Yasemin'ce

Kadınlar uyanırkenKadın denildiğinde ilk akla gelen Ay'dır. ‘‘Ay yüzlüm, hilal kaşlım’’ gibi atıflarla kadının dişiliği vurgulanır. Dişiliğin sembolü Ay, suları idare eder. Ve bugün 8 mart. Balık burcunun yönettiği bir gün. Balık burcu da suyun elemanlarından biri. Yani kadınlar için doğru bir gün, bugün. Su; gizemli, dişi, yoğun, akışkan, bilinmez, anlaşılmaz, derin, hassas, hayat verici ve yok edici. Kadın bugün uyandı ve etrafına baktı. En önemlisi de kendisine baktı. Üretkenliğini, derinliğini, sevgiyle dolu olduğunu anladı. Uyandı ve ayağa kalktı. Artık adım atması, harekete geçmesi gerekiyordu. Çünkü, ona büyük ihtiyaç vardı. Kadının verimli ellerine, derin ve duyarlı zekasına ihtiyaç vardı. Kendisine duyulan ihtiyacı anladı. Dünyanın bütün olabilmesi için kadının derin uykusundan uyanması gerekiyordu. İşte nihayet o gün gelmişti. Görüyordu, anlıyordu fakat, bir türlü harekete geçemiyordu. Uzun süren uykunun verdiği sarhoşluk devam ediyor, ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Sonra ne kadar yalnız olduğunun farkına vardı. Aslında içinde bütünlüğü, okyanusların derinliğini ve sonsuzluğunu hissediyordu. Yalnız olmadığını biliyordu.‘‘Birleşmeliyiz’’ diye düşündü. Evet, bütün kadınlar birleşmeliydi. Hem de kan, ırk, din, dil gözetmeden birleşmeli, biraraya gelmeliydi. Yeteneklerini, güçlerini, becerilerini birleştirmeyi başarabilirlerse, dünyanın bütünlüğü de böylece sağlanabilirdi. Dengeli, kararlı, istikrarlı bir birleşme olmalıydı. Hemen kolları sıvayıp işe koyulmalıydılar. Ve bir fikir üzerine temelleri atmalıydılar. İşte, en önemli olan nokta bu fikir idi. Acaba, ne olabilirdi? Çok güçlü olmalıydı, sağlam, sarsılmaz ve doğal olmalıydı. Ancak, o zaman gerçek bir birleşme meydana gelebilirdi.‘‘Sevgi’’ diye düşündü. Evet, tek gerçek birleştirici güç, ‘‘sevgi’’ydi. Ve, temeli oluşturacak tek anafikir buydu. Üstelik sevginin görünmez kollarıyla bütün dünyayı sarıp sarmalamak mümkün olabilirdi. Bütün inançların, felsefelerin, bilinen ve bilinmeyenin üstünde olan yegane ‘‘güç’’tü. Hem de ne büyük bir güç. Sevgiyle başlayan işlerin sonunu getirmek kolaydı. Her türlü zorluğa sevgi ile katlanılabilir, her türlü mücadele sevginin gücü ile kazanılabilirdi. Üstelik, kadının doğasında ‘‘sevgi’’den bol miktarda vardı. Bütün iş, bunu açığa çıkartabilmek, kullanabilecek, maddeye dönüştürebilecek hale getirmekti. Ve, dünyadaki tüm yaratıkların arasında bu işi kadından daha iyi başarabilecek başka bir varlık yoktu. Şimdi tam zamanıydı. Birliği oluşturmak için hemen harekete geçmek gerekiyordu. Vakit daralmıştı. Dünyanın uyanmış kadınlara ihtiyacı vardı. Birliği oluşturmaya başladılar. Dünyaya sevgilerini sunacak, bunun dışında başka hiçbir şey yapmayacaklardı. Zaten dünyanın da bundan başka birşeye ihtiyacı yoktu. İçlerinde yüzlerce yıldır uyuyan ‘‘sevgi’’ harekete geçti. Sevginin gücü onlara yol gösteriyor, her geçen gün biraz daha büyüyorlardı. Tabii bununla birlikte sevgileri de büyüyordu. Artık ne yapacaklarını biliyorlardı. Önce kendilerine yardım ediyorlardı. Böylece içlerindeki gizil gücü harekete geçiriyorlardı. Sonra, birlikte dünyaya yardım ediyorlardı. Sevgiye ve yardıma muhtaç herkese ve herşeye yardım etmeye başladılar. Ellerini dokundukları ne varsa, serpilip boy atmaya, yeşermeye başladı. Dünya, hissettiği dişi gücün noksanlığından kurtuldu. Bozulan dengesine yeniden kavuştu. Kadınlar uyanırken dünya da uyanmaya başladı. Evet dünya, dişi gücün varlığıyla bütünlüğüne kavuşabilir, sevginin gücüyle dengesini koruyabilir. Dünyanın kadınlara ihtiyacı var, diyorum, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları