Güncelleme Tarihi:
Samimi ve kendine has üslubuyla yanıtlar veren Demirkol televizyondan Youtube'a geçmesiyle ilgili, "Youtube da iş yapan çok ama televizyonda yapamadığı için yapıyor. O gün çalıştığım kanal bana sözleşme teklif etmişti. Ben ona rağmen buraya geçtim. Hala daha teklif geliyor. Herkesin yapacağı bir şey değil" dedi.
Bugüne kadar neyi çok iyi yaptınız?
Ben çok iyi yazıyorum.
Köşenizde mi iyi yazıyorsunuz yoksa senaryo mu?
Senaryo da yazıyorum. Onun iyi olup olmadığını bilmiyorum tabii daha. Çekilirse anlaşılacak ki galiba umutlu bu aralar. Birkaç kişiden ilgi var. Ben 90’ların sonunda Gazete Pazar’da yazmaya başladım. Daha sonra Radikal’de yazmaya devam ettim. Orada ilgi çekti. Türkiye’de biraz unutulmuş bir tarzdı. Şansıma uzun uzun yerlerim vardı. 7 - 8 bin vuruşla anlatıyordum. Şimdi maç yazılarını bin iki yüz, bin üç yüz vuruşla anlatıyorum. O kadar yer var. Dolayısıyla kalem oynatmanın zor olduğu bir yer orası. Ama kalem oynatmanın kolay olduğu yerlerde ilgi çektim. Kendim beğendiğim için söylemiyorum ama çok beğenildi. O şekilde televizyona çıktım zaten. Dolayısıyla en başarılı olduğu şey bence yazı.
Yeşil sahanın kokusunu içine çekmeyen biri, yeşil sahalarla ilgili bu kadar hikayeyi nasıl yazabiliyor?
Futbol, sadece futbolcuların yaptığı bir şey değil. Çok iyi futbolcular, çok iyi teknik direktör olamayabiliyorlar. Çok sıradan futbol geçmişi olanlar, teknik direktör olabiliyor. Hayatında hiç futbol oynamamış birisi, başkan olabiliyor. Hiç basketbol oynamayan birinin çok iyi basketbol koçu olduğunu görebiliyoruz. Dolayısıyla oyun üzerine fikir üretmek için illa içinde olmak gerekmez. Ama ben hiç oynamamış da değilim. Kendi çapımda futbol oynadım. Lisanslı oynamadım hiç ama amatör bir takımda yaz kampına katıldım. Fena da değildim. Ama eğitimle birlikte imkansızdı. Yoksa futbol oynamamış değilim.
Futbol, takip eden ve taraftarı olan herkes için bir aşk diye düşünüyorum. İçindeki olumsuzluklar ve soğumamıza sebep olacak faktörler haricinde yıllar içerisinde daha çok sıkılıyorum ve üzülüyorum. Siz nasıl bu tazeliği koruyorsunuz? Futbolu konuşmayı çok sevdiğinizi biliyorum. Bir gün bunun gideceğinden korkuyor musunuz?
Giderse gider canım. Aşk bu, bitebilir. Öyle bir korkum yok. Bizim için futbol sokakta maç oynamaktı. Top gibi yuvarlak bir cismi alıp ya da bazen yuvarlak olmasına bile gerek yok meyve suyu kutusuyla da olabilir sınıfın içinde top oynamaktan büyük keyif alıyorduk. Ben çocukluğumdan beri Fenerbahçeliydim. O da büyük keyifti tabii. Ben, Cemil Turan’ın son dönemini yaşadım ve onu gördüm. Çok acayip bir futbolcuydu, anlatılır gibi değil. Galatasaray’ın 80’lerdeki hemen hemen bütün Avrupa Kupası maçlarına gittim. Takım ve taraftarlık çok önemliydi. 88 - 89’da her maça gittim neredeyse. Ama Galatasaray ve Beşiktaş’ın maçlarına da giderdim.
Puan kaybettiğiniz zaman moraliniz bozulmadan nasıl devam ediyorsunuz?
Ben Radikal’e şu şartla gittim; sadece bir takım yazmam, her maça gitmek isterim. Bu kabul gördü. Hatta bir sezon var Giray Bulak’ın olduğu yıllardı, 2001 - 2002 olması gerek. Trabzonspor’un Trabzon’daki bütün maçlarına gittim. Dolayısıyla başka takımlarda o kederi ve mutluluğu görünce yontuldu. Taraftarlığım devam ediyor tabii ki ama diğerlerini de anlayabiliyorum artık. Bilerek yapılmış bir şey değil ama yaşadıkça oluyor.
Yaptığınız programla ilgili nasıl geri bildirimler alıyorsunuz?
Ben çok memnunum, kanal da memnun. Herkes memnun galiba.
Zehra Güneş’i aldığınız programda beden dilinizde heyecan vardı.
Zehra da çok heyecanlıydı ondan oldu. Karşılıklı bir gerildik.
Röportörler veya spor yazarları değerimiz ya da milli sporcumuz der ama çoğu zaman izleyen kişiye geçmez. Siz de hakikaten bu duygu var.
Duygum var. Kadın voleybol takımı, benim için çok önemlidir. Bunu söylüyorum, bazen itiraz eden de oluyor. Bence Cumhuriyet değerlerini en iyi anlatan organizasyon şu anda kadın voleybolu. Açık söyleyeyim Vakıfbank - Fenerbahçe maçında Fenerbahçe’ye üzüldüm. Neden üzüldüm? Onların da onore olması gereken zamandı. Ona üzüldüm. Oradaki acayip performanslara da bakıyorum ve çok takdir ediyorum. O maç, Avrupa’da o günün bence en önemli spor organizasyonuydu. Böyle bir şeyin Türkiye’den çıkması, çok gurur verici.
Federasyon seçimlerinin Türk futbolunda önemli olduğunu düşünüyor musunuz?
Federasyon seçimi mi var? Fenerbahçe’nin var mı federasyon başkan adayı? Galatasaray’ın var mı? Beşiktaş’ın var mı? Trabzonspor’un var mı? Öyle seçim mi olur? Hiç önemi yok.
Futbolcularla ilgili genellikle kibirli, yanlış yaptı ya da kibirli değil gibi yorumlar yapılabiliyor. Kerem Aktürkoğlu kibirli mi?
Biraz apatik duruyor. Duygularını belli etmiyor. Alexvari bir duruşu var. Alex, yine arada gülüyordu. Kerem biraz ona çalışmalı bence. Çok iyi bir futbolcu çünkü. Kolay bir şey değil tabii insanın yüz ifadesini değiştirmesi. Hatta çok alçak gönüllü ve biraz kendine güvensiz bile olabilir.
Fenerbahçe’deki çok heyecanlandığımız oyunculardan biri olan Arda için mentorluk yapmanız teklif edilse kabul eder misiniz?
Hayır, ben gazeteciyim. Gazetecinin bir tane işi olur.
En son en çok istediğiniz şey neydi?
Senaryomun çekilmesi.
Çekilecek mi?
Birkaç kişiden ilgi var. Ama çok başında.
Polisiye türünde değil mi?
Evet.
En son en çok hüzünlendiğiniz anı paylaşabilir misiniz?
Emre Gönlüşen’i kaybettiğimiz zaman çok perişan oldum. Hala da unutmuyorum. Hüzünlenmek değil o; hüngür hüngür ağladım.
Nasıl biriydi?
Çok şahane biriydi. Bir de çok yetenekliydi. Çok iyi spikerlerimiz var. Allah ömür verseydi doğru şartlarda yıldız spiker olacağını düşünüyordum. Ama maalesef Türkiye’de yayıncılıkta da çok ciddi sorunlar olduğu için o arkadaşlarımızı parlatmak kolay olmuyor. Bir da başka türlü anlatım tarzı var. Emre, bunları çok iyi ayarlardı. Hem bağır diyen patronları tatmin ederdi hem de sakin, güzel anlatırdı. Hakikaten bizim için çok büyük bir değerdi.
En son en çok neye şaşırdınız?
Galiba artık pek şaşırmıyorum. Çok kötü bir durum. Buna şaşırıyorum. Her seferinde İstanbul’daki yapılara şaşırıyorum. Adalar’dan Anadolu Yakası’na bakıyorum ve burası Şanghay mı, 6 bin yıllık şehre bu yapılır mı diyorum. Ona her seferinde çok üzülüyorum ve şaşırıyorum.
En son en çok neye hayır dediniz?
Yayın taleplerine hayır diyorum.
En son en çok neyi yanlış anladınız?
Kerem Aktürkoğlu’na bir haksızlık ettim. Söylediği bir şeyi yanlış bir yerden aldım. Galatsaray’da oynuyorsun daha neyi şikayet ediyorsun dedim ama halbuki çok doğru bir şey anlatmış. Çok şikayet ettiğim bir şeydir cımbızlama. Benim de başıma çok gelir. Geçen hafta İngiltere’deydim. 8 sayfa yazılmış bir konuyla ilgili. Herkes de okuyor. İyi yazı yazarsan herkes okur.
Ona öyle olmadığını anlatır mısınız?
Belirli bir kişi değil ama genel olarak söyleyebilirim. Senin aleyhine konuşmadım. Ben kin gütmem çünkü silerim. Sordukları zaman o kim derim. Çok az olur ama bu. Toplamda 2 - 3 kişi var.
Duygu olarak unutabiliyor musunuz?
Tabii.
Çok mu kırmak lazım sizi?
Evet. Büyük kazık atmak lazım.
Görmüyorsunuz değil mi?
İsmini sildim diyorum. Çok zor ama bunu yapmak. Feci bir şey yapmış olman lazım.
Kendinizi affettireceğiniz bir andasınız ve sizi dinliyor. Anlatır mısınız?
Pişmanlıklarım ve kırdığım insanlar var. O derece değil ama var. Öyle olmadığını sen de biliyorsun diyebilirim.
Biliyor mu?
Biliyor. Galiba ben samimiyimdir. Dışarıda arkadaşlarımla konuştuğumdan farklı değilim burada.
Kolay gönül alır mısınız?
Alırım çünkü kolay özür dilerim. Çocuklarımdan bile dilerim. Özür dilerim yanlış anlamışım ve seni kırdım derim.
Gösterdiğiniz çaba sizin için yeterli ise ama karşıdakine yetmiyorsa orada keser misiniz? Gönül almak için daha fazla çabalar mısınız?
Hayır, gerekiyorsa bir kere daha söylerim. O kadar. İnsan, her yaşında gittikçe daha çok hata yapmaya başlıyor.
Tam tersi olması gerekmiyor mu?
Gittikçe sorumlulukların artıyor. 15 yaşındaki bir çocuğun sorumlulukları nedir ki? Evdeki topa vurursun vazo kırılır en fazla. Ama 50 yaşına geldiğin zaman çocuğun var, karın var, senin için çalışan insanlar var.
Bazı programlarda size soruluyor hiç izlenmeyeceğini düşündünüz mü, bu bir risk miydi sizin için diye.
Risk olmasa girmem ki. O risk zaten insanı canlandıran.
Risk ama alınabilir bir risk idi. Çünkü siz bir şeylere güveniyordunuz herkesin gördüğü gibi. Bugün Cüneyt Özdemir’in bile YouTube’a geçmiş olması, büyük bir risk. Siz de ise başarı ihtimali çok yüksekti.
YouTube’da çok iş yapan var ama zannediyorum televizyonda yapamadığı için yapanlar genelde. O gün çalıştığım kanal sözleşme teklif etmişti. Ben, ona rağmen bu tarafa geçmiştim. Hala da teklifler geliyor. Zor bir seçim. Herkesin yapacağı bir şey değil.
Sürpriz yapar mısınız?
Yaparım tabii. Genelde çocuklarıma, eşime.
Başarılı olur mu sürpriziniz?
Nefis hediye seçerim.
Onu nasıl sevdiğinizi tarif eder misiniz?
Bakıştır bence o. Güzel bakarak severim.
Aşk diye bir şey var mı sizce?
Aşksız olur mu? Niye yaşıyoruz? Yaşama sebebi o. Aşk güzeldir. Çok manasız olurdu. Bazı insanlar var hiç aşık olmadım diyen. Niye yaşıyorsun o zaman? Aşk acısı diye bir şey artık çok zor. Biz hüngür hüngür günlerce ağlardık. Şimdi tık tık hemen başka birisi ilgi gösteriyor, oraya kayıyor ilgi. Bir taraftan şanslı görüyorum kendimi, gençliğimi bu dönemde yaşamadığım için.
Nasıl bir Mehmet Demirkol olurdu?
Çok çabuk cıvıtabilir.
Yemek yemeyi de çok seviyorsunuz.
O da bir aşk. Küçükken çok yemek seçerdim. Rahmetli anneme çok çile çektirdim bu konuda. Ama yatılı okul filan insana öğretiyor yemek yeme gerekliliğini. Şimdi nereye gitsem yerim.
Çok sevdiğiniz bir yemeği önerdiğiniz zaman önerdiğiniz kişinin de beğenmesini ister misiniz?
Tabii ki, hem onun hem de yaptığımın beğenilmesini isterim. Bazen yaptığım bir yemeği yerken çok kötü olmuş derim bazen kuruturum. Et standardı olmadığı için hangi ısıyla neyi yapacağın çok belli olmayabiliyor.
Hangi yemeğin iyi olup olmadığını anlarsınız?
Hiç burada tevazu yapmayacağım her şeyi anlarım. Mesela İtalya’da bir restorana gittik. Venedik’te çok övülen bir restoran. Çok sevdiğim bir makarna söyledim. Yediğimde bir baktım lapa. Çağırıp sorduğum zaman al dente olunca turistlerin yemediğini söylediler. Anlarım her şeyi. Eti çok iyi anlarım. Türkiye’deki et standardıyla ilgili çok kuşkum var. Kusura bakmasınlar. Bence bir sürü şey kullanıyorlar eti yumuşatmak için. Çünkü et öyle olmaz.
Gittiğiniz restoranda yemek şovunu seviyor musunuz?
Hayır, nimet o ya.
Dilediğiniz kişiye, dilediğiniz bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi size. Bu kim olurdu ve ona ne sorardınız?
Cumhurbaşkanına sorular sormak isterdim.
Ne sorardınız?
Her şeyi. Bütün bu dönemi, bundan sonra ne taahhüt ettiğini. Bire bir röportaj yapmak isterdim.