Güncelleme Tarihi:
Peki, henüz 5 yıl öncesine kadar mezunu dahi olmayan bu bölümü ön plana çıkaran ne? Bölümden mezun olan öğrenciler hangi alanlarda kariyer yolu çizebiliyor? İşte sektör gerçekleriyle, Yeni Medya bölümü...
İletişimde dijitalleşme süreci ve yeni medyaya geçiş süreci…
Dijitalleşen dünyada, özellikle ‘iletişim’ alanında, devrim niteliğinde birçok değişim yaşandı. Bu değişimler gündelik hayatımıza hızla etki ederken, geleneksel iletişim mecraları da yeni dünya dinamiklerine adapte olmak durumunda kaldı. Öyle ki; internet kullanımının yaygınlaşması ve sosyal medya kanallarının yeni nesil iletişim mecraları haline gelmesiyle birlikte, bir anda kendimizi Marshall McLuhan’ın ‘küresel köy’ olarak tabir ettiği dijital dünyanın yeni sakinleri olarak bulduk. Çok değil, henüz 10 yıl öncesine kadar, üniversitelerin gazetecilik bölümlerinin derslerinde bahsedilen ‘’yurttaş gazeteciliği’’ kavramı, bir anda farklı bir boyuta geçti ve teorik bir kavramın ötesinde, aktif örnekleri çığ gibi çoğalan bir faaliyeti tanımlar oldu. Yine iletişim fakültelerinde eğitim gören öğrencilerin, akademik eğitimleri süresince öğrendikleri yayıncılık ve medya araçlarını kullanma üzerine geliştirilen formal kavramlar da güncellenmeye, yenilenmeye muhtaç bir seviyede kaldı. Çünkü temel iletişim kavramları, alışılageldik iletişim araçları, iletişim etiği ve ahlakı, dijital bir dille yeniden yorumlanmalıydı. İşte bu noktada, 2009 yılında Kadir Has Üniversitesi’nin öncülüğüyle, ülkemizin ilk ‘’Yeni Medya’’ bölümü açıldı ve akademik olarak sektörün ilk mektepli ‘’Yeni Medya’’ uzmanları sektöre kazandırıldı. Bugün 21 üniversitemizde ‘’Yeni Medya’’ bölümü var ve bu alanda akademik eğitim almak isteyen öğrenci sayısı bir hayli fazla.
Öğrenciler ne öğreniyor, nelerle karşılaşıyor?
Yeni Medya bölümünde öğrencilere, dijital dünyadaki gelişmeler kavramlarla ve kuramlarla aktarılıyor. Hem Türkiye’deki hem de dünyadaki iletişim dönüşümü, sosyolojik ve psikolojik etkilerine kadar değerlendiriliyor, tanımlanıyor. Yeni iletişim teknolojileri tanıtılıyor, web tasarımı, sosyal medya, içerik yönetimi gibi dijital uzmanlık gerektirecek birçok konu teorik bilgilerle paylaşılıyor.
Her ne kadar öğrenciler için heyecan verici bir eğitim süreci olsa da bölümden mezun olanlar, sektörde iş arayışına başladıkları andan itibaren türlü zorluklarla karşılaşıyor. Bunların başında da teorik eğitimlerin, mezunların temel çalışma alanı olan reklam ajanslarında, kurumsal şirketlerde, markalarda ve medya kuruluşlarında karşılık bulmaması ve pratik uygulamaların çok farklı olması geliyor. Her ne kadar üniversiteler bu açığın öğrencilerin yapacağı zorunlu stajlarla kapanacağını düşünse de sonuç pek de öyle olmuyor.
Peki gerçek dünyada neler oluyor?
Öncelikle stajlar çoğunlukla verimsiz geçiyor; çünkü kimse öğrencilere vakit ayırıp iş öğretmek istemiyor ya da istese de mevcut iş yoğunluğunda o vakti bulamıyor. Göstermelik birkaç iş veriliyor, araştırma, inceleme ve hatta ‘’düşünme’’ gibi herhangi bir amaca hizmet etmeyen çalışmalar isteniyor. Süreç sonunda da staj defterleri övgü dolu sözlerle doldurulan gençler kurtlar sofrasında kaderine terk ediliyor. Mezun olan gençler, ekonomik şartların da etkisiyle henüz mezuniyetinin keyfini ve gururunu yaşayamadan iş hayatına atılmak istiyor. Cv’ler hazırlanıyor, e-postalar gönderiliyor, umut dolu bekleyişler başlıyor… Şirketler genellikle en az ‘’2, 3, 4, 5…’’ yıl deneyimli çalışanlar aradıkları için çoğunlukla başvurularına geri dönüş yapılmıyor. Yapılsa da yetiştirilmek üzere stajyer muamelesi görüyorlar. Bu durumda da gençlerin haklı isyanı başlıyor. ‘’Ben bu işin uzmanıyım, mekteplisiyim, siz değilsiniz, asıl ben seni yetiştireyim, bir şeyler öğreteyim!’’ tepkileri sıklıkla duyuluyor; ama nafile…
‘’Hani yeni bir kavramdı, nereden çıktı bu kadar dijital iletişim uzmanı?’’ dediğinizi de duyar gibiyim. O konuyu da şöyle açıklayabiliriz; dijital dönüşüm o kadar hızlı gerçekleşti ki, iletişim alanında hizmet veren sektörler de mecburen kendi uzmanlarını yetiştirmek durumunda kaldı. Geleneksel iletişim mezunları, reklamcılar, gazeteciler, pazarlamacılar, satışçılar, yazılımcılar, yazarlar açığı fark edip kendilerini çeşitli kaynaklarla ve eğitimlerle geliştirdiler ve hızlı terfiler aldılar. Ancak kendilerine ‘’sosyal medya uzmanı’’ ya da ‘’yeni medya uzmanı’’ gibi farklı etiketlerini layık görüp yeterli bilgi ve donanıma sahip olmayan çok sayıda niteliksiz çalışanın da sektörde aktif olarak yer aldığını söylemek mümkün.
Oryantasyon süreci büyük önem taşıyor
Unutulmamalı ki, dijital mecralar her geçen gün biraz daha gelişiyor ve dünyanın geleceğini şekillendirecek kadar etkili. Bu sebeple kendini geliştiren, algıları açık, yaratıcı fikirler sunabilen, yeni medya araçlarını bir enstrüman gibi kullanabilen gençlere sektörde her zaman ihtiyaç olacak. Farklı iletişim kollarında, yepyeni iş imkanlarının da zamanla ortaya çıkacağını ön görmek zor değil. Bu yüzden gençlerimizin teorik eğitimden pratik uygulamalara geçiş sürecinde sağlıklı bir oryantasyon süreci yaşamaları büyük önem taşıyor. Bu noktada da hem Milli Eğitim Bakanlığı’na hem üniversitelere hem de sektör paydaşlarına büyük görev düşüyor.
Not: Ne olursa olsun asla pes etmeyin gençler; yolunuz zorlu olsa da önünüz çok açık…
Şinasi Furkan AVCI
twitter.com/snsfrknvc