Yasemin'ce

Gençler birleşiyorHayatın anlamını görmek için gençlere bakın. Tabii dünyayı nasıl bir gelecek beklediğini anlamak için de gençlere bakmanız yeterli olacaktır. Çünkü, geleceğin çehresini onlar oluşturacak. Dünyayı nasıl algıladıkları, neler düşündükleri ve hissettiklerini anlamak çok önemli. Ve bütün bunları anlayabilmek için de dikkatlice bakmak gerekiyor. Ve bu bakış, uzaktan, öylesine bir bakmak olmamalı. İçine girmeli, anlamaya çalışan bir bakış, olmalı. ‘‘Anlamak. Çok önemli ve anlaşılmaz bir sözcük. Söylemesi çok kolay. Kulağa da hoş geliyor. Fakat, kendi çocuğumuzu bile anlayamazken, gençlerin topunu birden nasıl olup da anlayacağız’’ diyeceksiniz. Tabii çok haklı bir soru sormuş olacaksınız. Önüne gelen ‘‘Onu öyle yapma, böyle yap. Şöyle düşün. Bu şekilde davran.’’ diyor. Pek çok, açıklamalar, dünya görüşleri, eski-yeni metodlar ileri sürüyorlar. Ve bütün bunları, daha yüksek bir bilinç, daha güçlü bir anlayışa ulaşmak, farkına vardırmak adına yapıyorlar. Anlatıyorlar da anlatıyorlar. Aslında iyi yapıyorlar. Fakat, bütün bunların ne kadarını anlıyoruz? Algılamalarımız ve davranışlarımız ne kadar değişiyor? Ya da ne derece etkileniyoruz?Şüphesiz, etkileniyoruz. Hatta üzerinde düşünüyor ve düşüncelerimizi çevremizdekilerle paylaşıyoruz. Fakat, bundan öteye gidemiyoruz. Gidemiyoruz, çünkü konuşmaktan başka birşey yapmıyoruz. Yani uygulamıyoruz. Üstelik pek çok kişi yapmak isteyip de uygulayamıyor. Neden? Nedenleri üzerine hemen söyleneceklerin başında ‘‘zaman’’ geliyor. Dostlukların devam etmesinden tutun da, kendinize ve çocuklarınıza bile ayıracak zamanın olmadığından yakınan birinin, bilinçlenmek üzere uygulamalar yapabilmesini elbette bekleyemeyiz, öyle değil mi? Peki, düşünmeye bile zamanınız yoksa, bilinciniz nasıl yükselecek? Nasıl anlayacaksınız ve geleceği nasıl oluşturacaksınız? Hatta, nasıl yaşayacaksınız? Bu durumda yaşamaya da vakit yok demektir. O zaman, bu dünyada neden varsınız? Sanırım, kaçmanın başka bir ifadesi ‘‘zamansızlık’’ oluyor. Yaşamaktan, anlamaktan, kısacası kendimizden kaçıyoruz. Bilmek, anlamak istemiyoruz. Ve adına da ‘‘Zamanımız yok’’ diyoruz. İşte, sihirli sözcük ‘‘istemek’’le yine karşılaştık. Her durumun, her niyetin altında isteğimizin gücü yatıyor. İstediğimiz güçlüyse, gereken zamanı yaratırız. Ve, koşullarımız ne olursa olsun, gençleri anlamak istersek, anlarız. Bunun için çok özel zamana da ihtiyacımız yok. Yeter ki, dikkatimizi biraz olsun bu konuya yöneltelim. Ve gerçekten anlamayı isteyelim. En azından kendi gençliğinizi hatırlayıp neler hissettiğinizi, neler düşündüğünüzü bir gözden geçirebilir ve böylece anlayışınızı yükseltebilirsiniz. Gençlik dönemlerinizde yaşıtlarınızla oluşturduğunuz güç birliğini, geleceğe yönelik düşüncelerinizi ve yetişkinlerin size karşı tavırlarını aklınıza getirebilirsiniz. Ve o zamanlar, büyüklerin sizi nasıl anlamadıklarını hatırlayabilirsiniz. Bu hatırlamaların sonucunda kendi çocuğunuz ve etrafınızdaki gençleri daha kolay anlamaya başlayacaksınız. Ve sadece anlamakla kalmayıp ihtiyaçları olan desteği de vermeye başlayacaksınız. Çünkü, bugünün sebebi nasıl ki, ‘siz’siniz, geleceğin sebebi de onlar. Ve daha iyi bir gelecek için, onların anlaşılmaya ve desteğe ihtiyaçları var. Hem de çok güçlü bir desteğe ihtiyaçları var. Çünkü, onlar şimdiden geleceği oluşturmak için çalışıyorlar. Hem de öyle bir çalışıyorlar ki, Türkiye'nin dört bir yanından gelip tek bir hedef için birleşiyor. ‘‘Türkiye Toplum Hizmetleri Vakfı’’nın bünyesinde toplanıyor ve kendi projelerini üretiyorlar. Fikirleri, anlayışları, davranışları, enerjileri ve istekleri öyle güçlü ve öylesine büyük umutlar vaadediyor ki, onları görmezden gelemeyiz. Canla, başla ve büyük bir heyecanla memleket adına, yaşadıkları yeri yaşanır hale getirmek adına çalışıyorlar ki, bu gençleri desteksiz bırakamayız. Şimdilik Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi ve Muğla Üniversitesi'nin gençleri elele vermişler. İnanıyorum ki, yakın bir gelecekte diğer okullar da bu birliğe dahil olacak ve geleceğin Türkiye'sini yaratacaklar. Onları destekleyelim, diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları