayanan örgütler ortaya çıkmaktadır.

Demokrasiler bu tip sergilenen toplum kesimlerini oluşturmaya ve bunların uzun dönemli toplum çıkarları doğrultusunda ve uyum içerisinde işlev yapmalarına ortam hazırlamaya mecburdur.

Ancak bunun için de rejimin gerçek anlamıyla demokratikleşmeye olanak vermesi, eşit yurttaşların devleti'nin oluşturulması, örgütlenme ve düşünce özgürlüğü önündeki kısıtlamaların kaldırılması ve devletin STÖ'lere ayırımcılık yapmaksızın yaklaşması zorunludur.

Demokrasinin ve meşruiyetin doğal gereği olarak STÖ'ler tüm ırk, din, dil, yaş, statü... vb. farklılıklarına saygı göstermek, ayırımcılığa meydan vermemek, kişilerin STÖ etkinliklerine kendi yetenekleriyle uyumlu biçimde ve ölçeklerde katılımlarına olanak tanımak ve kişilikler ve topluluklar arasında fırsat eşiğine dikkat etmek durumundadır. Dolayısıyla da toplumsal sorunların çözümüne halkın katılmasına ve çözümü etkilemesine olanak vermek üzere, yanlı ve ayırımcı olunmamasını ve partizanlık yapılmamasını güvence altına almak zorundadır.’’

Doğrusu ‘‘bir sivil toplum örgütü nasıl olmalıdır’’ diye sorulacak olsa, kendi adıma ‘‘böyle olmalıdır’’ derdim. Sayın Geray bunları söylerken biraz sert, kararlı ve inanmış insanların parlak samimiyeti içinde konuşuyordu. Ne yalan söyliyeyim, etkilendim. Ama en kısa zamanda kendisiyle görüşüp geliştirdiği sistemle ilgili kafamı kurclayan taraflarını konuşmayı düşünüyorum. Ne de olsa ben de bir oluşumun içinde bulunuyorum. Bildiğiniz gibi ‘‘Altın Işık Astroloji ve Bilimsel Araştırmalar Derneği’’ oluşmaya devam ediyor.

* * *

İLİŞKİ ve ARABA

Şimdi gelelim bu haftanın esas konusuna... İlişkiler ve araba denildiği zaman kafanızı ilişki ile araba arasındaki ilişkinin ne olduğu pek anlaşılmayabilir. Ama bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Her şey açık seçik ortada. Daha doğrusu araba kullananlar için... Ama bu örneği araba yerine her tür kullandığınız cihaz için ilişkilendirmek mümkün.

Mesela elektrik süpürgesinden çamaşır makinesine, buldozerden tekneye ve de kullandığınız bütün aletlere kadar çeşitlendirebilirsiniz. Neyse lafı uzatmadan ilişki ve araba arasındaki bağı açıklamaya başlayayım.

İlişkiler, özellikle de ikili ilişkiler tıpkı arabanızla aranızdaki ilişki gibi olmalı.

‘‘Nasıl yani’’ dediğinizi duyar gibiyim. En iyisi önce arabanızla aranızdaki ilişkiyi anlamaya çalışalım.

Arabanızı nasıl kullanırsınız? (Aslında bu severek kullandığınız her hangi bir cihaz olabilir) Öncelikle sahip olduğunuz arabanızı tanırsınız. Özelliklerini anlarsınız. Debriyaj, gaz, fren pedallarını bir düşünün... Hemen bütün arabalarda farklıdır. Hatta aynı yıl ve model iki arabada dahi az da olsa farklılıklar vardır. En azından debriyaj-gaz pedallarının kavrayışı, frenin tutma mesafesi başkadır. Hele bir süre kullanıldıktan sonra her araba kendine özel hale gelir, sürücüsüyle bütünleşir. Ya da sürücü arabasıyla bütünleşir.

Şimdi arabanızın özelliklerini bildiğiniz zaman ona göre davranırsınız. Mesela debriyaj-gaz arasındaki kavrama noktasını bilmezseniz arabanız stop eder. İkinci viteste giderken gaz pedalına sonuna kadar basmazsınız. Beşinci viteste yokuş tırmanmaya çalışmazsınız. Zaten zorlasanız bile çıkmaz.

Yolda giderken arabanızın motorundan gelen sese kulak verirsiniz. Çünkü bir sorun çıktığı zaman farklı sesler çıkartmaya başlar. Hemen gereken önlemi almazsanız sonrasında başınıza büyük dertler açacağını bilirsiniz.

Tabii bunların farkında olabilmek için arabanızı iyi tanımanız gerek. Motorunun sesinden yol tutuşuna kadar hemen bütün özelliklerini anlamanız gerek. Ve de onun özelliklerine uygun davranmanız gerek. Tabii arabanızla iyi geçinmek istiyorsanız. Yoksa, olmayacak yerde sorun çıkartır, zorladığınız zaman da yol da bırakır.

Ama ona gerektiği ve de sevdiği gibi davranacak olursanız, ne büyük dertler çıkartır, ne de sizi yolda bırakır. Ve de pek çok sürücü bunu iyi bilir ve de büyük işlerin açılmasına izin vermeden en ufak bir ses duyduğu zaman gereken ilgiyi gösterir. Yağını, suyunu, filitresini ihmal etmez.

Yani anlayacağınız bir araba sadece benzin verdiniz diye gitmez. İlgi ve ihtimama ihtiyacı vardır. Anlaşılmak ve ona göre davranılmak ister. Ve de bütün cihazlar aynı ilgi ve alakayı bekler.

Peki insanlar farklı mıdır?

Tabii ki, hayır. İnsanların da aynı derecede ilgiye, ihtimama ve de anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Kendisine sevdiği, hoşlandığı gibi davranılmasını bekler. İstemediği şekilde davranıldığı zaman zorlanır. Bir süre sesini çıkartmasa bile daha sonra sorunlar çıkmaya başlar. Sesini, uyarılarını dinlemezseniz, sorun büyür ve daha sonra içinden çıkılmaz hale dönüşür.

Tıpkı araba-sürücü ilişkisinde olduğu gibi, iki insan arasındaki ilişki de ilgi ve alakaya, doğru anlayıp doğru davranılmaya ihtiyaç gösterir. Tabii insan ilişkilerinde kişilerin her ikisi de birbirlerine göre hem araba, hem sürücü durumundadırlar. Ve de birbirlerine en azından arabalarına ya da kullandıkları cihazlara gösterdikleri özenle davranacak olurlarsa, ilişkileri muhteşem olacaktır.

Şimdi anladınız mı, ilişki ile araba arasındaki bağlantıyı! Üstelik insan araba olmayıp yaratıcı bir varlık olduğu için böyle bir ilişkinin ulaşacağı boyutlarını artık ben anlatmıyayım varın siz düşünün diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları