Yasemin Boran: Hayat ve ölüm






Yasemin BORAN
Haberin Devamı

İnsan her gün birlikte olduğu bir dostunu kaybetmeden hayat ve ölümü pek sorgulamıyor. Hatta yaşadığının bile farkında olmadan robot misali ezberlenmiş hareketlerin bir dizi tekrarlanmasından oluşan bir hayat sürüyor.

Bulunduğu yerin, damağındaki lezzetin, konuştuğu insanların farkına varmaksızın ömrünü tüketiyor. Taa ki, hemen yanıbaşındaki bir yakınını kaybedinceye kadar.

İşte o anda birdenbire ayılıp hayatı düşünmeye başlıyor. Yıllardır görmediği dostlarıyla cenazede karşılaşıyor ve karşılıklı görüşmedikleri yıllarda neler yaptıklarını anlatıyorlar. Böylesine üzücü bir ortamda karşılaşmanın sevinci midelerine düğümlenmiş bir biçimde ne diyeceklerini bilemiyorlar. Tek söylenilen, bir dostun ölümüyle hatırlanan dostluklar üzerine kurulu cümleler.

Ne yazık! Bunlar her dostun yitirilişinde tekrarlanan tekerlemelere dönüşmüş bulunuyor. Üstelik o sırada canı yürekten söylenen sözcükler, büyük bir arzuyla dile getirilen ‘‘mutlaka görüşelim’’ dilekleri daha kabristandan ayrılır ayrılmaz unutuluyor.

Ne yazık! Geliştirdiğimiz medeniyetin değerleri bizi ele geçirmiş bulunuyor. Hayatımızı kolaylaştırmak için biçimlediğimiz maddenin içinde yok olmak üzereyiz. Ne yazık!

Halbuki doğum-ölüm aralığındaki hayat koridorunda bulunuyoruz ve dikkatimiz bulunduğumuz yerde değil. Yani yaşamıyoruz. Geçmiş ve geleceğin penceresinden bakıyoruz ama bulunduğumuz yere bakmıyoruz. Sonra olduğumuz yerde bir sevdiğimizi yitiriyoruz ve sadece o anı yaşıyoruz diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları