Güncelleme Tarihi:
Dünya’ya baktığımızda uzay bilimlerine en fazla yatırım yapan ülkelerin başında geçmiÅŸten beri aralarında bir uzay yarışı olan Amerika ve Rusya’yı görüyoruz. Bu ülkeleri Avrupa ülkelerinin oluÅŸturduÄŸu Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Hindistan ve Çin takip ediyor. Dünya’da 70’i aÅŸkın ülkenin belli aÅŸamalarda faaliyet gösteren uzay ajansları var. Bunlar içerisinde en büyük bütçeye sahip olanlar ABD (NASA), Rusya (Roscosmos) ve Çin (CNSA). Bu ülkeler aynı zamanda insanlı uzay yolculuÄŸu altyapısı ve teknolojisine sahip Dünya’daki 3 eÅŸsiz ülke. Şöyle bir Türkiye haritasına bakıp acaba komÅŸularımızdan ve bize yakın ülkelerden hangilerinin uzay ajansı var diye kendimize sorarsak ortaya şöyle bir görüntü çıkıyor. Yunanistan, Ä°srail, Ä°ran, Bulgaristan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan uzay ajanslarına sahip. Ama ne yazık ki bizim henüz bir uzay ajansımız yok. Sabırsızlıkla kurulmasını bekliyoruz. Uzay ajansımızda görev almaya ve her türlü katkıyı saÄŸlamaya hazırız.Â
Dilerseniz hocalarımıza kulak verelim ve ülkede astronominin halini bir de onlardan dinleyelim. İlk bölümde olduğu gibi yazı boyunca uzay ajansı kurulmasını isteyen kişilerin #TürkUzayAjansıİstiyoruz tabelasına yazdıkları mesajları da bulacaksınız.
Â
ST: 2015-2016 öğretim yılında bölümdeki öğrenci mevcudu neydi?
Â
SS: 2015-2016 eğitim öğretim yılında 350-400 aralığında idi.
 İK: Bölümümüze 3 yıldır öğrenci kontenjanı verilmiyor. Sonuç itibariyle toplam öğrenci sayısı 51.
Â
 Â
ST: Sizce son yıllarda ülke genelinde astronomi gibi temel bilimlerdeki öğrenci sayısındaki düşüşün nedeni ne?
Â
SS: Öncelikle II. öğretimin kapanması bu düşüşte temel etken. II. öğretim öğrencileri mezun oluyor ve yerine öğrenci alınmadığı için sayı hızla düşüyor. Önümüzdeki eğitim öğretim yılı sonu itibariyle neredeyse hiç II. öğretim öğrencisi kalmayacak.
Ancak düşüşte ikinci bir faktör var ki bunun çıkış noktası ulusal değil küresel. Dünya'da genel olarak temel bilimlere bir ilgi azlığı ve tercih edilmeme durumu oluştu. Bu olumsuz etkiden bizim ülkemiz ve tabii ki astronomi bölümleri de nasibini alıyor. Eğitim camiasında, temel bilimlerin "çok zor olduğu", mezun olununca "alanında iş bulunamadığı" gibi söylentilerle bu alanlardaki bölümlere öğrenci tercihleri hızla eriyor. Fizik bölümlerinin hali içler acısı, taşradaki üniversitelerin fizik bölümleri kapanıyor. Dediğim gibi bu küresel bir problem ve insanoğlunun "kolaycılık" ve "taş atınca kolum yorulmasın" hayat görüşünün ağır basmasından kaynaklanıyor. Bölüm mezunlarımızın elinden öğretmenlik yapma haklarının alınmış olması da bu yaraya tuz basıyor açıkçası. Durum biraz karışık ve şu an için öğrencilerin temel bilimler bölümlerini seçmeleri için ortaya konan bir kaç teşvik girişiminden başka nasıl bir önlem alınması gerektiğini kimse bilmiyor gibi. Zor bir süreç bu, ne diyeyim.
 Â
İK: Genel anlamda Temel Bilimler için bir devlet politikası oluşturulmamış olması. Teknoloji çılgınlığının getirdiği ivme ile mühendisliklere yönelme.
HK: Temel bilimlerden kaçış astronomi alanında da hissedilmiş ve Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümlerine talep azalmıştır. Bu durum, uzay araştırmalarının ve uzayın kolonileştirilmesinin hız kazandığı çağımızda çözülmesi gereken önemli sorunlardan birisidir. Bölümlerimiz ve ilgili birimler girişimlerini yılmadan sürdürmeli ve yetkili mercilerle müzakerelere devam etmelidir.
Â
Â
ST: Sahip olduğumuz gözlem araç ve gereçlerini göz önünde bulundurursak sizce elimizdeki olanaklar yeterli mi? Değilse başka ne gibi ihtiyaçlarımız var?
Â
S.S:  Ülkemiz astronomları aslında gözlem araç ve gereçleri (teknolojileri ve bunların verisini işleme araçları) açısından Dünya'daki meslektaşlarından pek de geride değiller. Ancak, meşhur "gözlem zamanı yetersizliği" bilinen bir problem. Mesela, Türk astronomlarına bu konuda hizmet sunan TUG'da hızla daha büyük açıklıklı görünen bölgede modern alıcılarla tayf elde etmeye uygun bir teleskoba ihtiyaç var. Girişimler devam ediyor ancak en büyük sorun bütçeden yana çıkıyor. Bakalım sonuç alınabilecek mi. Benim umudum var. Bunun dışında Türk astronomlarının farklı dalga boylarında çalışma deneyimleri arttıkça, farklı gözlem araçlarına olan ihtiyaçları da ortaya çıkıyor. Bunlardan biri kırımızı-öte bölge ve bu amaçla inşa edilen DAG teleskobunu insanlar dört gözle bekliyor. Yüksek enerji çalışanlar "acaba Türkiye'nin uydu projeleri arasına bir de astrofizik gözlem uydusu sokabilir miyiz" sorusunu sıkça sorar oldular. Bunlar hep ihtiyaç ve uluslararası bilim rekabetinde prestij elde etmek için göz ardı edilmemesi gereken öngörüler.
Â
İK: Türkiye’de temel bilimlerde özellikle astronomide donanım ve bu donanımı içerisinde barındıran özel tasarım alt yapı çok önemli. Erciyes Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü olarak gözlem araçlarımız mevcut ancak bunları kullanım için işler hale getirebileceğimiz alt yapımız henüz tamamlanmamış durumda. Tamamlandığında hem öğrenci eğitim-öğretiminde hem de akademik anlamda yarar sağlayacak.
Â
HK: 1997 yılında çalışmaya başlayan Tübitak Ulusal Gözlemevi’nde (TUG) kullanılan ilk teleskop 40 cm ayna çaplı Hollanda Utrecht Üniversitesi’ne ait ve zaman paylaşımlı kullanılan bir teleskoptu. İkinci teleskop olarak 150 cm ayna çaplı, Rus-Türk ortak yapımı RTT150 teleskobu kurulmuş ve ilk ışık 2001 yılında alınmıştır. Arkasından, tamamı Türk astronomlara ait 100 cm ayna çaplı T100 teleskobu kurulmuş, ilk ışık 2009 yılında, arkasından yine tamamı Türk astronomlara ait 60 cm ayna çaplı T60 teleskobu kurulmuş, ilk ışık 2010 yılında alınmıştır. T100 teleskobu tamamen otomatik, T60 teleskobu da robotik olarak çalışmaktadır. TUG bünyesinde çalışan astronom, mühendis ve teknik elemanlar bu teleskopların otomatikleşmesini ve robotik hale gelmesini sağlamışlardır. Bunların dışında ABD-Michigan Devlet Üniversitesi ile ortak zaman paylaşım esaslı kullanılan ROTSE III teleskobu da TUG bünyesinde 2005 yılında yapılan bir protokol ile kurulmuş ve kullanılmaya devam etmektedir. Bu teleskop dünya üzerinde sadece dört yere koyulmuş ve gama ve X-ışın patlamalarını tespite yönelik kullanılmaktadır. Böylece TUG bünyesinde 2016 itibariyle 4 teleskop Türk astronomlarına hizmet vermeye devam etmektedir.
Henüz planlama ve gerçekleştirme sürecinde olmakla beraber DPT tarafından desteklenmesi 2011 yılında kabul edilen ve çalışmaları devam eden Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG), Erzurum Atatürk Üniversitesi yakınında kurulacak ve 4 metre ayna çaplı bir kızılötesi teleskoba sahip olacaktır. Önümüzdeki yıllarda Türk astronomlarının hizmetine sunulması planlanan ve aynası 250 cm optik bir teleskobun TUG yerleşkesinde planlandığını da paylaşmak gerekir.
Â
Â
 Â
ST: Türkiye’nin Dünya astronomi camiasındaki yeri sizce ne?
SS: Yukarıda da değindiğim gibi ülkemiz astronomları kullandıkları gözlem araç ve gereçleri (hem yurtiçi hem yurtdışı olanaklar) ve ürettikleri bilimin kalitesi açısından Dünya'daki meslektaşlarından pek de geride değiller. Diğer ülkelerdeki (özellikle Avrupa) astronom sayılarının, diğer bilim dallarındaki araştırmacılara veya toplam nüfusa oranları, ürettikleri bilimsel çıktıların kişi başına düşen sayıları gibi istatistiklerde sanırım manzara pek iç açıcı değil. Çok güzel uluslararası ortaklılarla üretilen çalışmalar var ancak sayıca çok az bizim ülkemizde. Evrensel ölçekte bilim yapabilmek için bu sayının bir hayli artması gerekiyor.
İK: Bilimsel donanım açısından iyi yerdeyiz. Ancak alt yapı ve örgütlenme açısından baktığımızda oldukça kötü durumdayız. Tüm dalga boylarında araştırmacıların çalışabildiği, yurtdışı örneklerinde olduğu gibi finans açısından desteklenen merkez veya merkezlerin kurulu olduğu bir Türkiye hayal ediyorum.
HK: Bugünkü durum itibariyle Türk araştırmacılar dünyadaki diğer meslektaşlarına koşut araştırmalar yapma yeteneğine sahip, böylece aynı kalitede bilimsel makaleler çıkarmakta, yüksek sayıda okunurluğa sahip ürünler sergilemektedir. Türk astronomları TUG’daki teleskoplarla yapılan gözlemlerden, SCI’de yer alan dergilerde yılda ortalama 20 yayın çıkarmakta ve evrensel bilime katkı yapmaktadır. Bu sayıya kuramsal alanlarda yapılan yayınlar da eklendiğinde önemli sayıda araştırma yapıldığı anlaşılır.
Ülkemizde astronominin gelişimi için gözlemsel çalışmalarda ve her türlü araştırma etkinliklerinde ekip çalışması öne çıkarılmalıdır. Böylece daha kaliteli ve etkin araştırma yapılacaktır. Konular çeşitlendirilmeli, problem çözümüne yönelik projeler geliştirilmelidir. Diğer yandan uluslararası işbirliğinden vazgeçilmemeli, tersine teşvik edilmelidir. Ancak araştırma üssü olarak ülkemiz seçilmeli ve bu yönde gayret sarf edilmelidir. Türk astronomları bunu başarabilecek yeteneği ve birikimi kazanmıştır. Başka bir konu ise Türk astronomların Türkçe telif kitaplar yazma projeleri üretmesi ve Türk öğrencilerinin okuyabilecekleri eserleri çoğaltmasıdır.
 Â
Â
Â
ST: Türk Uzay Ajansı kurulması konusundaki görüşleriniz nelerdir?
Â
SS: Ülkemizde Uzay konusunda gerçekleştirilen/gerçekleştirilecek bilimsel ve teknolojik faaliyetleri koordine edecek bir üst kuruluşa bence ihtiyaç var. Yani tarif ettiğim şekliyle ben bu kuruluşa, diğer gelişmiş ülkelerdeki örnekleri gibi koordinasyon sağlayan bir üst kuruluş olacağı gözüyle bakıyorum. Ülkemizin kalkınmada öncelik verdiği temel araştırma - geliştirme alanlarının başında uzay araştırmaları geliyor. Konu, bilimsel içerik açısından çok sayıda araştırma alanı ve teknolojik üretim disiplinlerinin bir arada uyum içerisinde çalışmalar yapmalarını gerektiriyor. Büyük ölçüde alandaki ülke gereksinimleriyle yönlenen ve belirli ülke politikalarından türeyen bu tür çalışmaların planlama, verimlilik, sonuç odaklı olma ve yeterli bütçelerle fonlanma gibi AR-GE'nin kritik süreçlerinde tökezlememesi ve birbirini tekrar etmemesi adına böylesi bir koordinasyon kurumunun faydalı olacağına inanıyorum.
İK: Ülkemizin uzay ve uzay faaliyetlerine bakışı değişmelidir. Bugün güçlü ülkeler uzaydan faydalanmayı gündemlerinde ön sıralara koymaktadırlar. Ülkemiz, uzaydan faydalanmayı sadece haberleşme ve askeri uyduları ile sınırlı tutulmayıp, daha geniş bir yaklaşımla bilimsel uydular da dahil edilip gerekli malzeme ve teknolojiyi kendi üretebilir duruma gelmelidir. Bu alandaki geri kalmışlık giderilmeli, bunun için sadece yakın uzay değil aynı zamanda derin uzay için de birikimi olan tüm kurum/kuruluşlar, üniversiteler, araştırma birimleri ve uzay teknolojisinden yararlanan şirketlerin çalışmaları tek bir merkezden koordine edilmeli ve desteklenmeli. Bunun yanı sıra ulusal uzay politikasını belirleyecek bir ulusal uzay ajansının ivedilikle kurulması gerekmektedir. Bu ajansın içerisinde üniversitelerimizin havacılık ve uzay bilimleri fakülteleri ile fen fakülteleri astronomi ve uzay bilimleri bölümlerinde eğitim gören birçok genç beyin aktif olarak değerlendirilmelidir.
HK:   Türk Uzay Ajansı konusu uzun zamandır ülkemizin gündemindedir. 1990’larda üniversitemizi temsilen katıldığım ve ülkemiz genelindeki ilgili kurum ve kuruluÅŸların temsilcilerinin katıldığı ve TÃœBÄ°TAK’ta yapılan topantıda tartışılan TUA konusunda bir çatı yapılanmasının yararlı olacağı ve bu konuda giriÅŸimlerin sürdürülmesi gerektiÄŸi önerilmiÅŸtir. Ancak sonuçlandırılamadığı için hala arayışımız devam etmektedir.Â
Astronomi ve Uzay Bilim ve Teknolojileri alanlarında belli merkez ve birimlerde çok iyi ve güncel araştırma ve çalışmalar yapılıyor olmasına rağmen dağınıklık devam etmektedir. Türk Uzay Ajansı gibi bir kurumun olmamasından dolayı ülke ihtiyaçlarına göre teknolojik yönlendirme yapılmaması ve bilimsel araştırmalara finansal destek sağlayıcı bir kaynağın olmaması etkin sonuçlar alınmasını önlemektedir. Esnek idari bir yapıya sahip, proje bazında destek yaratacak ve ülkemizdeki astronomi ve uzay bilimleri ve teknolojileri alanlarında araştırma ve uygulama yapan tüm birimleri bünyesinde barındıracak bir yapılanmaya şiddetle ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Â
Röportajımıza katılan akademisyenlerin görüşleri bu yöndeydi. Sorunlarımız olduğu açık. Bu sorunları çözecek güçte olduğumuza inanıyorum. Yeter ki yönetimler samimiyetle ellerinden geleni yapsınlar. Uluslararası işbirliklerine bakarsak ülke olarak uluslararası gözlemevleriyle, devam eden dev uluslararası projelerle veya uzay ajanslarıyla devlet düzeyinde bir işbirliğimiz yok (NASA, ESA, Roscosmos, Uluslararası Uzay İstasyonu, ALMA teleskopları, ESO gibi). Hal böyle olunca Türk uzay bilimciler ancak bireysel çabalarla sağladıkları uluslararası ortaklıklar sayesinde Dünya’nın en iyi gözlemevlerine yazılan bilimsel projelere dahil olabiliyorlar. Bu denli büyük proje ve teleskoplara gerekli ücreti ödeyip dahil olmalı ve ciddi uzay keşiflerine bizler imza atmalıyız.
Â
Elbette söylemeden geçmemin imkansız olduğu başka bir sorun daha var. Ülkemizin en büyük teleskoplarının olduğu Tübitak Ulusal Gözlemevi (TUG) Antalya Bakırlıtepe’de bulunuyor. Ancak son yıllarda etrafı birçok mermer ocağı ile çevrelendiği için teleskopların gözlem kalitesi düşüyor. Hem toz hem de ışık kirliliği gözlemleri olumsuz etkiliyor. Astronomik gözlemler karanlıkta ve temiz bir atmosferde en iyi sonucu verir. Teleskopların deniz seviyesinden binlerce metre yukarıya yapılmasının nedeni de budur. Ancak öyle görünüyor ki virüs gibi gezegene yayılıp onun kaynaklarını umarsızca sömüren insanoğlu ve onun bitmek tükenmek bilmeyen kazanç hırsından kaçış yok. Nereye gitseniz sizi bir şekilde buluyor. TUG kesinlikle korunması ve teleskop sayısı arttırılması gereken ülkenin teleskop cennetidir.
Yazı dizimizin sonunda bu kez sözü ülkemizdeki astronomi öğrencilerine ve çiçeği burnunda mezunlara vereceğiz.
Yazı serisinin ilk bölümü: Türkiye'de Astronomi I
Gelecek yazı: Türkiye’de Astronomi – III Öğrenciler Konuşuyor
@astronomTurk
Â