Yasaklarla günahlar arasında

AZ gittim uz gittim bir de döndüm arkama baktım ki... Bir de baktım ki bir arpa boyu bile yol gidememişim.Bu ülkede aynı lafları dinlemekten, aynı şeyleri söylemekten artık çok sıkıldım.Sıkıntıdan kendimi kurcalarken, kurcalarken programımı 'hack'ledim.Laptopum ile matriksvari bir yolculuktan yazıyorum size.Dincilerden çok sıkıldım.Bir iş yapılırken, kenardan köşeden girip birşeyler tıkıştıran bu köylü kurnazlığının ne dindarlıkla, ne demokratlıkla ilgisi var. Uyum paketi dendi. Tamam destekliyoruz. Bir de baktık apartmanda mescit işini çıkarttılar. Nasıl olmuş diye araştırınca anlaşıldı ki, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği paketi hazırlayıp İçişleri Bakanlığı'na göndermiş, orada birileri 'aparmanda mescit' meselesini eklemiş pakete. Aslında ben türbandan da sıkıldım. Tartışmalarından da, aratırmalarından da, defilelerinden de. Türban, Hilafete son verdiği, Yahudilerin Kudüs'e geri dönüşüne neden olduğu için Türkiye Cumhuriyeti'ne düşman, Ortadoğu kökenli Müslüman Kardeşler akımının güçlenmesiyle girdi hayatımıza. Arap kültürünün uzantısı. Müslümanlığı, Cezayir'de yaptıkları gibi Araplaştırma akımı. Babamın anneannesi başını örterdi. Hiç açmazdı. Onun gibi başı örtülü dindar akrabalar vardı ailede. Hacılar önemliydi. Ama dindarlık, bizim terbiyemizde bu değildi. Tevazuydu. Hoşgörüydü. Daha da önemlisi gösterişten uzak bir yaşam tarzıydı. İçine dönme elini eteğini dünya işlerinden biraz çekmekti. Türban böyle mi? Dört çapı dörtlerde gezeceksin, marka takıları giysileri eksik etmeyeceksin, uzun topuklu dekolte ayakkabıları ayağına geçireceksin, saçını sakınırken ayaklarını açacaksın. Sonra da, 'Her yerin bir kıyafeti vardır. Buraya bu kıyafet uymaz' dendiğinde 'Türban benim inancım, inanç özgürlüğü yok mu bu memlekette?' diyeceksin. Ben de demokratlığı elden bırakmamaya çalışarak laf yetiştirmeye çalışacağım. Yok sıkıldım.* * * ÖKÜZ altında buzağı arayan rejimin bekçilerinden de sıkıldım. Yoksulluk sınırı, dört kişilik bir aile için beş yüz milyon liraya çıkmış. Ortalık diplomalı işsiz kaynıyor. Vizyon bulanıklığı had safhada. Onlar düşman peşinde. Tartışmaya, özeleştiriye yanaşma yok. Uzlaşma arayışı yok. Doğuştan haklı olduklarına kanaat getirmiş olan bu sivl rejim koruyucularının da dincilerden ne farkı var?Renklere, şekillere, sembollere takılı bir hayat. 'Atatürkçü uzlaşmaz' sertliği, farklılıkları dışlayıverme kolaycılığı ile rejim nasıl korunacak bilemiyorum. * * *KÜRTÇÜLERE de tahammülüm kalmadı. Hayata ırkçılık gözlükleriyle bakıp, mağduriyeti bir tarz olarak benimseyenlerin öyle ayrık ayrık durmalarına, birlikte şu ülkeyi güzelleştirelim diyenleri dışlamalarına dayanamıyorum. Türkiye düşmanlığını, devrimci ilerici bir kahramanlık gibi satarak, kariyer yapanlara hala nasıl prim veriyorlar anlayamıyorum.Yabancı olsun da ne olursa olsun diye yüz yıldır yabancı ülkelerin desteğine besledikleri ümidi, bunca hayal kırıklığından sonra nasıl hala diri tutabiliyorlar? Şu sırada, Avrupa Birliği hedefi çerçevesinden yeni bir iklimin doğduğu sırada PKK'nın yeniden dirilip sağa sola ateş açmaya başlamasına, bildik provokasyonların sahneye çıkmasına ne demeli? * * *ASKERLERİN siyasi kaygılarından da, her şeyi en iyi bilmelerinden de sıkıldım. Çünkü doğru değil. Bir ülkenin halkı her an yanlış yapmaya eğilimli ve kısa görüşlü olursa o ülkenin askeri her zaman doğruyu bilen ve hata yapmayan olabilir mi?Avrupa Birliği çalışmaları çeçevesinde, ortaya atılan kaygıların,soğuk savaş döneminde komünizme karşı mücadele anlayışı çerçevesinde gelişen görüşleden kaynaklandığı anlaşılıyor.Komünizm nasıl başarıya ulaştı? Önce Marks, Engels fikirleri yaydılar sonra halkın eline silah verildi. Özel televizyonlarda ana dilde yayın hakkının tanınmamasının gerekçesi bu. Fikirleri engelleyeceksin, çünkü tehlikeli olabilirler* * *YASAKLARLA günahlar arasına sıkışmış insanlar. Bu 'hack'lenmiş bir program. Bir seçim olamaz.
Yazarın Tüm Yazıları