Güncelleme Tarihi:
Fenerbahçe dört günde iki maç oynadı. Futbol yazan, konuşan, düşünen herkes allak bullak oldu. Ligde Yılmaz Vural'lı Kasımpaşa önünde Saraçoğlu seyircisinin şahit olamadığı yenilgi. Avrupa Ligi'nde Hollanda lig lideri karşısında 1-0'lık galibiyet.
Fark göremiyorum, ya sen? Fark göremezsin, farkı neticesi çünkü.
Rivayet her zamanki gibi muhtelif. Daum, o şaşmaz Alman disiplini ile nedense tam da bu hafta futbolcuları istedi diye (!) çift forvete dönmüş. Fenerbahçe bu sistemde oynayamadığından çok pozisyon vermiş, tarihi farktan kurtulmuş. Halbuki Hollanda'da tek forvete dönünce bir anda herşey güllük gülistanlık olmuş (yine!). İki maçı da izleyen herhangi bir futbolsever iki maçtaki futbol veya sonuç farkının sahadaki dizilişle ilgisi olmadığını kolayca görebilir oysa.
Edip Uras yazıyor |
Yıllar önce yine Daum takımın başındayken Denizli'de kaçan şampiyonlukta olduğu gibi, maç kazanacak takım için özellikle de kuvvet dengesi Kasımpaşa gibi dengede olmadığı durumlarda dizilişin neredeyse hiçbir önemi yoktur. Veya şöyle söyleyelim: Kasımpaşa maçında Fenerbahçe'li futbolcuların maça yaklaşımları ile istediğiniz dizilişte oynayın, o maçı kazanamazsınız. Önündeki topa hamle yapamayan futbolcularla, isteksiz, motivasyonsuz, yasak savar gibi oynanan futbolun ne dizilişle ne de kadro yapısıyla uzak yakın bir ilgisi yok. Fenerbahçe Kasımpaşa'ya hazır değildi, A2 kadrosu ile maça çıksa bundan daha iyi bir sonuç alabilirdi.
Kasımpaşa ise sezonun birkaç önemli maçından birini oynadı, Yılmaz Vural'ın her takımın başındaki ilk döneminde olduğu gibi işler iyi gidiyordu, karşılarında hiç oynamaya niyeti olmayan ve seyirci desteğinden yoksun sarı lacivertli bir takım (Fenerbahçe demeye dil varmıyor) bulunca ayaklarına gelen fırsatı tepmediler, ne de olsa bir Türkiye Süper Ligi takımıdır bahsettiğimiz. Üstelik çoğu en iyi günlerini geride bırakmasına rağmen tecrübeli ve sağlam da bir kadrosu var.
Hollanda'da formsuzluğunun zirvesindeki Volkan'ın da çabalarıyla, iki direk bir topuk olmasa Twente karşısında da ağır bir yenilgi alabilirdi Fenerbahçe. Tek 'o-nasıl-bir-forvet' Guiza ile oynayınca herşey güllük gülistanlık olmadı dendiği gibi: Fener'in yakaladığı pozisyonların çoğu, dikkat edin, maçın Twente tarafından kurtarılmaya çalışılıp risk alınan dakikalara denk geldi. Orta alandaki ekstra kramponlar haliyle bu maçta işe yaradı, Kasımpaşa yerine biraz da rakibini Kadıköy'de yenmiş olmanın rahatlığındaki Twente vardı sahada. Fenerbahçe'nin potansiyelinin dışardan gözüktüğü kadar kötü olmadığını geç farkettiler.
Fenerbahçe bu sezon iyi oynamayacak, bunu artık kabul etmek gerek. Sonuç aldığı sürece kimse sesini çıkarmayacak, ama işlerin iyi gittiğini düşünenlerden değilim. Fenerbahçe'nin takım olamaması ile ilgili olarak Beşiktaş maçı en büyük kanıt olarak ortada duruyor. Kadrosunda gitmeye yüz tutmuş, umursamaz, yola getirilemez bu kadar oyuncu bulunan bir takımın başında Alman'ı gitmiş Türk'ü kalmış disiplinli bir hocası da varsa kalıcı başarı yine dağların arkasında gözüküyor.
Bu coğrafyada kazanan her zaman haklıdır. Avrupa Liginde grup liderliği herşeye rağmen bu yapıyla büyük başarı. Fenerbahçe'nin ve genelde Türk futbolunun potansiyelini göstermek için de güzel bir örnek. Bir de gerçekten iyi yapsak bu işi, neler olacak neler.