Vicdan kanatan suçlama: ‘Terörist’

ŞİMDİKİ Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel 5 Ocak günü Milliyet’te Fikret Bila’nın sorularını yanıtlarken:

“Biz geçmişte olduğu gibi, bugün de, teröristlere ki, biz bu kelimeyi kendi vatandaşlarımız için kullanmayı hiç arzu etmiyoruz. (...) Çünkü, bu gençlerin nasıl kandırıldığını biliyoruz.”

Genelkurmay Başkanı otuz yıldır savaştığı terör örgütünün elemanlarına “terörist” demiyor, bir adım ötesinde, “bu gençler” diyor.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ mahkemece tutuklanırken, “silahlı terör örgütü yöneticisi olmakla” suçlanıyor. Ona “terörist” suçlaması yönetiliyor. Zaten Başbuğ da, hapisaneye giderken böyle bir suçlamaya isyan ediyor.

Yıllardır kendilerini öldürmeye kurgulanmış insanlara artık “terörist” demeyen ordunun eski komutanına Cumhuriyetin mahkemelerinde “terörist” muamelesi çekiliyor.

Ordu bu insanlara yıllarca “terörist” diyor ama, şimdi belli ki, orduda bile yeni bir üslup kabul ediliyor. Başbuğ suçlu, suçsuz, o ayrı, ama eski Genelkurmay Başkanına yönelik bu niteleme için vicdanlar kanıyor.

BÜYÜK TARTIŞMA

Vicdanları kanatan diğer durum Başbuğ’un nerede yargılanması gerektiğine ilişkin.

Ülkenin baroları, ünlü hukukçuları koro halinde sesleniyor: “Özel yetkili mahkemede değil, Yüce Divan’da yargılanması gerekir, bu Anayasanın emridir.”
Artık hemen her gün pek çok yazıda dile getiriliyor, ta Mecelle’den bu yana geçerli bir kural var. “Hukukta usul esastan önce gelir”. Başbuğ olayında usul geride kalıyor.

İktidar sahipleri bu gibi olaylarda alışılmış tavırlarını sergiliyor, “hukuk sorunu çözer, Türkiye hukuk devletidir, hukuk karşısında herkes eşittir” gibi tekerlemelerden geçilmiyor. Son olarak Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın eklemesi gibi, “uzun tutukluluk süreleri hukuk devleti adına kabul edilemez” türünde, gerçekle taban tabana zıt, bir araba karın doyurmayan sözler.

YÜCE YARGIDA SESSİZLİK

Tartışma iki yönlü.

1- Başbuğ’un soruşturmasını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yapmalıdır.

2- Yargılamayı Yüce Divan, yani Anayasa Mahkemesi yapmalıdır.

Tartışma kaç gündür sürüyor, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi sanki yer yarılmış, içine girmiş, ne bir ses, ne bir nefes. Zaman zaman kendi görev alanına girmeyen konularda görüş bildirmekten kaçınmayan bu “yüce” hukuk kurumları tam da kendileriyle ilgili tartışmada sessiz kalmayı tercih ediyor. En azından dün öğleden sonraya kadar.

Görüşlerini bildirmek için bir yerlerden izin filan bekliyor olamazlar.

Münihli başkanın Türkiye gözlemi

MÜNİH Belediye Başkanı Christian Ude (SPD, Alman Sosyal Demokrat Partisi üyesi) bir kaç gündür İstanbul’da, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün konuğu.

Başkan Ude geçen cumartesi günü Bahşehir Üniversitesi’nde öğrencilerin sorularını yanıtlıyor. Sorulardan biri, Türkiye-AB ilişkileri üzerine. Christian Ude hem orada, hem Sarıgül’ün verdiği akşam yemeğinde:

“Türkiye’ye AB kapısı açık. Ancak, son zamanlarda AB’de ciddi kuşkular var. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti kurallarının Türkiye’de iyi işlemediği yönünde AB’de kaygılar her geçen gün daha çok artıyor. AB’de en üstün değer demokrasidir. Türkiye’de demokratik mekanizma aksarsa, Türkiye’nin AB üyeliği tartışmalı hale gelir.”

Türkiye’de yaşananlar yurt dışında karar odaklarının artık bilgisi dahilinde.

Öte yandan, Münih Belediye Başkanı Ude, Mustafa Sarıgül ile bağlantısı üzerinden Van’a jest yapıyor. Münih Belediyesi Van’da öğretmen okulu için 100 bin Euro yardımda bulunuyor.
Yazarın Tüm Yazıları