Yasemin'ce

Dünya zehirleniyorGeçtiğimiz cumartesi günü İspanya'da meydana gelen felaket insanı ürpertecek derecede ciddi. Fakat, bizler bu dehşet verici olayın ne kadar farkındayız, işte orası şüpheli... Şüpheli diyorum, çünkü böyle bir felaketin nedenlerinin başında ciddiyetsizlik yatıyor. Hemen her konuda olduğu gibi olaylar meydana gelmeden önce gereken önlemler alınmıyor. Çünkü, önemsenmiyor. Çünkü, işin farkında değiliz. Üstelik bu söylediklerim sadece Türkiye'de yaşayan insanlara özel bir durum değil. Bütün dünyaya özel bir umursamazlık içinde yaşıyoruz ve felaketlerle karşı karşıya geldiğimiz zaman da ne yapacağımızı bilemiyoruz. Sadece ve sadece işin başında olan insanları suçluyoruz.Elbette ki, yöneticileri, sorumluları uyarmalı ve sorumluluklarını hatırlatıp işlerini daha sıkı tutmaları konusunda çalışmalıyız. Fakat, iş işten geçtikten sonra değil. Daha işin başında uyarmalıyız. Gereken önemlerin alınması için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Hem de hep birlikte. Hepimiz, bütün dünya insanları el ele verip dünyayı tehdit eden tehlikelere karşı var gücümüzle mücadele etmeliyiz. Teknolojinin nimetlerinden faydalanırken gözümüzü dört açmamız gerektiğinin bilincindeyiz artık. Bilincinde değilsek bile bütün dünyanın kapılarını aralayan ve gitmediğimiz, görmediğimiz her yerden haberdar olmamızı sağlayan yazılı ve görüntülü basın sayesinde, internetin aracılığı ile dünyanın ne kadar küçük olduğunu anlamış bulunmaktayız. Üstelik dünyanın her hangi bir yerinde meydana gelen bir olaydan bütün dünyanın nasıl etkilendiğini her geçen gün biraz daha öğreniyoruz. Öğreniyoruz fakat, ne işimize yarıyor, diyebilirsiniz. Aslında bilinçlenmek ve dünyamıza sahip çıkmak için çok işimize yarıyor. Ne yapmamız gerektiğini, üstümüze düşün vazifeyi daha iyi idrak edebilmemizi sağlıyor. Tabii sadece kendinizi sıkıştırıp bıraktığınız küçücük dünyanıza hapsolup ‘‘benden sonra tufan’’ zihniyetine sahip değilseniz. Üstelik dünyanın ne derece hızlı bir biçimde zehirlendiğini anlayacak olursanız, sizden sonrası olmayacağı gibi öncesi de olamayacak. İşte İspanya örneği bunun en açık delili.Geçen Cumartesi, yani 25 Nisan günü İspanya'da zehirli atık havuzunun patlamasıyla birlikte ortaya çıkan felaketin boyutlarını sözle ifade etmek gerçekten çok zor. Kanada ile İsveç'in ortak şirketi Boliden'de meydana gelen bir kaza sonucu havuzun patlamasıyla birlikte içinde çinko, kurşun, kadyum gibi son derece zehirli maddelerin dışında çok çeşitli zehirli atıklar tarlalara yayılıyor. Guadal nehrine karışan zehirli atıklar Cadiz körfezinden denize karışıyor. Bunun ne demek olduğunu düşünebiliyor musunuz? İspanya'daki çiftçiler kan ağlıyorlar. Bütün zeytin, limon bahçeleri, pamuk ve pirinç tarlaları mahvolmuş durumda. Tabii çiftçiler de ‘‘mahvolduk’’ diye perişen bir şekilde haykırıyorlar. Şimdi, ‘‘ne yapalım yani, geçmiş olsun’’ deyip sakın geçmeyin. Kimse, ‘‘bana ne İspanya'daki çiftçilerden’’ diyemez. Çünkü, mahvolan sadece İspanya'nın verimli toprakları değil. Mahvolan dünyanın ekolojik dengesi. Ve bu dengenin bozulmasından bütün dünya (Biz de dahil olmak üzere) etkileneceğiz. Topraklar böylesine zehirlenirken suları da hesaba katmak gerekiyor. Tabii bu topraklar ve sularda yaşayan bütün canlıları da düşünmek zorundasınız. Bu patlama esnasında insan kaybı yok. Ancak, hayvanları kurtarmaya çalışırken asitten yaralanan insanlar var. Ve ben onları çok iyi anlayabiliyorum. Gözünüzün önünde çırpınan hayvanları gördüğünüz zaman onları kurtarabilmek için ne gerekiyorsa yaparsınız. Fakat, böylesi büyük bir felaket karşısında ne yapılabilir ki, seyretmekten başka? Zaten zehirli atıkların geçtiği yerlerde hayat tamamen bitmiş. Ne balıklar kalmış, ne yengeçler. Hatta kuşlar bile can vermiş. Artık toprağın içinde yaşayanları anlatmaya gerek yok. Ve tabii, bitkileri. Kısaca, zehirli atıkların bir çeşit volkanik dağdan akan lavlar gibi geçtiği yerdeki tüm yaşamı öldürdüğünü söyleyebiliriz. Üstelik lavların doğal olduğunu ve geçip gittikten sonra hayatın yeniden başladığını düşünecek olursanız zehirli atıklardan oluşan selin korkunçluğunu çok daha iyi anlayabilirsiniz. Çünkü, zehirlenen toprak ve sularda bir daha hayatın başlayıp başlamayacağı ve ne kadar zamanda temizleneceği bilinemiyor. Belki yüzbinlerce yıl gerekiyor. İspanya hükümeti ise, panik halde bir dünya mirası olan milli parklarını bu felaketten kurtarmaya uğraşıyorlar. Ancak, yetmişbeş bin hektarlık bir alanı zehirli atıklardan koruma altına alabilmişler. Aslında bu parkı korumak için bütün dünya ülkelerinin el birliği ile İspanya'ya yardım etmesi gerekir. Çünkü, bu parkın özelliği tıpkı ülkemizdeki Kazdağı gibi dünyada nesli tükenmekte olan genetik çeşitliliği barındırıyor. Yani park yok olursa, buradaki endemik türlerin de sonu gelmiş olacak. Zaten Juan Carlos del Olma, bu felaket için şöyle diyor; ‘‘Dünyanın ekosistemi açısından dehşet verici bir zarar.’’ Bu sözlere aynen katılıyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları