Yaldızın altındaki gerçek

SAYIN Bakan eğer eline o gazete sayfasını alıp da bir kozmetik ürünü için yapılan reklamı gösterip ‘‘Reklamın kutsal bildiğimiz kadını istismar etmemesi lazım. Buradan sesleniyorum; kadın haklarını koruyucu derneklere, vakıflara, basına...

Bu konuda tepki göstermeleri lazım’’ demeseydi, Tanrı biliyor ne öyle bir reklam dikkatimizi çekecekti ne de ‘‘Allah Allah! Bunda Sayın Bakan'ı kızdıracak ne var?’’ demek gereğini duyacaktık.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'a göre, bir cilt kremi reklamında arkası dönük bir çıplak kadın kompozisyonunun kullanılması, ‘‘Bizim örfümüze, ádetimize ve ticari anlayışımıza yakışmaz’’mış.

Sayın Bakan orada da duramıyor:

‘‘Eğer Almanya'da, Fransa'da olsa okumazlar o yayını... Ve yayınevi de vazgeçer’’miş.

Sayın Coşkun'a söyleyelim:

Dünyada kendisinin düşündüğü, iddia ettiği gibi ne bir Almanya var ne de bir Fransa...

Dahası... Dünyada böyle bir reklamı kürsüye çıkıp da örfümüze, ádetimize aykırı diyerek kötüleyecek hiçbir bakan da yoktur diye biz iddia ediyoruz.

Tabii ‘‘dünya’’ derken geri kalmış ülkelerden değil, hani Sayın Bakan'ın da ‘‘üye olalım’’ diye can attığı Avrupa Birliği ülkelerinden ve diğer uygar topluluklardan söz ediyoruz.

Zaten konunun özünde, nutuk atmaya gelince Avrupa Birliği'ni isteyen ama kişilik olarak Avrupa Birliği değerlerini özümsememiş olan insanların, kontrollerini kaybedince, gerçek kimliklerinin ortaya çıkması yatıyor.

Sayın Başbakan da irticalen (ağzına geldiği gibi) yaptığı seçim konuşmalarında ‘‘be’’ gibi, ‘‘ulan’’ gibi sözleri bu nedenle kullanıyor.

Hani ‘‘My Fair Lady’’ isimli müzikalde, Londra'nın yoksul muhitinde büyümüş bir kızı ‘‘leydi’’ yapmak isteyen Mr. Higgins'in aldığı sonuç gibi:

Orada da Miss Doolittle, asil ve kibar bir hanımın öğreneceği her şeyi öğrenir, konuşmasını mükemmel hale getirir ama zenginlerin, asilzadelerin gittiği bir at yarışında heyecana kapılınca gerçek kimliği sırıtıverir. Nitekim tuttuğu ata, hiçbir leydinin yapmayacağı şekilde, ‘‘Hadi kıçını kımıldatsana!’’ diye bağırır.

Sayın Coşkun belli ki söz konusu reklama, hani havalimanındaki reklam panolarında kadın resmi görünce ‘‘abdestimiz kaçacak, günaha gireceğiz’’ diyerek karşı çıkan ve o panoları kaldırtan hacı adayları var ya... Onların gözüyle bakmış.

İstanbul'daki çıplak heykelleri, ‘‘bunlar müstehcen’’ diyerek kaldırtan kafa, demek ki Sayın Coşkun'un ‘‘örf’’üne de ‘‘ádet’’ine de bu reklamını gören ama orada özel bir tahrik unsuru aramayanlardan daha uygun.

İyi de... O kafayla giderseniz sizi Avrupa Birliği'ne değil, olsa olsa Erbakan'ın ‘‘İslam Ortak Pazarı’’ projesine üye yaparlar.
Yazarın Tüm Yazıları