Türkiye yasalarını değiştirdi ama uygulama pek değişmedi

27 Kasım-6 Aralık arasında, yani geride kalan iki hafta boyunca, İsviçreli hukukçu Prof. Luzius Wildhaber (70) İstanbul’da Bilgi Üniversitesi’nde insan hakları dersi verdi.

Wildhaber 1998-2007 arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başkanlığını yürüttü. Bu yılın başında emekliye ayrıldı. Türkiye’yle ilgili birçok davayla karşılaştı. İstanbul’da bulunmasından yararlanarak Wildhaber’le bir söyleşi yaptım.

Türkiye dışardan nasıl görünüyor?
/images/100/0x0/55eacb94f018fbb8f8973615
- Türkiye son yıllarda çok değişti. Büyük bir ülke. Batılılaşma adına, yasalarını değiştirdi, ancak uygulama aynı ölçüde değişmedi. Yasalar tam olarak uygulanamıyor. Eksikler var. Buna rağmen, Türkiye ile Batı birbirini daha iyi tanımaya başladı, birbirine daha çok yaklaştı.

Bu yakınlaşmanın ölçüsü ne?

- AİHM penceresinden bize gelen davalara bakıyorum. Türkiye ile ilgili dava türleri artık değişmeye başladı. Bu da, Türkiye’deki değişimi gösteriyor.

Bu ne anlama geliyor?

- Belki şimdi Türkiye daha çoğulcu. Çoğunluk demokrasi istiyor, aşağılanmak istemiyor. Seçimde çok farklı partiler seçtiniz. Demokrasi farklılık demek, farklı yönelimler demek. AKP bunu kabul etmeli ve kabul ettiğini göstermeli.

22 Temmuz seçiminin sonuçlarına ne diyorsunuz?

- Rusya’daki seçim gibi oldu, çok ilginçti. Biz sonuçları çok az tahmin edebildik. Türkiye’de İslam hep güçlü oldu. AKP’yi İslam partisi olarak görüyorduk. Amerikalılar, AKP’ye ılımlı İslam, diyor. Bu ne kadar doğru bilemem. AKP’nin yapması gereken, seçimden çıkan çoğulculuğu benimseyerek, bunu hayatın her alanında yaygınlaştırmak.

ERDOĞAN HÁLÁ ÖYLE Mİ DÜŞÜNÜYOR, SORMAK GEREK

AİHM, türbanı kamusal alanlarda yasaklayan bir karar aldı. O kararın altında sizin de imzanız var mıydı?

- Vardı. Türban davasına bakarken, Türk mahkemelerinin kararlarına baktık. Dayanağımız o kararlardı. Laiklik demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru. Bizim de temel ölçümüz. Bu nedenle, kararımız demokrasiye ve insan haklarına denk düşüyor.

Başkanlığınız sırasında Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’la özel görüşmeler yaptınız. İzleniminiz nasıldı?

- İkisi de güçlü kişiler. Ülkeyi harekete geçirmek istiyorlar. Onlarla açık konuşmak mümkün. AİHM Başkanı her ülke yöneticisiyle belli bir mesafede durur. Bu duruş politik değildir. O nedenle, o ülke yöneticilerinin belki de hoşlarına gitmeyecek eleştirilerde bulunur. AİHM’de, Türkiye benim için güçlük çıkartan ülke değildi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AİHM’nin türbanla ilgili kararına isyan etti. Böyle demokrasi olmaz, dedi.

- Erdoğan acaba hálá öyle mi düşünüyor, sormak gerek. Sosyal çatışmalarda hukuki çözümler, herkesi her zaman memnun etmeyebilir. AKP, elde ettiği çoğunlukla istediğini yapabilir. Ama, acaba türbanla ilgili nasıl bir değişikliğe gidecekler, görmek gerek.

AİHM’nin türban kararını Erdoğan’la görüştünüz mü?

- Konuştuk. Türban kararına şaşırdığını söyledi. Ben de, biz politik davranmıyoruz, cevabını verdim.

Hatırlıyorum, o zamanki cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le de görüştünüz.

- O da güçlü bir kişilik. Çok olumlu etki bıraktı bende.

TÜRKİYE’DEN GELEN TERÖRLE İLGİLİ DAVALAR AZALDI

Refah Partisi’nin kapatılma davası da AİHM’ye geldi ve 2003’te kapatma kararını onayladınız. Bunun demokrasiye aykırı olduğunu iddia edenler çıktı.

- Demokrasi içinde bir çatışma varsa, bu iç düşmanlara mı, yoksa dış düşmanlara karşı bir çatışma mı bakmak gerek. Başka ülkelerde de benzer örnekler çıktı. Türk mahkemelerinin kararlarına göre, Refah Partisi yöneticileri, sivil kurumları dinin emrine vermek istedi. Bu doğruysa, o zaman sivil kurumlar dinin denetimine giriyor demektir. Bu laiklikle bağdaşmaz. Demokratik denetim tıkanır.

Türkiye’den gelen başka ne tür davalar dikkatinizi çekti?

- Kaybolan insanlar, işkenceler, poliste kötü muamele gibi davalar.

Türkiye’nin başı etnik terörle dertte. Öcalan davası da geldi önünüze.

- AİHM’ye çok çeşitli terör davaları geldi. IRA, ETA, Kızıl Tugaylar, Çeçen davaları gibi. PKK’yla ilgili davalar da geldi. Bu örgütler demokrasi adına terör yaptıklarını söylüyor. Bu kabul edilemez. AİHM’ye terörle ilgili Türkiye’den pek çok dava geliyordu. Ama, artık azaldı. Bundan böyle demokratik kurumları işletmek gerek. İlginç nokta şu: Hükümetin tehlikeli gördüğü olaylar, önümüze dava olarak geldi. Terörün tartışılacak hiçbir yanı yok.

Türk mahkemelerinin verdiği kararlara dayandığınızı söylediniz.

- Burada şu önemli. Bir araştırmaya göre, Türk yargıçlarının yüzde 58’i AB’nin Türk Hukuku’na yapıcı katkıda bulunduğu söylüyor. Bu olumlu.

AİHM’deki Türk yargıç Rıza Türmen’in görev süresini bu hükümet uzatmadı.

- Türmen’i çok iyi tanırım. Nefis bir insan, iyi bir hukukçu. AİHM’de bulunması, Türkiye için şanstı. Ne yazık ki, süresi uzatılmadı. Oysa, iki yıl daha uzatmak mümkündü. Yeni adaylarla ilgili bir şey söylemek istemiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları