Yasemin Boran: 2000’li yılların havası

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Saat akşam sekiz, belki de sekiz buçuk. Bir arkadaşımla birlikte gazeteden çıktık. Daha kapının dışına çıkar çıkmaz genzimiz yanmaya başladı.

Arkadaşım işin pek farkında değil. Çünkü, burnu tıkalı. Ne zamandır kurtulamadığı nezle sayesinde koku falan almıyor, böylece hayatı daha bir yaşanır oluyor. Acaba ben mi, işi abartıyorum diye etrafıma bakınıyorum, kimse görünmüyor. Fazla da ilgilenmiyorum. Artık alıştık. Kömür, is ve de içinde ne çeşit pislik ya da zehirli gaz bulunursa bulunsun artık bize işlemiyor.

Gidebileceğimiz en büyük hızla ilerlerken birden ayağımı gazdan kesiyorum ve yanımda oturan arkadaşıma dönüp ‘‘bu da ne böyle’’ şeklinde hafiften bir çığlık atıyorum.

Sanırım oto yolun hemen kıyısında büyük bir yangın çıktı. Hatta oto yolun üstünde olabilir ve bir araba yanıyor olabilir. Çünkü, kıvrıla kıvrıla dönen duman tıpkı lastik, plastik türü cisimlerin yanarken çıkardıkları dumana benziyor. Hemen camı açıyorum. Kükürt kokusuna benzer keskin bir koku genzimden geçip boğazımı sarıyor ve öksürmeye başlıyorum. Ve derhal camı kapatıyorum. O sırada bu yolda yürüyor olsak kesin zehirlenip ölürüz, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Dikkatle etrafa bakınarak yangın yerini görmeye çalışıyorum. Fakat, dumandan başka bir şey görünmüyor. Alev ya da ateşe benzer hiçbir şey yok. Sadece yoğun bir duman ortalığı kaplamış durumda.

Arkadaşıma dönüp soruyorum; ‘‘Sen bir şey görebiliyor musun?’’ Çünkü ben aynı zamanda yola bakmak zorundayım. O ise, pür dikkat ortalığı tarıyor. Ama nafile etrafta yangına benzer bir şey yok.

Neden sonra bu dumanın sırrını çözüyoruz. (Sürecek)

Yazarın Tüm Yazıları