Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Konuşmak Dinlemek İstemek

Aslında bugünkü konunun üst başlığı istemek. Lakin isteklerin dile getirilmesi ve istenileni elde edebilmek için çok önemli iki özelliğin geliştirilmesinde büyük fayda var. Özellikle insanlara özgü bu yeteneklerin gelişmesi de istekle bağlantılı pek tabii...

Fakat, bir isteğin bulunabilmesi için de ‘‘bilgi’’ gerekiyor. Peki, bilgilenmek neye bağlı? İşte, konunun en can alıcı noktası...

Bilgi, hayatın kendi içinde saklı. Farkında olsak da olmasak da, ‘‘bu bir bilgidir’’ diye anlasak da anlamasak da doğduğumuz andan itibaren sürekli öğreniyoruz.

Bazen kulaklarımızı, bazen gözlerimizi kullanıyoruz. Dokunuyoruz, tadıyoruz, düşünüyoruz ve öğreniyoruz. Bazen öğrendiğimizin farkında olmuyoruz ve tam da gerekli olduğu bir anda zamanında öğrendiğimiz bilgiyi ortaya çıkartıp kullanıveriyoruz. Ve bu duruma kendimiz de şaşıp kalıyoruz. ‘‘İyi ama, ben bunu nasıl yaptım, bilmiyordum ki’’ diyoruz.

O bilgiyle karşılaştığımız sırada dikkatimiz kimbilir nerelerde nelerle meşguldü de, hiç ehemmiyet vermeyip bilincimizin kimbilir hangi derinliklerine attığımız o bilgi, gün gelip hayati önem taşıdığı bir anda (Hayati olması şart) ne yapacağımızı bilemeyip kıvrandığımız bir dakikada zihnimizde belirveriyor. Ya da zihnimizde zerre kadar belirmeyip şuurunda bile olmadan kullanıveriyoruz.

Tabii bu arada içgüdüsel davranışlarla ‘‘bilgi’’ dediğimiz ve de öğrendiğimiz şeyleri birbirine karıştırmamaya özen göstermeliyiz.

Şimdi bilgilenmenin pek çok yolu var. Doğal ortam en gerçek bilgileri saf halde sunuyor. Deneme yanılma yöntemiyle doğanın içinde pek çok bilgiyi yardımsız kazanabiliriz. Ancak, öğrenmenin en kıymetli yolu bu olsa da oldukça zor, meşakkatli ve uzun bir süreç olduğunu da ilave etmek gerek.

Bilgiye ulaşmanın bir diğer yolu ve de en kestirmesi bir bilene sormak. Tabii bu durumda bir kaç önemli sorun karşımıza çıkıyor. Birincisi, bildiğini sandığımız kişi gerçekten biliyor mu? Diyelim ki, aradık araştırdık ve gerçekten bir bilenle karşılaştık. Fakat, iş bununla bitmiyor. Ne soracağımızı bilmemiz de gerekiyor. Yani giderek iş, arap saçına dönüyor. İyisi mi, en kestirme yolu uygulamak. Yani konuşmak... Yani iletişim kurmak... Hem de herkesle.

Konuştuğumuz kişinin sözü edilen türde bir ‘‘bilen’’ bilge olması gerekmiyor. Çünkü, herkesin yaşadığı sürece karşılaştığı pek çok tecrübe ve çok çeşitli bilgiler var. Yeter ki, siz bu bilgileri ondan almayı başarın. Tabii bunun için de iletişim şart.

İletişim kurmanın temel prensibi de ‘‘konuşmak’’ ve ‘‘dinlemek’’. İçten, sıcak ve demek istediklerinizi dolandırmadan anlatmak, iyi bir iletişim kurmak için birinci kural. İkinci ve aynı derecede önemli diğer kural ise, dinlemek.

Bütün dikkatinizle, yüreğinizle, hücrelerinizle dinlemeyi başardığınız zaman, gerçekten bilgilenmeye başlarsınız. Karşınızdaki kişinin doğru, yanlış ya da eksik anlatmasının hiç önemi yok. Şayet önerdiğim gibi dinleyecek olursanız, anlatılanın doğru olup olmadığının da ayırdına varırsınız. Ve bundan sonra ikinci aşama gelir. İhtiyacınız olan bilginin ne olduğunu anlamaya başlarsınız. Yani bir bilene soracağınız soruyu bilirsiniz. Daha doğrusu, bilmeyi istemeye başlarsınız. İstemeyi öğrenmeye başlarsınız.

Zaten bir kez istemeyi öğrendikten sonra, ne isteyeceğinizi, nasıl isteyeceğinizi bilir ve istediğiniz bilgiye adım adım yaklaşırsınız. Tabii sonunda da istediğinizle karşılaşırsınız.

İşte böyle... İstek duymak, istemeyi bilmek, kısaca istemek için, konuşmak ve dinlemek sanatını öğrenmek gerek diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları