Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Çok özel bir gün

Özel günlerin ne kadar özel ve ne kadar güzel olduğunu bir kez daha anlamış bulunuyorum.

Yakınlarımın ve dostlarımın özel günlerini unutmamaya dikkat ederim. Fakat, söz konusu kendim olduğu zaman nedense özel günlerim olduğunu hatırlamıyorum. Belki de her gün benim için çok özel olduğu için belki de günümü öncesiz ve sonrasız yaşadığım için... Sebep her ne olursa olsun günü dolu dolu yaşamak ve önemli olanın ‘‘yaşamak’’ olduğunu hissettiğimden o günün ayrıca önemli olup olmaması üzerinde pek durmuyorum.

Fakat, önceki gün, benim için çok özel oldu. Her zamanki gibi başlayan bir günün ilerleyen saatlerinde aldığım bir telefonla özel bir günde bulunduğumu anladım. Telefonun ucundaki ses Elvan'a aitti ve şöyle diyordu; ‘‘İnternete baktın mı?’’ Hayır bakmadım. ‘‘Hemen bak’’

Peki, deyip interneti açtım. Böylece ne mükemmel bir alet olduğunu, sürprizler bile yapılabileceğini anlamış oldum. Mesajların arasında son iki mesaj dikkatimi çekti. Onları tıklayınca şöyle bir ibare çıktı; ‘‘Birisi size çiçek gönderdi.’’

Evet, güller ve doğum günü mesajlarıyla karşılaştığım zaman nasıl sevindiğimi anlatamam. Bugün benim doğum günümdü ve böylece hatırlıyordum. Bana hatırlatıyorlardı ve çok sevinmiştim. Sonra eski bir dostun telefonundan da çok etkilendim. Beklemediğim, unuttuğum herkes beni arıyordu ve her zamankinden çok farklı bir gün geçiriyordum.

Akşama doğru sürprizler devam ediyordu. Giderek enerjim yükseliyor ve yaşamanın keyfine varıyordum. Böyle küçük gibi gözüken hatırlamaların böylesine etkileyici olabilmesi anlaşılır gibi değil. Fakat, gerçek. Etkisinin çok güçlü olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. İnsan ancak yaşadığı zaman anlıyor.

Birden bire aklıma çocuklarım geldi ve onlarla bu mutluluğumu paylaşmak istedim. O da ne, telefon meşgul. Tekrar, tekrar ve tekrar arıyorum. İşi inada bindirdim. Efsun, bu kadar saat konuşuyor olamaz diye düşünüyorum. Fakat, Efsun bu, belli mi, olur? Konuşuyordur, sonra ararım diye dikkatimi işlerime yöneltiyorum. Artık çıkmak üzereyim. Son kez evin numaralarını çeviriyorum fakat, yine aynı sinir bozucu meşgul sesi kulaklarımda ötüyor.

Elvan, Ayça ve Hakan birlikte benim için sürpriz bir program hazırlamışlar, aklımdan bile geçirmediğim bir gece geçiriyoruz. Fakat, aklım evde. Bir an önce eve gitmek istiyorum.

Eve geldiğimde salonun ışıkları yanıyor. Yatmamış olduklarını anlıyorum. İçeri girdiğimde Alican beni kapıda karşılıyor. Davranışlarındaki tuhaflık dikkatimi çekiyor fakat, anlamıyorum. Elimdeki hediye paketlerini bir kenara bırakıp salonun kapısını açıyorum o da ne! Işıklar söndürülmüş her tarafta mumlar yanıyor ve ‘‘İyi ki doğdun Yasemin’’ nakaratıyla beni karşılıyorlar.

Efsun ve Alican yüzlerinde mutlu tebessümler, ellerinde hediye paketleri ve ‘‘Nihayet gelebildin’’ sitemleriyle her şeyi unutuyorum. ‘‘Tanrım! Ne güzel çocuklarım var’’ demekten kendimi alamıyorum. İnsanın çocuklarının olması kadar anlam yüklü başka ne olabilir?

Mutluluktan içimin genişlediğini hissediyorum. Birazdan balon olup uçacağım. Pastanın üzerindeki mumları üflüyorum. Çığlıklar atılıyor. Bir taraftan komşuları düşünüyorum. Fakat, her zaman olan bir şey değil ya, diyerek kendimi avutuyor ve Efsun'un özenle seçtiği sandaletleri ayağıma geçiriyorum.

Elimde de Alican'ın aldığı seramik mücevher kutusu... Herhalde bugünün anısına bu sandaletleri giymek yerine odamın duvarına asacağım, mücevher kutusunu da çalışma masamın en gözde noktasına koyacağım ve bakıp bakıp bugünü hatırlayacağım.






 








Yazarın Tüm Yazıları