Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Dansın evrensel dili

Dans, sözcüğünü duyduğunuz anda ilk aklınıza gelen nedir?

Belki de size saçma sapan bir eylem gibi geliyordur. Kimbilir, belki de hayatınızda dans etmek için teşebbüste bile bulunmamışsınızdır.

Şayet dansı manasız bulanlardansanız, mutlaka denemelisiniz. Utanıyorsanız, evinizde tek başınıza deneyin. Hoşunuza giden, coşturan bir şeyler çalıp başlayın dans etmeye.

Bilmiyorum, demeyin. Dans etmeyi bilmeniz gerekmiyor. Önce müziği biraz yükseltin. (Sağı solu rahatsız etmeyecek derecede) Sonra kendinizi müziğe bırakın.

Bütün dikkatinizi müziğin ritmine yöneltin. Dikkatle dinlemeye başlayın önce. Sonra bedeninizi. Vücudunuz kendiliğinden salınmaya başlayacak. Bu sırada bedeninizi düşünmeyin. Kendinizi işittiğiniz melodiye kaptırın. Müziğin içine girin ve bedeninizi serbest bırakın. O, ne yaptığını biliyor. Ne yapacağını biliyor.

Dans etmeye başladığınız andan itibaren içinizde giderek yükselen coşkuyu hissedeceksiniz. Coştukça daha bir kendinizi kaptıracaksınız. Ve de sonra kendi kendinize şaşacaksınız. Meğer siz de dans etmeyi biliyormuşsunuz.

İnsanların yemek yemek, yürümek gibi doğuştan bildiği bir şey de dans etmek. Hiç unutmuyorum kızım Efsun o sıralarda henüz yürümeye başlamıştı. Günlük yürüyüşümü yapmak için onu da alıp kapıdan tam dışarı çıkmıştım ki, keskin rüzgarla soluğum kesildi.

Bir an dışarı çıkmaktan vazgeçmeyi düşündüm. Fakat, bir kez niyet etmiştim. Bununla birlikte çocuğun hastalanmasını da göze alamazdım. Tam o anda aklıma yeni açılan ‘‘Opera Pasajı’’ geldi. Eve çok yakındı. Efsunu kaptığım gibi bir koşu Opera Pasajı'na girdim. O zamanlar şimdiki gibi muazzam çarşılar yoktu.

Neyse Pasaja girdikten hemen sonra Efsun'u kucağımdan indirdim ve birlikte yürümeye başladık. Ben bir taraftan mağazalara bakınırken öte yandan Efsun'a dikkat ediyordum. Ne de olsa yürümeye henüz başladığı için her an düşme ihtimali vardı.

Vitrinden kafamı tam çevirmiştim ki, o da ne, Efsun o sırada önünden geçtiğimiz mağazanın içinden yükselen müziğin ritmiyle dans ediyor.

Kollarını sallaya sallaya, ayağını yere vura vura, bir o yana, bir bu yana salanarak pek de güzel oynuyor. Önce çok şaşırdım. Çünkü o dakikaya kadar dans eden kimse görmemişti. Sonra düşeceği kaygısını bile unutup hayretle izlemeye başladım. Çünkü, müziğin ritmine öylesine uyumlu hareket ediyordu ki, bunun içsel bir bilgi olduğu açıkça anlaşılıyordu.

Üstelik bunu sadece ben değil orada bulunan herkes anlamış, işini gücünü bırakıp Efsun'u izlemeye başlamıştı.

Bu hikayeyi amma da uzattım. Dansın evrensel dilini anlatmak yerine bu yazı Efsun'un bebeklik maceralarına dönüştü. Ama bir gerçek var ki, dans bilgisini harekete geçiren küçük bir kıvılcımla hemen açığa çıktığını anlatabileceğim en iyi örnek buydu.

*

Dansın tarihine baktığımızda yazıdan önce hatta konuşmadan önce dans var. Buna ‘‘beden dili’’ diyebiliriz. Resim gibi, şiir gibi, müzik gibi, sessiz tiyatro gibi bir anlatım biçimi.

Buna ‘‘beden diliyle şiirsel anlatım’’ diyebiliriz.

Heyecan, korku, neşe ve aklınıza gelen bütün duyguları ve de hatta istekleri dans ederek anlatmak mümkün. Ve daha da ötesi niyete bağlı enerjiyi harekete geçirebiliyor.

Enerji deyince hemen hepimizin bildiği Mevlevi ayinlerindeki ‘‘Sema’’ töreni aklıma geliyor. Grup halinde yapılan bu bir çeşit dansın en belirgin figürü bir el havada gökyüzüne bakar biçimde tutulurken, diğer el aşağıda yeryüzünü işaret eder vaziyette kesintisiz bir dönüştür. Ve bu dönüşler bir daire oluşturacak biçimde hareket etmektedir. Tıpkı gökyüzündeki gezegenlerin hareketi gibi. Sanki yukarıdan aldığı enerjiyi bedeninden geçirip toprağa gönderiyor. Ve topraktan aldığını gökyüzüne iletiyor.

Binlerce yıl gerilere gittiğimiz zaman da pagan dinlerinin (Semavi dinlerden önceki dinler) danslı ayinleriyle karşılaşıyoruz...

Tanrılar, tanrıçalar için adaklar, kurbanlar gibi sunulan dans. Ve dans ederken ayaklar, vücut, kollar hatta parmakların her bir hareketi mana yüklü.

Mesela korkulan bir yeraltı tanrısı için dans ediliyorsa, onun şiddetinden korunmayı hedefliyor. Şayet iyilik veya bereket tanrısı için dans ediliyorsa burada da maksat, onun iyiliklerini arttırmak, bereketini çoğaltmak.

Yanda fotoğrafı görülen dans ise, Nepal'in başkenti Katmandu'nun en popüler dansı, ‘‘Mahakali’’

Mahakali, Mahalaxmi ve Kumari adlı tarılar cenneten yeryüzüne inip insanlar üzerine ızdırap ve kötülük dağıtan şeytanları dağıtırlar. Dansın maksadı bu tanrıların yardımını almak.

Pagan dinlerinin tanrılar için yaptıkları dansları şimdi folklor oyunları olarak hala yaşıyor. Aslında yaşayan ‘‘dansın evrensel dili’’ ve tarafımızdan çözülmeyi bekliyor, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları