Terlemek? Hiç sanmam...

Biliyorsunuz ıngiliz One Poll online araştırma şirketi bir araştırma yaptı, araştırmanın sonuçlarına göre bizim erkekler “en kötü sevişenler” sıralamasında 9. sıraya yerleşti.

Haberin Devamı

Yalnız kötü sevişme sebebi “Türk erkeklerinin çok terlemesi” imiş, açıkçası bundan biraz şüphelendim.

Hadi sebep olarak deseler ki,

“Sevişirken manda gibi yatıyor”

“Seviştikten sonra poposunu dönüp manda gibi yan yatıyor”

“Öpüşürken yalaktan su içen bir manda gibi davranıyor”

“İnekten süt sağmaya çalışır gibi bir şeyler yapıyor”

“Sırtındaki kıllar saçlarından fazlaydı”

“Kendini porno filmde sandı”, inanacağız.

Evet, Türk erkekleri bu işi iyi beceremiyor olabilir ancak kötü sevişme sebebi; terlemek?

Hiç sanmam.

Şimdi tuhaf huyları olan kimi erkekler üzülecek, “gururla sevişen” kimileri de sevinecek ama kadınlar şu “kız muhabbeti” denilen olay sayesinde, birçok (hatta istemedikleri kadar çok) tanıdık erkeğin, münasebet esnasında kendini soktuğu haller konusunda epey detaylı bilgiye sahip.

O yüzden olayı One Poll’dan öğrenmeye gerek yok, sorun bize söyleyelim.

Değil mi canım?

Ayrıca başta dedim, şüphelendim diye, şöyle bir teorim var: şimdi efendim, bu van pol şirketi ıngiliz ya.

Bu araştırmaya katılan ıngiliz kardeşlerim tatile nereye geliyorlar?

Ege ve Akdeniz sahillerine.

Ege ve Akdeniz sahillerinde kim çalışıyor?

Yağız delikanlılarımız.

Peki bu yağız delikanlılarımız kimlerle heyecanlı geceler yaşıyor?

İşte bu bahsi geçen genç ıngiliz kardeşlerimle.

Nice Sarah ve Musa’lar cima eylemiştir bugüne kadar, bir düşünsenize.

Eh, tabii sorarsan sen Sarah’lara, “Musa’lar neden kötü sevişiyor?” diye, elbette “Çok terliyorlar” der. Sen gel, ağustos sıcağında seviş, sonra Türk erkeği terledi.

Eh, ya ne olacaktı?

Honey, sana öneriyorum, kış/bahar mevsimlerinde ve yazın da bol klima desteğiyle biraz daha dene. Bakalım bu defa ortaya neler çıkacak...

Sonra bi’ daha sorsun sana One Poll.

Haberin Devamı

Ağır eleştiriyi hak ediyor mu?

Cansel Elçin’in ilk uzun metraj filmi olan Kampüste Çıplak Ayaklar, pek iyi not almadı izleyenlerden. Açıkçası eleştirilere biraz katılıyor, aynı zamanda biraz da ağır buluyorum. Senaryoda ve Cansel’in yönetmenliğinde genel olarak genç nesli yakalayan unsurların olmadığını söylemek yanlış olur.

Şimdiki nesli bilmem ama bana birçok yerde “Aaa, evet ya, biz de 10 sene önce böyleydik” dedirtti bu film.

Mesela, ıstiklal’de bar bar dolaşıp kendini beğendirmeye çalışan grup haletiruhiyesi, La Boum’u izleyip Vladimir Cosma/Dreams are My Reality’de zırlamak, iki kuruş kazanmak için fuar standlarında dikilmek, seni istemediğine kanaat getirene kadar bir adamın peşinden koşmak, arkadaş grubu içinde tek gecelik ilişkileri alışkanlık haline getirmiş arkadaşa derman olmaya çalışmak, dostluk ilişkileri...

Sadece keşke film başka türlü olsaymış, kimi yerlerde bir şeyler eksik, daha vurucu aktarılabilirmiş, başka türlü diyaloglar yazılabilirmiş diye düşünüyorsunuz izlerken.

Tabii filme şu açıdan bakmak da bir seçenek; kampüs hayatına, gençlere, gençlerin ilişkilerine dair, o hayattan kopuk, tamamen “birtakım duyumlarla” yazılmış, saçma, birbirinden klişe sahneler barındıran onca dizi ve film izlemiş şu halimizle Cansel’in filmine ve yönetmenliğine yüklenmek adaletsizlik değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları