Paylaş
Öncelikle bilmeyenler için NFT’nin ne olduğundan kısaca bahsederek başlayalım. Açılımı Non-Funible Token olan NFT, internet üzerinden satılan dijital eserlerin sertifikalandırılması anlamına geliyor. Yani bir bakıma dijital ortamda sergilenen eserlerin varlığının ve mülkiyetinin tescillenmesi de diyebiliriz. Dijital ortamdaki sahipliği temsil eden NFT’ler sayesinde artık fiziksel varlık söz konusu olmadan da eserler alınabiliyor ve sahiplikleri tescillenebiliyor. Ayrıca, NFT’ler de Bitcoin ve diğer kripto para birimleri gibi, blockchain (blok zinciri) teknolojisini kullanıyor, kripto para birimleri kullanılarak satın alınabiliyor. Satılan ürünler arasında dijital ortamda görüp etkileşime geçebileceğiniz neredeyse her şey mevcut. Örneğin, NBA Top Shot uygulaması aracılığıyla satılan Lebron James’in smaç video NFT’si 77 bin dolara satılırken; Twitter CEO’su Jack Dorsey’in tweet’i 2.9 milyon dolara alıcı bulabiliyor. Türkiye’den de NFT trendine katılanların sayısı her geçen gün artıyor. Ülkemizde sanatçı Tarık Tolunay’ın ‘Fractal İstanbul-Pandemi’ adlı eseri, Türkiye’nin NFT’ye çevrilerek satılan ilk eseri oldu ve hemen ardından çok sayıda sanatçı, içerik üreticisi eserlerini satışa çıkarmaya başladı.
Peki, insanlar dijital ortamda sayısız kopyası olan bir esere neden o kadar para verip satın alıyor? Aslında cevabı basit, sahip olma arzusu! Dijital bir eserin milyonlarca kopyası olsa da içlerinden yalnızca biri kripto teknolojisiyle şifreleniyor, tescilleniyor ve diğerlerinden ayrılıyor. İşte bu noktada da diğerlerinden ayrışan bu eser, insanların sahip olmak istediği bir değere dönüşüyor. Tıpkı müzayedelerde milyonlarca dolara satılan ünlü sanat eserleri gibi.
Sanat tarihi açısından değerlendirdiğimizde, bir eserin önemi kendinden öncekilere benzemeyen ama kendinden sonrakilere benzeyen özellikte olmasıyla ölçülür. Mesela eserdeki bir teknik o güne kadar kullanılmamış ama kendinden sonra çok kullanılmışsa bu onun ne kadar etkili olduğunu gösterir. Haliyle sanata yeni bir yaklaşım ve bakış açısı kazandıran bu eserler de doğal olarak arzu nesnelerine dönüşür. NFT’nin de aynı mantıkla dijital bir sahiplik dürtüsünü tetiklediğini söyleyebiliriz. İşte tam da bu noktada ateşli tartışmalar yaşanıyor. Bir grup, tescillenen hiçbir dijital eserin sanat değeri taşıyamayacağını düşünüyor, diğer bir grup ise diğerlerinden ayrışan, fiziki varlıklarından bağımsız ürünlerin de dijital sanat eserleri olarak literatüre geçebileceğini savunuyor. Muhtemelen bu kripto sanat tartışmaları uzun süre daha gündemdeki yerini koruyacak ama küçük bir hatırlatma yapayım; NFT pazarı şimdiden çılgın bir dijital müzayede platformuna dönüşmüş durumda.
Son olarak birkaç küçük tavsiye… NFT dünyasına yeni adım attıysanız alışveriş yaparken dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var. Öncelikle ürünü / eseri hangi pazarlardan satın alacağınıza, saklamak için ne tür bir dijital cüzdan gerektiğine ve satışı tamamlamak için ne tür bir kripto para birimine ihtiyacınız olduğuna karar vermeniz gerekiyor. Ürün satış sürecinde de farklı platformlar üzerinden satış yapılabildiği için her platformun kendine has bazı özellikleri ve talimatları olduğunu bilmek gerekiyor. İçeriğinizi bir platforma yükledikten sonra, onu NFT'ye çevirmek için belli talimatları uygulamalısınız. Ardından da ürününüzü tanıtıp fiyatlandırmalısınız. Çok zor işlemler değil ama alışveriş yaparken iyi bir araştırma yapmanın ve güvenilir kaynaklar seçmenin önemli olduğunu bir kere daha hatırlatmış olalım.
Dijital dünyadan yeni gündemlerle, yeni haberlerle görüşmek üzere…
Paylaş