Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Korkuyu yenmek

Bugünkü konumuz; ‘‘korku’’ çünkü, şu sıralar hayatımızda daha önemli bir şey yok gibi...

Zaman zaman korku duygusunu işlemiş olmama rağmen şimdi daha bir başka açıdan incelemek gerektiğini düşünüyorum. Aslında ‘‘Korku’’yu laboratuara sokup ıncığını cıncığını didikleyip ortaya çıkarmak gerekiyor.

Şimdi bunu yapabilecek bir babayiğit aranıyor. Çünkü, korkuyu inceleyeyim derken neye uğradığınızı bile bilemeden korkunun karanlık dehlizinde kendinizi bulabilirsiniz...

Fakat, öte yandan bunu anlayıp öğrenmenin de başka yolu yok. Öğrenmeden de korkunun üstesinden gelebilmek mümkün değil.

Şimdi ne olacak?

Bu noktada bilim insanlarına büyük iş düşüyor. Kolları sıvayıp hemen işe koyulmaları şart.

Şimdi diyeceksiniz ki, ‘‘bu bir hastalık mı? Dediğin gibi bir inceleme ancak somut şeyler için yapılabilir.’’

Peki, korkunun somut olmadığını nereden biliyoruz?

İlla ki, somut olması için, gözümüzle görüp elimizle dokunmamız mı, gerekiyor?

Günümüz medeniyetinin geldiği şu noktada soyut olarak bellediğimiz pek çok şeyin somut olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

Mesela ‘‘hava’’yı gözünüzle görüp elinizle dokunabiliyor musunuz? Ama şimdi bunun somut olduğunu biliyoruz.

Bilim bugün pek çok şeye ışık tutar hale geldi ve keşifler mucize boyutuna ulaşmış durumda. Fakat, hala bilemediğimiz ve öğreneceğimiz ne kadar çok şey var. Bunların arasındaki en önemli olan da ‘‘korku’’. Çünkü, şu anda en fazla ihtiyacımız olan bu bilgi.

İhtiyaç belirmeden bilgisi de ortaya çıkmıyor. Çünkü, düşünmüyoruz. Araştırmıyoruz.

Gençliğin ya da ölümsüzlüğün sırrını bile araştırıyoruz. Ama, en temel ihtiyacımız olan ‘‘korkuyu yenmenin’’ sırrını incelemiyoruz.

Tabii böyle söylemem gerekiyor. Çünkü, şu anda araştırılıp araştırılmadığı hakkında pek fikrim yok. Kimbilir, belki de şu andaki şiddetli ihtiyaç yüzünden araştırılmaya başlanmıştır. Başlanmamış olsa bile, şu dakikadan itibaren kolları sıvasalar iyi olacak diyorum. Ve de şayet çaresini bulmak için bir inceleme henüz başlamamışsa, şimdi bu yazdıklarımdan sonra belki de bilim insanlarının zihinlerinde yeni kapılar açılabilir diye umut ediyorum.

Mesela şiddetli korkunun nedeni bir ‘‘gen’’ yüzünden olabilir. Bu fikir nereden mi çıktı?

1 Eylül tarihinde basında çıkan bir haber yüzünden. Haberde şöyle diyor; ‘‘Bilim adamları uykusuzluğa tek bir genin yol açtığını saptadı.’’

Göz rengini belirleyen gen gibi, uykuyu da tek bir genin kontrol ettiği saptanmış. Bu durumda neden ‘‘korku’’yu da tek bir gen kontrol ediyor olmasın?

Bence bu mümkün. Belki daha başka nedenler de olabilir. Beynin fonksiyonlarından kaynaklanabilir. Çünkü, beynin nasıl çalıştığı hala çözümlenebilmiş değil.

Bilinen bir gerçek var ki, o da korku duygusunun bedenimizin savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor olması. Yani gerektiği zaman, bilinmeyen bir durumla karşılaşıldığında korku duygusu harekete geçip kendimizi savunmamız için bizi uyarıyor. Fakat, korkunun fazlası da savunmasız bırakıyor.

Şimdi yaşadığımız depremlerin sonucunda açığa çıkan korku duygusu, bizi ele geçirmek üzere. Yani kendimizi savunmak yerine savunmasız bırakacak derecede açığa çıkabilir. Ve de bizim bu duyguyu kontrol altına almamız mümkün olamayabilir.

Bu durumda derhal ‘‘korku’’nun çaresine bakmamız gerekiyor. Ne yaabiliriz? Bilim insanları korkuyu yenmenin yollarını buluncaya kadar iş işten geçebilir. O yüzden bizim hemen bir yöntem geliştirmemizde yarar var. En azından onlar çözümü buluncaya kadar sağlıklı kalmanın yollarını bulmalıyız.

Benim keşşfettiğim bir gerçek var. Korkuyu yaratan dehşetli düşünceleri, içimizdeki sevgi enerjisini serbest bırakarak kontrol altına alabiliriz.

Çünkü, sevgi duygusu, korku duygusuna egemen olabilecek derecede yüksek potansiyelli bir enerji açığa çıkartıyor.

Elbette burada sözünü ettiğim gerçek sevgi. Çıkarsız, ard niyetsiz, karşılıksız, tutku ve ihtirastan tamamen uzak bir ‘‘sevgi’’den bahsediyorum.

İşte bu sevgi, huzur ve sükunet dalgaları yaymaya başlıyor ve şiddetli düşüncelerin dağılıp korku duygusunun hafiflemesine yardımcı oluyor.

Sanırım yeterince anlaşılmadı. Ama bu konuya yarın devam etmek üzere şimdilik sevmeyi deneyin diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları