Terlik kavgasından çifte kupaya

Güncelleme Tarihi:

Terlik kavgasından çifte kupaya
Oluşturulma Tarihi: Haziran 01, 2009 00:00

ŞAMPİYON... Kulağa en hoş gelen kelimelerden biridir. Her sporcu, her kulüp bu büyülü kelime ile birlikte anılmak için çalışır, çabalar... Beşiktaş, perdelerini önceki gün kapatan 2008-2009 sezonunu bir değil iki defa şampiyon kapattı. Önce Fortis Türkiye Kupası’nda, arkasından Süper Lig’de mutlu sona ulaşarak, tarihi bir gurura adını yazdırdı. Her büyük başarı gibi bu şampiyonluklar da kolay kazanılmadı. Aylar süren zorlu maraton, içine yüzlerce, binlerce hikaye sığdırdı. Bu büyük başarının nasıl geldiğini anlamak için, film şeridini biraz geriye sarıp, Ertuğrul Sağlam döneminden başlamamız gerekiyor...

Beşiktaş kupasına kavuştu / Video

Beşiktaş otobüsü İnönü Stadı'na böyle gitti / Video

Beşiktaş şampiyonluğunu kutladı -Galeri

İŞTE BEŞİKTAŞ'IN VE TARAFTARLARIN ŞAMPİYONLUK KUTLAMASI / VİDEO

ŞAMPİYON BEŞİKTAŞ -GALERİ

Beşiktaş taraftarları şampiyonluk sonrası sokaklara döküldü -Galeri

Haberin Devamı

1-Baba, kaç yaşıma geldim, şampiyonluk göremeyecek miyim?

ŞİMDİ 2 yıl öncesine gideceğiz... Tarih 5 Ağustos 2007. Yer Köln’ün Rhein Energie Stadı. Beşiktaş ile Fenerbahçe, Süper Kupa finalinde karşı karşıya geliyor. Ertuğrul Sağlam, Beşiktaş’ın başında ilk büyük sınavına çıkıyor. Başkan Yıldırım Demirören de bütün önemli maçlarda olduğu gibi, eşi Revna Hanım ile çocukları Yelda ve Erdoğan’ı ’uğur’ olsun diye stada getirmiş.

Karşılaşma öncesi herkes siyah beyazlıların sahaya Rüştü, Tello, Ricardinho ve Serdar Özkan’lı kadroyla çıkmasını beklerken, Ertuğrul Sağlam, 3 gün sonra Moldova takımı Sherrif ile oynanacak Şampiyonlar Ligi eleme karşılaşmasını düşünerek (!) bu oyuncuları yedek soyundurdu. Tello ve Serdar Özkan’ın ikinci yarıda forma giydiği, diğer ikisinin hiç oynayamadığı karşılaşmayı Beşiktaş, 2-1 kaybetti.

Yanlış oyuncu tercihleri yüzünden yitirilen maç sonrası küçük Yelda’nın göz yaşları içinde söylediği şu sözleri Yıldırım Demirören asla unutmaz. Hala da yeri geldikçe söyler:

"Baba, bu kadar paralar harcanıyor, bu kadar transferler yapılıyor ama Beşiktaş gene başarısız oluyor. Kaç yaşıma geldim, bir şampiyonluk göremeyecek miyim?"

2-Bu takımın menajeri antrenörü yok mu!

ERTUĞRUL Sağlam ile Sinan Engin’in Beşiktaş’tan ayrılmasına, diğer bir deyişle Mustafa Denizli’nin tam yetkiyle takımın başına getirilmesine zemin hazırlayan olay, 19 Temmuz 2008’de gerçekleşti. Kamuoyuna ’terlik kavgası’ olarak yansıyan olaydan sonra başkan Yıldırım Demirören, takımın her şeyinden sorumlu tuttuğu Sağlam-Engin ikilisinin, başarı için gereken birlik ve beraberliği sağlayamadığına hükmetti. Şimdi gelin o kavgayı ve sonrasında yaşananları kısaca hatırlayalım...

Avusturya’nın Seefeld kasabasındaki hazırlık kampında, takımın ikinci kaptanı İbrahim Toraman, öğle yemeğine terlikle gelince, birinci kaptan İbrahim Üzülmez’den sert tepki gördü. Üzülmez’in, "Yemeğe terlikle gelmenin yasak olduğunu bilmiyor musun?" sözleriyle başlayan gerginlik, menajer Sinan Engin ile teknik direktör Ertuğrul Sağlam gerekli müdahaleyi yapamadığı için, akşam yemeğinde kavgaya dönüştü. Takımın birinci ve ikinci kaptanları birbirlerine tekme tokat vururken, Engin ve Sağlam seyretmekle yetindi. Diğer futbolcuların, özellikle de yabancıların hayretler içinde izlediği kavga basına yansıyınca başkan Yıldırım Demirören küplere bindi:

"Böyle bir şey nasıl olur! Bu takımın menajeri, teknik direktörü yok mu? Onlar niye müdahale etmedi?"

Bu kapıdan giremezler

Demirören
hemen telefona sarılıp, Engin ve Sağlam’dan hesap sordu. Başkandan okkalı bir azar işiten Engin-Sağlam ikilisi daha sonra medyaya, "İki İbrahim de bundan sonra bu kapıdan içeri giremez. Onların girmesi demek, bizlerin gitmesi demektir" şeklinde iddialı bir demeç verdi.

Kavga sonrası Üzülmez ile birlikte kadro dışı bırakılıp apar topar İstanbul’a gönderilen Toraman, haksızlığa uğradığını düşündüğü için soluğu Demirören’in Şişhane’deki ofisinde aldı. Yara içinde ayak bileğini gösterip şunları söyledi:

"Başkanım, lütfen ayak bileğime bakın. Bir terlik giymem olay oldu. Haklı olduğum bir davada haksız duruma düştüm. Kadro dışı bırakılmayı kaldıramam. Beni ya tamamen affedin ya da yollayın."

Bu sözlerle ikna olan Demirören, "Tamam, sana inandım. Şimdi git, bir süre altyapıda Metin Uzun ve Sarp Yiğit’le çalış, ondan sonra affederiz" diyerek, Toraman’ı gönderdi.

Bu çarpıcı gelişmeler yaşanırken, Ertuğrul Sağlam bir daha kadrosunda görmek istemediğini söylediği Üzülmez ile Toraman’ın yerine takım kaptanlığına iki yabancı futbolcuyu getirdi: Matias Delgado ve Mert Nobre...

3-Demirören’den habersiz istifa etti

TARİH 7 Ekim 2008... Sabahın çok erken saatleri olmasına rağmen Nevzat Demir Tesisleri’nde hararetli bir koşuşturma vardı. Başkan Yıldırım Demirören saat 07.00’de tesislere geldi. Ertuğrul Sağlam ile görüşecekti. Metallist Kharkiv karşısında alınan 4-1’lik mağlubiyet sonrası aldığı eleştiriler nedeniyle görevi bırakmayı kafasına koyan Sağlam, tesislerdeki odasına kapanmış, bir profesörün hazırladığı ileri sürülen istifa metnini gözden geçiriyordu.

Demirören, genel sekreter Kenan Öner’le birlikte Ertuğrul Sağlam’ı odasına çağırdı. Amacı, istifadan vazgeçirmekti. İkilinin arasında şöyle bir diyalog gelişti:

- Y.D: Liverpool’a 8-0 yenildiğimiz maçtan sonra bile sana destek verdim. İstifanı kabul etmeyeceğim. Kim ne söylerse söylesin, sen kulaklarını tıkayıp çalışmalarına devam et.

- E.S: Başkanım, ben kararımı verdim. Sadece sizin istemeniz önemli değil. Yönetici arkadaşlarınızın ve taraftarların da bana karşı olduğunu gördüm. Ayrıca, benimle çalışırken Lucescu ile görüşmenize anlam veremiyorum!

- Y.D: Kiminle ne zaman görüşeceğime kimse karışamaz. Ben Lucescu ile ailece görüşürüm. Bundan alınacak bir şey yok.

Görüşme böylece noktalanır. Sağlam, başkan Demirören’in, "Görevine devam et" şeklindeki sözlerini dinlemeyip, bir basın toplantısıyla istifasını açıkladı. Sağlam’ın ’kendisine rağmen’ istifa etmesine çok sinirlenen Demirören, duygularını asbaşkan Levent Erdoğan’la yaptığı sohbette şöyle dile getirdi:

"Biz, bütün hatalarına rağmen Ertuğrul Sağlam’ın arkasında durduk. İstediği transferleri yaptık. ’Her şeye rağmen görevine devam et’ dedim, gene dinletemedim. Neden bu tür olaylar hep benim başıma geliyor!"

4-Milyonlar boşa gitti

AVRUPA’da adı sanı olmayan Metallist Kharkiv karşısında alınan 4-1’lik yenilgi ve kötü futbol Beşiktaş Yönetimi’ndeki Ertuğrul Sağlam muhaliflerini iyice öfkelendirmişti. Karşılaşmanın hemen ardından yapılan yönetim kurulu toplantısında, Kenan Öner, Şeref Yalçın, Mario Berk, Hakan Aksoy, Halim Aydın başta olmak üzere tüm yöneticiler, Ertuğrul Sağlam’la bu işin yürümeyeceğini başkan Yıldırım Demirören’e ifade ettiler. Yöneticiler özellikle de Sağlam’ın yaptırdığı yabancı transferlerinden rahatsızdı. Milyonlarca doların boşa harcandığına inanıyorlardı.

5-Beşiktaş yüzünden sevgilisinden ayrıldı

BEŞİKTAŞ’ın, Ertuğrul Sağlam’ın son döneminde aldığı başarısız sonuçlar en çok yöneticilerin ve ailelerinin psikolojilerini olumsuz etkiliyordu. Neredeyse tüm mesailerini siyah beyazlı kulüp için harcayan yöneticiler, futbol takımı başarısız olunca, en sevdikleri insanları bile istemeden kırdılar, üzdüler. Örneğin, Şeref Yalçın, evlilik hesapları yaptığı kız arkadaşından bu yüzden ayrıldı. Mario Berk’in de aile huzuru kalmadı. O günlerde eşiyle sık sık tartıştığını itiraf eden Berk, oğlu Aksel’in de okuldaki derslerini aksattığını söyledi. Berk, "Ne zamanki Beşiktaş düzeldi, Aksel de yeniden ders çalışmaya başladı" diyor.

6-Çeşme’de değil Akmerkez’deydi

TARİH 8 Ekim 2008... Ertuğrul Sağlam’ın bir gün önceki istifası üzerine teknik direktör arayışına başlayan siyah beyazlı yöneticiler son derece yoğun bir gün yaşıyordu. Genel sekreter Kenan Öner ve dış ilişkiler sorumlusu Mario Berk, Köln takımını çalıştıran Christoph Daum’la görüşüp, "Beşiktaş’a gelir misiniz?" diye sordu. Alman teknik adam, kulübüyle sözleşmesi sürdüğü için gelemeyeceğini iletti.

Aynı saatlerde Yıldırım Demirören de, yorumculuk yapan eski futbolcuları Sergen Yalçın’la konuşup, yeni getirecekleri teknik direktörün yardımcılığını yapmasını önerdi. Sergen de bir an bile düşünmeden kabul etti.

Bizimle çalışır mısın?

Başkan Yıldırım Demirören’den sonra bütün bu yaşananları en iyi bilen kişi olan Mario Berk, daha sonra yaşananları şöyle anlattı:

"Çok sayıda teknik direktörle görüşüyorduk. Avram Grant’tan, Zaccheroni’den, Ancelotti’den randevu aldık. Fakat daha sonra başkanımız, Türkiye’yi ve Türk futbolunu bilmeyen bir yabancı getirmenin sakıncalı olacağını söyledi. Ben de öyle düşündüğümü ifade edince, ’Neden yerli teknik adam getirmiyoruz?’ dedi. O böyle söyleyince benim aklıma bir an Mustafa Denizli geldi. Telefonunu aradık bulduk. Akmerkez’de bir arkadaşıyla çay içiyordu. Hemen bir otomobil gönderip başkanın evine çağırdık. Başkanımız sadece iki kelime söyledi; ’Bizimle çalışır mısın?’ Denizli hiç düşünmeden, ’Seve seve başkanım’ cevabını verdi. Hemen arkasından da şunları söyledi: ’Başkanım, Beşiktaş’ı dikkatle takip ediyorum. İyi bir kadronuz var. Devre arasında birkaç takviye yapınca şampiyonluğu kesin kazanırız. Hatta transfer etmemiz gereken isimleri şimdiden söyleyebilirim. Birincisi Yusuf Şimşek, ikincisi de Ernst ya da Fink."

Sergen’i kim istemedi?

Anlaşma sağlanmasının ardından konu yardımcı antrenör meselesine geldi. Demirören, eski futbolculardan Tayfur Havutçu, Zafer Öğer ve Sergen Yalçın’ın teknik ekipte yer almasını istediğini söyledi. Denizli, Havutçu ve Öğer’i kabul etti, ancak Yalçın isminde biraz düşündü.

"Sergen’i çok severim ama antrenörlük yapması için erken olduğunu düşünüyorum" dedi.

Demirören, Sergen Yalçın’ın veto edilmesine biraz bozulsa da itiraz etmedi. Denizli daha sonra, "Sergen’in zaten antrenörlük diploması da yok. Onun yerine kondisyoner Stefano Marone’yi alalım" diyerek konuyu kapattı.

Siyah beyazlılar ile Mustafa Denizli arasındaki bu görüşme daha sonra basına farklı şekilde yansıdı. Denizli’nin o gün Çeşme’de olduğu, Beşiktaş’tan gelen teklif üzerine ertesi sabah İstanbul’a geldiği yazıldı.

YARIN...

* Sinan Engin gidince futbolcular ne yaptı?

* Yusuf’u Trabzonspor kampından söküp aldılar.

* Denizli hangi futbolcuyu tehdit etti?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!