Paylaş
Uzaklara gidip yeni yerler keşfederken, yeni insanlarla tanışırken, başkalarının hayat öykülerinin içinde kendimi bulmuşken...
Rutinden biraz çıkmışken...
Türkiye’nin o kısır, bitmek bilmeyen, yılan hikayesine dönen tartışmalarının içinden sıyrılmışken...
Binlerce kilometre uzakta olmak, bana kendimi sorgulatıyor; Türkiye’yi, yaşadığım coğrafyayı sorgulatıyor.
Böyle olunca...
Kendi adıma yarım kalan düşünceleri tamamlıyorum.
Bir türlü nokta koyamadığım, hep ertelediğim şeyleri karara bağlıyorum.
İçindeyken göremediğim detayları daha net görür hale geliyorum.
Yeni fikirleri hayata geçirmek adına daha cesaretli oluyorum.
Karamsarlığı her seferinde teyit geçerek, “İyi ki iflah olmaz bir iyimser olmuşum” diyorum.
Daha yapılacak çok şeyin olduğunu anlıyorum.
Hayatın her şeye rağmen güzel olduğunu içimde çok kuvvetli hissediyorum.
Bu kampanyaya ben de katılıyorum
Vereyim. Hem de New York’tan iner inmez kendimizi içinde bulduğumuz bir tartışmadan örnek vererek... Bir süredir Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın da İzmir’den İstanbul’a taşınabileceği konuşuluyor. Başkan Işınsu Kestelli, VOB bünyesinde opsiyon işlemleri yapmalarının da engellendiğini dile getiriyor. Tabii haklı olarak isyan ediyor. İMKB, geçen yıldan bu yana, “Yok böyle bir şey” dese de kulislerden yansıyanlar aksini söylüyor.
Değerli meslektaşım Ünal Ersözlü, geçen gün köşesinde bir kampanya başlattı ve İzmir kamuoyunu ortak bir tavır almaya davet etti.
VOB, kendini kanıtlamış bir borsa... Dünyada VOB’dan daha fazla büyüyen bir başka kurum yok. Üstelik bugünün teknolojisinde bu tür işlemleri nereden yaptığınızın bir önemi de yok.
Vadeli İşlerler Borsası, İzmirlilerin çabasıyla kurulmuş bir kurum ve İzmir’de kalmayı da hak ediyor.
Amerika’da gördüklerimi, yaşadıklarımı daha detaylı aktaracağım.
Ama şunu söyleyebilirim ki, bu borsa Houston’da olsaydı kimse bir süre sonra onu New York’a taşımaya kalkmazdı.
Her misyonu bir kente yüklemek
Houston’daydım bir süre, sonra New York... Houston, Texas Eyaleti’nin en zengin kenti, petrolün başkenti... Daha doğrusu petrol piyasasına yön verilen merkez... Texas tek başına Türkiye’den büyük, hem coğrafi anlamda hem de ekonomik anlamda... Petrol şirketleri çok konuşulsa da Texas’ın tek geliri enerji kaynakları değil. Örneğin; sağlıkta dünyanın en önemli hastaneleri, doktorları burada bulunuyor. Ayda hastanelere gelen hasta sayısı 18 bin, bir o kadar yanlarında misafir geliyor.
Aslında Houston’u 1986’da keşfetmiştik.
Turgut Özal, Houston’daki Methodist Hastanesi’ne yatıp açık kalp ameliyatı geçirince medya aylarca burayı yazdı.
Sonrasında da buradaki hastaneler sık sık gündeme geldi.
Houston’un yeni havaalanına ziyarete giderken, Methodist’in önünden geçtik. Tabii Özal’ı anmadan edemedik.
Tabii bu kadar da değil, Houston’un kent kimliğine başka özellikleri de eklemişler.
Üniversiteler örneğin...
Üç özel, iki devlet üniversitesinde herhalde Ege Bölgesi’ndeki toplam öğrenci sayısından çok daha fazlası eğitim görüyor. Üniversite kampusleri neredeyse bir ilçe büyüklüğünde...
Araziler geniş, alternatifler hep düşünülmüş, genişleme imkanları hep açık tutulmuş.
Devam edeyim.
Dünyanın en önemli off–shore buluşmaları yine Houston’da yapılıyor.
Yeni buluşlar, yeni tasarımlar, yeni endüstriler ve yeni katma değerli ürünler buralarda ilk vitrine çıkıyor.
72 bin kişinin kongreye katılıp kalabileceği dev tesisler yapılmış. Daha açık yazayım. Bu 72 bin kişi aynı anda havaalanına iniyor, bir yerde buluşuyor ve konferansa katılabiliyor.
Bu da yetmemiş, lojistik ve ulaştırma köyleri inşa edilmiş.
Sanat, spor da ihmal edilmemiş.
İki devlet, onlarca özel tiyatro binası kurulmuş.
Müzeleri, konser salonlarını da unutmayalım.
Yani her kente ayrı bir misyon yüklenmiş, ekonomisinden sosyal hayatına kadar birçok alternatif yaratılmış.
Houston böyle de California farklı mı, Los Angeles ayrı mı, San Francisco ihmal edilmiş mi?
Hayır...
Böyle bir şey yok...
İşte Amerika’nın bu özelliğini seviyorum. Amerika’da yaşamak isteyen herkese eşit imkanlar ve fırsatlar sunuyor.
Seç, beğen, al...
Ya da nerede mutluysan orada yaşa deniyor.
Biz ne yapıyoruz?
Türkiye’de biz bunu tam tersinden yapıyoruz.
Hükümetler istiyor ki, her şey İstanbul’da olsun... İstanbul finans merkezi de olsun, kongre merkezi de olsun, hizmetin merkezi de olsun, medyanın merkezi de olsun... Olsun da olsun... İyi ama her kurumu, her sektörü İstanbul’da toplarsan Türkiye’nin diğer kentlerinde bu hareketliliği sağlayacaksın. Deniliyor ki...
“Anadolu kentleri de artık üretiyor. sanayi tesisleri artıyor, organize sanayi bölgeleri dolup taşıyor...”
Kısmen doğru olabilir, geçmişe göre her şey daha iyi gözükebilir.
Ama ben de diyorum ki...
Sadece ticaretin, sanayinin yükselmesi yetmez.
Üniversitelerin de artıyor olması gerekir, hastanelerin de...
Tiyatro salonlarının da konser verecek orkestraların da...
Geçmişimizi anlatan müzelerin de tematik organizasyonların da...
İşte biz buralarda gerideyiz, daha çok yolun başındayız.
Paylaş