MHP Genel Başkanı Bahçeli: AK Parti’nin siyasi parti ziyaretleri doğru bir adım
İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar...
Değerli arkadaşlarım, muhterem misafirler, sayın basın mensupları, haftalık olağan meclis grup toplantımız nedeniyle yapacağım konuşmama geçmeden evvel hepinizi selamlıyorum. Televizyon ekranlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Doğan her canlının vakti geldiğinde taşıdığı ruh emanetini teslim etmesi mukadderdir, bundan kaçış yok. Büyük halk ozanımızın Aşık Veysel'in vurguladığı gibi 'Can kafeste durmaz uçar, ay dolanır yıllar geçer, dostlar beni hatırlasın' Mühim olan duayla, şükranla hatırlanmaktadır. Selanik'teki ahşap evde doğup cumhuriyetin doğuşunu sağladı. Gün geldi tıpkı kargalar gibi düşmanı da İzmir'e kadar kovaladı. Türk milletinin istikbal ve istiklali onun emsalsiz mücadelesiyle, anıtlaşmış yüksek ülküleriyle pırıl pırıl parladı, milletini yetim bırakmadı. Bütün eğitim süresinde büyük bir kumandan vasfının hamurunu yoğurdu. Atatürk demek üstün nitelikli bir dava adamı demektir. Atatürk demek milli mücadelenin başı, cumhuriyetin başarısı demektir. O bir insandır, kuşkusuz fanidir ve şimdi naciz vücudu vatan toprağına emanettir. Bizzat kendisi demişti ki "Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olmak, dünyaya gelmektir" Atatürk kurucu bir liderdir, ilk Cumhurbaşkanımızdır.
"GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN EMANETLERİ MHP VE CUMHUR İTTİFAKI'NDADIR"
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk de tıpkısının aynısıdır. Türk devlet zincirinin halkaları birbiriyle iç içe geçmiştir. Gazi Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak kıymetidir. Türk milliyetçiliği, Türkiye'nin bağımsızlığını temin etmekle kalmamıştır. Atatürk liderliğindeki kurucu kahramanlar, sömürgeciliğe karşı Türk milletinin iradesini Türk milliyetçiliğiyle perçinlemişlerdir. 10 Kasım bir matem günü değil, yaşanmış onca hadisenin bir ifade günüdür. 2 gün sonra vefatının 84. yıldönümünü anacağımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletine sevdalı bir devlet adamıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emanetleri MHP ve Cumhur İttifakı'ndadır. Bu milli emanetlere asla leke sürdürülmeyecektir. Aziz Atatürk'ü minnetle yad ediyorum. Biz hepsinden razıyız, ruhları şad, mekanları cennet olsun niyazındayım. Arsız ve ahlaksız bölücüler hesap verecekler, Aziz Atatürk'ün en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak ve yaşatılacaktır.
Tarihimizin her noktasında derinlere tutulmuş manevi bir hissiyatın berrak izlerini görmek mümkün ve muhtemeldir. İhmal edemeyeceğiz bir gerçek varsa o da şudur; bizim için milli hafızada yer etmiş her toprak vatandır. Artık sızlanmaya gerek yoktur. Türk milleti belini doğrultmuştur. Dünyanın konuştuğu bir Türkiye tablosu karşımızda asılıdır. Mağdurların sesi olan bir Türkiye gerçeği hepimize bir gurur yaşatmaktadır. Ülkemiz uzadıkça uzayan bir köprü, bir kucaklaşma sahası, ümitleri yeşerten bir yardımseverlik şahikası olarak sivrilmiştir. Aktif ve atılgan bir diplomasiye müdahil bir Türkiye'ye ulaşılmıştır. Yegane kuvvet Türk milletidir, Cumhur İttifakı'dır, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Türkiye siyaset eliyle pergelin sabit ayağını başkent Ankara'ya koyup diğeriyle 360 derecelik bir bakış açısına erişmiştir.
TAHIL SEVKİYATI KRİZİNİN AŞILMASI
Tahıl sevkiyatı durdurulmuştu. Kapanan tahıl koridoru Sayın Cumhurbaşkanımızla Rusya Başkanı Putin'in görüşmesi sonucu tekrar açılmıştır. Hatta Sayın Erdoğan ile Putin arasında varılan mutabakata göre tahılın Afrika ülkelerine ücretsiz nakli kararlaştırılmıştır. Çok şükür açlar doyurulacaktır. 10 milyon tondan fazla tahıl taşınmıştır. Yüzde 13'lük kısmı Afrika ülkelerinin hissesine düşmüştür. Sosyal ve ekonomik alaboralar gittikçe yaygınlaşmaktadır. Türkiye tahılın diğer ülkelere eriştirilmesi konusunda tüm dünyaya insanlık dersi vermektedir. İnsan haklarını sözde değil özde ve samimiyetle savunan ülke Türkiye'dir. Türkiye bu alanda bayrak gibi dalgalanmaktadır. Bu mesele iman meselesidir.
Biz kalp gözünden bakıyoruz, Batı kâr gözüyle bakıyor. Bilinmelidir ki mazlumların çığlığını duymayanlar sağır değil sahte ve samimiyetsiz odaklardır. Aynı şeyi petrol zengini bazı İslam ülkelerinin yöneticileri için de söylemek ahlaki tutarlılık gereğidir. Türkiyemizle iftihar ediyoruz. Mensubiyetinden onur duyduğumuz milletimizle övünüyoruz. Fırsat kollayanlarla çetin bir hesaplaşmaya girmekten asla kaçınmayacağımızı açık seçik haykırıyoruz. Zaman Türkiye zamanıdır, zemin Türk vatanıdır. Zafer ise Türk milletinindir. Hep birlikte yapacağız.
ABD'DEKİ ARA SEÇİM
Bugün ABD'de ara seçimler yapılacaktır. 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi'nin tamamını oylarıyla belirleyecektir. ABD, sosyal, ekonomik ve siyasi kördüğümün pençesindedir. Siyasetteki sert kutuplaşma ABD'yi kuşatmıştır. Başkan Biden, cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu kazanmasıyla kendisi hakkında azil süreci başlatılacağını açıklamıştır. Biz demokratik süreçlerin harfiyen işlemesini temenni ediyoruz. Kaos içindeki bir ABD'nin, dünyanın diğer ülkelerine de tesiri olacağını düşünüyoruz.
Brezilya'da seçimler yapılmış, 11 yıl aradan sonra Lula yeniden başkan seçilmiştir. Ayrıca Kore Yarımadası'nda gerginlik günbegün tırmanmaktadır. Doğu Asya küresel mücadelelerin ağırlık merkezlerinden birisi haline dönüşmüştür. Pakistan Eski Başbakanı'na yapılan suikast girişimi yeni bir çatlak eklemiştir. Bu ülkede derin anlaşmazlıkların kapağı iyice açılmıştır. Avrupa ülkeleri yaklaşan kış aylarından dolayı ısınma nedeniyle panikleyip kıvranmaktadır. Türkiye bu konuda çok rahattır. NATO'nun Madrid Zirvesi'nde imza alınan muhtıra ile İsveç ve Finlandiya'nın terörle aralarına nasıl mesafe koydukları incelenmesi gereken bir konudur. Henüz ikna edici bir sonuç alınmış veya görülmüş değildir. İsveç iş muhalefeti PKK/YPG'nin kontrolündedir.
NATO GENEL SEKRETERİ'NE TEPKİ
Geçtiğimiz hafta Türkiye’yi ziyaret eden NATO Genel Sekreteri de, İsveç ve Finlandiya’nın üçlü muhtıranın gereklerini yerine getirdiğini, artık tam üyelik zamanının geldiğini, üyeliklerinin de ülkemiz tarafından en kısa sürede onaylanmasını beklediğini açıklamıştır. NATO Genel Sekreteri’nin bu dili buyurgan bir dildir ve yaralayıcıdır. NATO Genel Sekreteri’nin TBMM’ne ne yapacağını, nasıl bir karar alacağını dikte etmesi, talimat verir gibi konuşması bize göre edepsizliktir.
Her defasında ifade ettiğimiz gibi, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti adına vekâlet görevini üstlenen muhterem milletvekillerinin NATO Genel Sekreteri’nin beyanatıyla hareket etmesi milli iradenin yok sayılmasıdır. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur.
NATO, TBMM’nin üzerindeki bir organ değildir. Biz kararımızı alırken sadece ve sadece Türkiye’mizin çıkarlarına bakarız, Türk milleti ne diyor ona kulak veririz. NATO Genel Sekreteri boyunu aşan sularda kulaç atmaktan vazgeçmeli, TBMM’ne ödev verme densizliğinden derhal geri dönmelidir. Şayet İsveç ve Finlandiya’nın geçen Haziran ayında imzalanmış Madrid Muhtırası kapsamında sahici ve somut adımları varsa, hükümetimiz bunu tespit ve teşhis etmişse o halde mesele yoktur. Bu iki ülkenin NATO üyelikleriyle ilgili onay sürecinin önünde herhangi bir engel de kalmayacaktır. Yok hala kuşkular yakın ve yoğunsa, Türkiye kurnazca oyalanıyorsa, bilinsin ki, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği önünde aşılamayacak bir millet iradesi duracak, bu tarihi irade de asla teslim olmayacaktır. Türk milleti bildiği ayranı, bilmediği yoğurda değişmeyecektir.
"ZİLLET İTTİFAKI DEDİKODUNUN ANAFORUNA DÜŞMÜŞTÜR"
Türk siyasetindeki muhalefet anlayışı başkalarının ruhuyla var olma arayış ve arzusundadır. Çarpıklık da buradadır.
Ve mezkur muhalefet tantanası iç dünyasını hepten kaybetmiş, ülkesine yabancı başkentlerin prizmasından bakmayı alışkanlık haline getirmiştir. Gayri milli çoraklığın kaynağı da burada aranmalıdır. Adına zillet dediğimiz muhalefet partileri buhrandan buhrana sürüklendikçe milletine ve ülkesine iftiralarla saldırmayı geçim kapısı görecek kadar aşağılık bir seviyeye kapılanmaktadır. Geldiğimiz bu aşamada sayıları altı mı, yedi mi, yoksa sekiz mi olduğu bile muamma hale gelen zillet ittifakı değerler anarşisine kapılmış, dedikodunun anaforuna düşmüştür.
Ahlak kaidelerini, milli karakteri, manevi vecibeleri hiçe sayan bir muhalefetin demokrasiyi yozlaştıracağını sadece kitaplar değil, tecrübeler de deşifre etmektedir. Türkiye’nin an itibariyle en ciddi sorunu, öne çıkan en temel zorluğu muhalefetin meflûç, melez, menfur ve gayri meşru bir çizgide sabitlenmiş olmasıdır. Dış güçlerin içerideki etki ajanı veya ücretli acentesi gibi faaliyet gösteren, bu savrulmaya siyaset diyen, bunu da utanmadan demokrasiyle maskeleyen zillet ittifakı bir bakıma demokrasinin cellat başıdır. Gerçi arsıza sözün, kokmuşa tuzun fayda etmeyeceğini bilsek de millet namına bu tespitleri yapmak, lazım gelen uyarıları paylaşmak ana görevimiz, milli mesuliyetimizdir. Doğruya doğru demeyi inançla sürdüreceğiz. Yanlışa düşenlerin de ipliğini pazara çıkaracağız. Lütfen bir an olsun şu söylediklerimi gözünüzün önünde canlandırmanızı rica ediyorum:
"KILIÇDAROĞLU ZİHNEN TUTSAK, SİYASETEN DE ZİNCİRLİDİR"
Almanya’nın muhalefet partisi başkanı İstanbul’a gelse ve Taksim İstiklal Caddesi’nde video kaydı yapıp ülkesine verip veriştirse, ne düşünürdünüz? Ya da Birleşik Krallığın muhalefet partisi İşçi Partisi’nin başkanı Ankara Kızılay’da sokağa çıkıp video çekse ve bunu da sosyal medyasından paylaşsa bunu nasıl yorumlardınız? Amerika’da muhalefette bulunan Cumhuriyetçilerin ileri gelen bir yöneticisi Çankaya’da ülkesi hakkında ileri geri konuşup bunu da videoyla servis etse buna nasıl bakardınız? Bir de şöyle sorayım, bu tahayyülünü ifade ettiğim manzaraların size göre gerçekleşme ihtimali ne kadardır? Böyle bir zillete düşmeleri akla ve mantığa muvafık mıdır? Düşünsenize azgelişmiş bir ülkenin muhalif bir isminin Türkiye’de sokağa düşüp ülkesi aleyhine uluorta konuşması bile hayal sınırlarımızı ihlal eden marjinal bir hal özeti sayılmayacak mıdır? Bunların hepsini CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yapmış ve imkansızı başarmıştır. Kılıçdaroğlu CHP’nin başına paraşütle indirilmiş ve özel görevle yetkilendirilmiş taşeron bir siyasetçidir. Bu görev Atatürk’ü itibarsızlaştırma ve CHP’yi silme görevidir. Bu görevin temelinde Dersim isyanının rövanşını almak yatmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun hiçbir söz ve eylemi CHP’nin önceki genel başkanlarıyla bağdaşmamaktadır. Bu tavizkar zihniyetin siyaseti hasım ve hezimet siyasetidir. Kılıçdaroğlu zihnen tutsak, siyaseten de zincirlidir.
Kendisi zalimlerin balmumundan mührü olduğunu, yalan ve iftiralarla bezenmiş parşömen kağıda basıldığını göremeyecek kadar şaşkın ve şuursuzdur. ABD’den sonra Birleşik Krallık’ta soluğu alan Kılıçdaroğlu eşik bekleyip ışık bulacağını sanacak kadar hezeyan nöbetine girmiştir. Kayıp sekiz saatin ve hamburgerli gezinin hemen ardından Birleşik Krallığın sokaklarında kendisini ve partisini de rezil etmiştir. Biz bundan üzüldük, ama kendisi üzülmemiştir. Biz bundan hicap duyduk, ama kendisi duymamıştır. Bir ara Londra tefecilerine ağzına geleni söyleyen Kılıçdaroğlu bu kez tefecilerin kafesine kanadı kırık bir kuş gibi girmiş ve yemlenmek için el avuç açmıştır. Özellikle söylemek isterim ki, kara para aklama ve terörün finansmanı konusunda eksiklikleri bulunan ve risk içeren ülkelerin yakın gözetim altında tutulması demek gri listeye dahil olmaları demektir.
"TÜRKİYE ALEYHİNDE KURULAN SAHNEDE FİGÜRANLIK YAPMIŞTIR"
Türkiye’nin gri listede olduğunu saygısızca lanse eden Kılıçdaroğlu, bizim için simsiyah bir şahsiyettir, yalan fabrikasıdır, iftira madenidir. Birleşik Krallığın gri listede olduğunu bilmeyecek, bilse de itiraf etmeyecek kadar da Türkiye karşıtıdır.
Parlak Türkiye için yatırımcılarla konuşmuş, başka, dünyada toplam beş trilyon dolarlık fon yöneten yatırım bankalarıyla görüşmüş, başka, yüz milyar sterlin yatırım yapmış 14 fonla temas kurmuş, başka, 342 milyar dolarlık büyüklüğüyle teknoloji yatırımı yapan bir yatırım grubuyla buluşmuş. Bu arada gençlere de seslenen Kılıçdaroğlu, ihtiyaçları olan parayı bulduğunu açıklamış. Temiz, teknolojik ve iklim dostu parayı Türkiye’ye getirecekmiş. Bu söylediklerim kamera şakası falan değildir. Bir başka anlatımla trajikomik bir Film senaryosu da değildir. Kılıçdaroğlu Türkiye aleyhine kurulan sahnede figüranlık yapmıştır.
Bu sahne, Atatürk’ün kurduğu partiye başkanlık eden şahsın nasıl kafa kola alındığını, nasıl tuzağa çekildiğini, tefeci ithamıyla mangalda kül bırakmadığı çevrelere nasıl da alın beni kullanın, Cumhurbaşkanı adayı yapın diyerek boyun eğdiğini ifşa eden maskaralık sahnesidir. Kılıçdaroğlu’nun anlata anlata bitiremediği temiz para mavrasının perde arkasında kanlı bir geçmiş, sömürülmüş coğrafyalar, yağmalanmış medeniyetler, çalınmış emekler, gasp edilmiş servetler vardır ve Kılıçdaroğlu işte böylesi bir dipsiz kuyuya merdivensiz inmiştir.
"BU DEVRİN SAİLT MOLLA'SI, SÖMÜRGECİLİĞİN İNZİBAT GÖREVLİSİDİR"
Temiz para derken Türkiye’yi narko devlet olarak yabancı ülkelerde ispiyonlayan Kılıçdaroğlu bizim gözümüzde bu devrin Sait Molla’sı, Ali Kemali, sömürgeciliğin inzibat görevlisidir. Bir değil bin kere yazıklar olsun diyorum. Birleşik Krallık’ta kanun kaçaklarıyla görüşmesini de utanç vesikası ve suç ortaklığı olarak görüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu şu düştüğün duruma hiç kafa yordun mu? Hiç mi etrafında sevenin kalmadı? Ne yapıyorsun, nereye hizmet ediyorsun, kimlere Diyet ödüyorsun diyen hiç mi aklı başında birisi çevrenden çıkmadı? Temiz bahanesiyle peşine düştüğün parayı emirler listesini eline tutuşturmadan kim sana vaat edecek, kimler buna tamam diyecek? Kılıçdaroğlu sen herkesi kör, alemi sersem mi sanıyorsun? O temiz dediğin paraya, bu yılın başında tefeci parası diyordun. Ey Kılıçdaroğlu, beylik lahana pazarında satılmaz. Çuvalında buğday yok, boş değirmen arıyorsun. Bir yanın et kavuruyor, diğer yanın harman savuruyor. Bir yanın sazlık samanlık, diğer yanın tozluk dumanlık. Sözde temiz paralarına mihnet ettiklerin yarın seni ayaza çıkarır, bunu da mı bilmiyor, bunu da mı göremiyorsun? Türk milletinin bir kuruşu bile temizdir, helaldir, alın teridir. Türkiye’de paraya istikbalini satacak gençlik yoktur. Türk milleti cebi para dolsun diye ruhunu kiraya asla vermeyecektir. Para her şeyi yapan diyenler, para için her şeyi yapan çıkarcılardır.
"BİZİM GÖZÜMÜZDE TESCİLLİ VATAN HAİNİDİR"
Türkiye’yi sağda solda, ülke içinde ülke dışında, parti odalarında veya grup kürsülerinde kara parayla itham edenler, Türk askerine, Türk polisine uyuşturucu ticaretiyle ilgili çamur atan kim olursa olsun, bizim gözümüzde tescilli vatan hainidir. Cari açığı kapatmak için uyuşturucu ticaretine göz yumulduğunu iddia etmek çok kirli bir FETÖ ağzıdır. Bu ağız kanlı bir terör ağzıdır. Bu ağız Kılıçdaroğlu’yla bütünleşmiş bir ağızdır. Kılıçdaroğlu’nun söylediği söze bakın, girdiği ilişki ağlarına bakın. Çömleğine göre turşu kurmuyor, müfterilikte sınır tanımıyor.
Kılıçdaroğlu kara para görmek istiyorsa HDP’yi incelesin, bölücü terör örgütünün hunhar ve karanlık servetiyle ilgilensin. Türkiye’yi suçlamak şerefli bir tavır değildir. Kaldı ki doğru değildir, meşru değildir, adil değildir, haklı değildir. Sayın Kılıçdaroğlu, sandık Londra’da, Washington’da, Berlin’de kurulmayacak. Oylar Brüksel’de sayılmayacak. Demokrasinin er meydanı Türkiye düşmanlarının nezaretinde açılmayacak.
Türk milleti Türkiye’yi karalayanlara, yabancı ülke sokaklarında jurnalcilik yapanlara demokrasi meydanını dar edecektir. Sayın Kılıçdaroğlu, burası Türkiye Cumhuriyeti, burada sana ekmek yoktur, buradan sana çıkış da yoktur. Allah bir insana verirse, yel getirir, sel getirir, el getirir. Allah bir insandan alırsa, yel götürür, sel götürür, el götürür. Zillet ittifakını da Türk milleti geri gelmemek üzere götürecektir.
AK PARTİ'NİN HDP İLE GÖRÜŞMESİ
Milliyetçi Hareket Partisi olarak başörtüsünü güvenceye alan ve ailenin korunmasını hedefleyen anayasa değişikliğini sonuna kadar destekliyoruz. Bizim görüşümüz bellidir. Karar ve irademizde bir değişiklik yoktur.Bu anayasa değişiklik teklifini ya geniş bir mutabakat halinde TBMM’de ele alıp sonuca gidelim ya da halkoylamasıyla milletimizin takdirine sunalım. Biz iki seçeneğe de varız ve hazırız. CHP dürüstse, sözünün arkasındaysa, başörtüsüne bez parçası demekten pişmansa buyursun, hep birlikte bu meseleyi köklü çözümle buluşturalım. Bu arada AK Parti heyetinin anayasa değişikliğini görüşmek amacıyla Meclis’te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret etmesi de son derece doğal ve doğru bir adımdır.
HDP’yle niye görüşülmüş? Biz buna ne diyecek, nasıl bir tepki gösterecekmişiz? Günlerdir cevabı aranan marazi sorular bunlardır. HDP’ye nasıl baktığımızı tekrar etmeye lüzum bile duymuyorum. AK Parti heyetinin CHP’yle kurduğu temasa ses çıkarmayanların bizim sırtımızdan HDP’yi dillerine dolamaları müflis ve müfsit bir tavırdır. Zira bizim gözümüzde HDP neyse, CHP’de odur ve aynısıdır.
"TOPUNA DİYORUM Kİ, HAYDİ BAŞKA KAPIYA"
Biz kiminle görüşüldüğüne değil, makul ve demokratik çözümün nasıl olacağına bakıyoruz. Zarfla değil mazrufla ilgileniyoruz. Kabuğa değil öze odaklanıyoruz. Emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin taleplerinin karşılanmasıyla birlikte bütün sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesini bekliyor ve bunu destekliyoruz. Bizim gündemimiz milletimizin gündemidir. Sosyal medyadan Milliyetçi Hareket Partisi’ne asla istikamet çizilemeyecektir. Fitne tezgahı açanlara, el ovuşturan asalaklara, bozguncu telkinlere, iki yüzlü tahriklere, oyun içinde oyun kuranlara, onunla görüştü, bununla buluştu masalı anlatanlara, Cumhur İttifakı’nı sorgulayanlara kapalıyız, alayına birden de yüzümüzü dönmüş durumdayız. Topuna diyorum ki, haydi başka kapıya.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken siz değerli milletvekili arkadaşlarımı en iyi dileklerimle selamlıyor, başarılı, sağlıklı ve verimli bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.
SEÇİM TARİHİ SORUSUNA YANIT: 7 AY OLDUĞUNU SÖYLÜYORLAR
Bahçeli grup toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bahçeli seçim tarihiyle ilgili gelen soruya "7 ay olduğunu söylüyorlar" yanıtını verdi. AK Parti'nin HDP heyeti ile görüşmesine ilişkin sorulan soruya ise "Onu Halk TV'nin yöneticilerine sorun, bizim nereye gideceğimizi biz biliriz ama onların dediği yere gitmeyiz" dedi.