Paylaş
Assassin's Creed evrenini en başından yakalayanlardan biriyim. İlk oyunu 2007 yılının sonlarında karşımıza çıkmış ve bu oyunda Altair ile bu yeni dünyanın kapılarını aralayıp sırları çözmeye çalışıyorduk. Seriye sonrasında pek çok oyun geldi; ancak özellikle de Ezio Auditore da Firenze'nin bulunduğu üçleme (ki biri İstanbul'da geçiyor) yeri çok ayrıdır.
Assassin's Creed Valhalla ise bu serinin son oyunu. Ubisoft'tan yapılan açıklamaya göre serinin bir önceki oyunu olan Assassin's Creed Odyssey'e göre Valhalla, ilk gününde iki kat daha fazla ilgi gördü. Bu da yeni oyuna olan bekletinin ne denli yüksek olduğunu gösteriyor.
Assassin's Creed serisinin 22. oyunu olan Valhalla, oyuncuları Viking diyarına götürüyor. Oyuna başlarken iki farklı zorluk kategorisi arasında seçim yapıyoruz. 'Exploration Difficulty' üzerinden belirlediğimiz zorluk, bizim etrafımızdaki eşyaları ve önemli bölgelerin keşfinin ne kadar kolay ya da zor olacağını belirliyor.
Oyuna henüz oldukça genç yaşlarında olan ve ailesiyle yaşayan Eivor olarak başlıyoruz. Büyük bir şenliğin ortasında baba Varin tarafından minik ama önemli bir görevle karşılanıyoruz. Varin, yüzüğü alıp ilgili kişiye iletmemizi istiyor. Eğlence sürerken birden düşmanların bulunduğumuz alana geldiğini ve savaşın başladığını görüyoruz.
Varin, halkının canı karşılığında kendi canını ortaya koyuyor ve teslim oluyor. Ancak düşman birliklerinin başındaki Kjotve, sözünde durmuyor ve herkes kılıçtan geçiriliyor. Eivor olarak savaş alanından son anda kurtuluyoruz ve bu minik halimiz çok gerilerde kalıyor.
Artık bir yetişkin olarak elimizde baltayla büyük bir mücadelenin içine giriyoruz. Seçimi erkek ya da kadın olarak belirleyebiliyor ve oyuna bu şekilde devam edebiliyoruz.
Önce oyunun atmosferinden ve grafiklerinden bahsedelim. Grafikler gerçekten de oldukça iyi. Pek çok kişi bu oyunu deneyimlerken bilgisayarının 'kaldıramayabileceğini' dahi düşünebilir. Ancak Ubisoft, bu noktada oyuncuları şaşırtacak gibi görünüyor. Atmosfer oldukça gerçekçi ve sizi içine çekiyor. Açık bir dünyada oynamak elbette farklı bir deneyim. Ancak bu iyi grafiklerin yanında sorunlar da yok değil.
Örneğin oyunu 60 FPS oynasanız bile, bayrakların sallanışı 30 kare hızına kilitlenmiş. Yani animasyonlarda böyle bir sınırlama söz konusu. Bir süre sonra bu minik detayın rahatsız etmeye başladığını da söylemeliyiz. Ancak bu sorun, gelecek bir güncelleme ile düzeltilebileceğinden üstünde çok durmayalım.
Görevler ise oyunun önemli olan bir diğer noktası. Yan görevlerde zaman zaman tekrara düşseniz de her görev için böyle bir sorunla karşılaşmıyorsunuz. Görevleri yerine getirmek de hayli keyifli.
Yetenek ağacı da hikaye boyunca bizim gelişimimizi gösteriyor. Üç farklı yol üzerinden yetenekler geliştirilebiliyor. Suikastçilik, yakın dövüş ve uzak dövüş. Bunlardan hangisini seçerseniz o yönde daha deneyimli bir hale geliyorsunuz. Ancak bu yeteneklerin kolayca geliştirilebileceğini de düşünmeyin. Oyunda saatler geçirmeme karşın bu yeteneklerin çok azını açabildim.
Karakterimizi kişiselleştirebilme şansımız var. Ancak bu konuda Ubisoft’un çok da seçenek sunmadığını söylemek gerekiyor. Karakter için 4 ila 5 farklı saç modeli kullanabilirken, sakallarda da durum pek farklı değil. Dövme tarafında ise çeşitlilik beklediğimizden fazla.
Eşyalar tarafında da çeşitlilik hayli bol. Birçok zırh, kask ve silah çeşidine ulaşabiliyor ve kullanabiliyoruz. Viking’ler söz konusu olduğunda akla ilk etapta balta çeşitleri gelse de, oyunda balta dışında pek çok seçenek yer alıyor. Ayrıca iki farklı silahı aynı anda kullanabildiğimizi de eklemek gerekiyor.
Sonuç itibariyle Assassin’s Creed Valhalla beklentilerimi karşılayan bir oyun oldu. Bu haliyle de 2020’de çıkış yapan en iyi oyunlardan biri olduğunu söyleyebilirim. Eğer bu seriyi takip ediyorsanız zaten mutlaka deneyimlemelisiniz.
Paylaş