Yasemin'ce

Sevginin kanatlarıSabah uyandığında yüzü pencereye dönüktü. Perdenin aralığından gün ışığı doğrudan doğruya yüzüne geliyor ve gözlerini kamaştırıyordu. Birdenbire içinin enerjiyle dolduğunu, midesinden yukarı doğru bir sevinç dalgasının yükseldiğini hissetti. Dikkatle gökyüzüne baktı. Aydınlık gökyüzü, her zaman içini coşkuyla doldurmuştu. Aklında hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey düşünmeden yattığı yerden fırladı ve perdeyi tek hareketle duvara kadar çekti.İşte ne olduysa o anda oldu. Hemen karşısında üst üste sıralanmış gri duvarlar ve neredeyse içini göreceği kadar yakınında duran evin pencereleri kendisine kötü kötü bakıyordu. Aslında karşısında duran bildik bir manzaraydı. Fakat yine de kötü olmuş ve içindeki coşku bir balon gibi sönmüştü. Midesinin burkulduğunu hissetti. Hemen pencereden uzaklaştı ve kendisini yatağın üzerine attı. Gözlerini tavana dikip bir süre öylece midesindeki hareketin bitmesini bekledi. Kusmak istemiyordu.Düşünceler zihninde oynaşıyordu. Kötü ve karanlık düşünceler beynine üşüşüyor, kendisini yalnız ve zavallı hissetmesine neden oluyorlardı. Yaşam enerjisinin bedenini yavaş yavaş terk ettiğini hissediyordu. Kendini tamamen bıraktı. Artık vücudunu hissetmiyordu. Sadece ve sadece düşünceleri vardı. Sanki sadece düşüncelerden oluşmuş gibiydi. Bakışları pencereye kaydı. Gökyüzüne dikti gözlerini. Düşüncelerinin yönü değişti. Birdenbire büyükannesinin gülümseyen yüzüyle karşılaştı. Bir zamanlar olduğu gibi onunla konuşmaya başlamıştı. Çocukken ne zaman canı sıkılsa hep onu bulmuştu. Onu tek anlayan kişiydi. Başka kimse anlamamıştı onu şimdiye kadar. İşte yine karşısında duruyor ve pırıl pırıl aydınlık yüzüyle içini rahatlatıyordu.Duygularının değişmeye başladığını hissetti. Zaten eskiden de hep böyle oluştu. Onunla ne zaman konuşsa dünyaya daha bir başka görmüştü. Şimdi ne diyordu?‘‘Sevginin kanatlarını aç. İçindeki sevgiyi serbest bırak.’’İçinin yeniden enerjiyle dolduğunu hissetti. Yaşama sevinci geri dönmüştü. Evet. Bir zamanlar kendisiyle yaptığı bu konuşmayı hatırlamıştı. Zihninin derinliklerinden çıkıp nasıl da karşısına çıkmıştı. Hem de ne kadar canlıydı. Yattığı yerden toparlandı. Bir sıçrayışta ayağa kalktı. Hemen banyola koştu. Sular bedeninden süzülüp aktıkça, kötü ve karanlık düşüncelerinden öyle akıp gittiğini hissediyordu. Çabucak kurulandı ve en sevdiği kıyafeti dolaptan çıkardı. Hızla giyindi ve uzun uzun aynadaki görüntüsüne baktı. İçindeki sevgi harekete geçmiş sanki aynadan kendisine bakıyordu.Ne demişti büyükannesi, ‘‘Sevginin kanatlarını aç’’ demişti. Tekrar aynadaki görüntüsüne baktı. Sevginin kanatlarını açmaya, hazır olduğunu hissetti. Sonra büyükannesinin diğer söyledikleri aklına geldi. ‘‘İçinde bulunduğun durum her ne olursa olsun, içindeki sevgiyi serbest bırak. Bırak aksın ve seni sarsın. Etrafını sarsın. Sevginin gözleriyle bak, sevginin kulaklarıyla işit ve sevgiyle düşün. O zaman çevrenin, durumunun ve duygularının değiştiğini göreceksin. Kendine acıyan, yalnızlık ve karanlığın yaratıcısı düşünceler seni terk edecek. Sevginin kanatlarını bir kez açmayı başardığın zaman gerçek bir kavrayış içine girecek ve yalnız olmadığını anlayacaksın ve yalnız kalmayacaksın.’’Evet, artık yalnız kalmak istemiyordu. Aslında yalnızlığını seviyordu. Ya da şimdiye kadar öyle olduğunu zannediyordu. Fakat bu sabah hiç de öyle olmadığını anlamıştı. Kendisini ne kadar yalnız hissetmişti ve bu duygu neredeyse onu öldürecekti. Ölümcül bir haldeyken büyükannesinin hayali imdadına yetişmişti. Anılarının belleğinde böylesine canlı kalmasına teşekkür etti. Şimdiye kadar sadece kendisini düşünmüş, hayal kırıklığı ve acılardan kendini korumak adına içindeki sevgiyi nasıl da hapsetmiş olduğunu anladı. Yaşadığı ilişkiler hep yüzeysel ve sahte yakınlaşmalardan öteye gitmemişti. İçindeki sevgiyi şimdiye kadar hiç serbest bırakmamış olduğunu anladı. Ve işte şimdi nasıl da ortaya çıkmıştı. Ve neredeyse onu öldürüyordu.Aynanın karşısında saçlarına şekil verdi. Kaşları ve gözleriyle oynadı. Gözlerinin daha başka bir ışıltısı ve ifadesi vardı. Güzel ve aydınlık bakıyorlardı. Kendisini o ana kadar hiçbir zaman bulmadığı kadar güzel buldu.‘‘Evet’’ dedi. ‘‘İçimdeki sevgiyi serbest bırakıyorum.’’ Döndü, yatağını düzeltti. Pencereden dışarı baktı. Daima iğrenç bulduğu manzara artık onu etkilemiyordu. Hatta karşı duvarın penceresinden içeriye dikkatle bakıp orada kimlerin nasıl yaşadığını merak ederek dikkatle baktı. O güne kadar, o pencerenin perdeleri ve cam hep itici duygular uyandırmıştı. Şimdiyse, perdelerinin pembe renkli olduğunu ayırt ediyor ve içini tuhaf duygularla dolduruyordu. Dışarı çıkmak için can atıyordu. Odasında oraya buraya attığı birkaç parça eşyayı aceleyle kaldırdı ve çantısını kaptığı gibi sokağa fırladı. Nereye gideceğini bilmiyordu. Aklında hiçbir şey yoktu. Fakat sevginin kanatlarını açmıştı ve onların kendisini uçuracağını biliyordu. Hem de en doğru yere.Şayet siz de, ne yapacağınızı bilemiyorsanız, tıpkı kahramanımızın yaptığı gibi, içinizdeki sevgiyi serbest bırakın ve sevginin kanatlarını açın diyorum. Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları