Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin en köklü kurumlarından Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen Sonbahar Mezun Buluşması’nın bu yılki teması ‘yapay zekâ’ oldu. SEV’e bağlı liseler Üsküdar Amerikan Lisesi (UAA), Tarsus Amerikan Koleji (TAC) ve İzmir Amerikan Koleji’nden (ACI) mezun olan, bu alanda Türkiye’de ve dünyada çalışmalar yürüten isimlerin katıldığı Yapay Zekâ Paneli’nde, son yıllarda hayatın her alanına giren ve büyük bir hızla gelişmeye devam eden yapay zekâ tüm yönleriyle ele alındı.
TAC’87 mezunu KoçDigital Genel Müdürü Önder Kaplancık, UAA’92 mezunu Microsoft Global Yapay Zekâ Kıdemli Müdürü Didem Ün Ateş ve ACI’06 mezunu Paksoy Hukuk Bürosu Kıdemli Avukatı Ceylan Necipoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı etkinliğin moderatörlüğünü ise UAA’99 mezunu Start-İst Kurucusu Mine Dedekoca yaptı. SEV Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet T. Nane ve SEV Genel Müdürü Binnur Karademir’in de katıldığı panelde konuşmacılar, yapay zekânın ayak seslerinin giderek yükseldiği günümüzde, ürkütücü senaryolarla vakit kaybetmek yerine bu alanda bir an önce gerekli adımları atmamız gerektiğini vurguladılar.
Didem Ün Ateş/ Microsoft Global Yapay Zekâ Kıdemli Müdürü (UAA’92):
Yapay zekânın üzerinde 50 senedir çalışılıyordu ve artık gerçek oldu. ‘Genel yapay zekâ’ şu anda yaklaşık 5-6 yaşında bir çocuğun zekâsında, henüz öğreniyor. Bazı uzmanlar yapay zekânın beş sene içinde normal insan zekâsına yetişebileceğini, bazıları ise yüz senede bile yetişemeyeceğini belirtiyor. Benim fikrim; bu önümüzdeki 15-25 yıl içinde gerçekleşecek. Yani 2040 civarından bahsediyoruz, o kadar uzak değil. Çocuklarımız iş hayatına atılmış olacak, dolayısıyla bunu etik ve hukuksal olacak kontrol altına alma zamanı şimdi.
Yapay zekâ şu anda bile hayatın her alanında; önemli olan bizim bu yapay zekâ teknolojisi ile hayatımızı nasıl daha anlamlaştırabileceğimizi, güzelleştireceğimizi bulmamız. Engellileri topluma kazandırabilmek için, kanserli hastaların teşhis ve tedavisi için, doğal afetlerde kazazedelere yardım için uygulamalar var. Yapay zekânın olduğu alanlar saymakla bitmez. Elektrik ve internetin toplumsal ve ekonomik katkıları ile karşılaştırdığımızda yapay zekânın katkısı kat kat daha geniş ve derin olacak.
İNSAN KAÇAKÇILARINI TESPİT EDİYORUZ
Kişisel alanlarımıza, özel hayata müdahale edildiği yönünde eleştiriler var ve haklılık payı da var ama sistem zamanla yerine oturacaktır. Örneğin ben Londra’da sokaklarda bir gün içinde 350 kere kameraya alınıyormuşum. Bir yönüyle ürkütücü ama diğer taraftan insanlık yararına da kullanılabiliyor. Örneğin; Microsoft’ta birlikte çalıştığım takım arkadaşlarımın geliştirdiği bir uygulama ile Hindistan’da 3 bin tane kayıp çocuk aileleri ile buluşturuldu. Başka ülkelerde seks ticareti için kaçırılan çocukları ilgili polis kuruluşları ile çalışarak tespit edip kurtarabiliyoruz. Benzer şekilde afetlerde ve savaşlarda kaybolan ya da mahsur kalan insanları tespit ederek zamanında yardım ulaşmasını bu teknolojilerle sağlayabiliyoruz. Yani insan hayatını kurtarmak için de yapay zekâ teknolojisini kullanabiliyoruz.
Önder Kaplancık / KoçDigital Genel Müdürü (TAC’87)
Koçdigital olarak müşterilerimize dijital ve analitik konularda danışmanlık yapıyoruz. Görüştüğümüz küçük veya büyük tüm şirketler bir şeylerin yaklaştığının ve bunu her alanda kullanabileceğinin çok farkında. Patrondan en alt çalışana kadar bu konuyla ilgili duyum almayan yok diyebiliriz. Herkes bu değişimi görüyor ve hissediyor. 2000’li yıllardan itibaren datalar aklımızın alamayacağı şekilde önem kazandı. Datalar çeşitlendi, hızlandı, büyüdü. Böyle olunca da yapay zekânın ayak sesleri duyulmaya başlandı. Çünkü makine, tüm bu dataları değerlendirebiliyor.
GENÇLERİ ‘DATA’YA YÖNLENDİRİYORUM
Veri analitiğinin ya da yapay zekânın bir avantajı var; insanı işinden eden bir alan değil burası, tam tersine yeni meslekler ortaya çıkıyor. Data mühendisliği, veri bilimciliğinden daha kıymetli hale gelecek. Büyük datayı düzgün hale getirmek çok büyük önem taşıyacak. Ben gençleri bu alana yönlendirmeye çalışıyorum. Yakın zamanda rutin işler artık kalmayacak. Örneğin, bir şirkette evrakları al diğer departmana götür gibi rutin işler tarihe karışacak. O nedenle çocuğunuz eğer sporcu ya da sanatçı olmayacaksa; muhakeme yeteneği olmalı, iletişim yeteneği olmalı, aldığı veriyi yorumlama yeteneği olmalı, başka şansı yok. Bu alanlara ilgisi yoksa hizmet sektörüne yönlenecek demektir, çünkü henüz lokantalarda servis yapan robotlar yok. Bir sonraki dönemde çocuklarımızın iyi ya da kötü analitik bilmesi zorunlu hale gelecek. Bundan kaçış yok, analitik bilmeyen kapıdan giremeyecek.
Ceylan Necipoğlu / Paksoy Hukuk Bürosu Kıdemli Avukatı (ACI’06)
Yapay zekâ noktasında henüz yeterli hukuki düzenlemeler mevcut değil ve bu durum dünyada da Türkiye’de de böyle. Dolayısıyla ülke olarak çok da eksik bir noktada değiliz. Hukuki düzenlemeler henüz yetersiz olduğu için de ‘etik’ önem kazanıyor ve etik unsurları takip ediyoruz. Amerikan mahkemelerinde pilot olarak yapay zekâ kullanılıyor. Örneğin birkaç sene önce bir deney yapıldı. Bir tarafa çok deneyimli avukatlar bir tarafa yapay zekâ ile donatılmış makinalar bir odaya alınıp önlerine 96 tane dosya konuldu. Makine 4 saatte dosyaları ayırdı ve doğruluk oranı yüzde 100’e yakındı, insanın ise nerdeyse yüzde 76’daydı doğruluk oranı.
NE VERİ VERİRSEN ONU ALIRSIN
Ama burada makinaya doğru verinin verilmesi çok önemli. Sonuçta makinaya veriyi veren de insan. Başka bir örnekte ise yine ABD’deki bir başka pilot uygulamada, makinaların aldığı kararların genellikle siyahilerin aleyhinde olduğu görüldü. Çünkü veriler bu şekilde girilmişti. Dolayısıyla bu alanda düzenlemeler yapmaya, biraz daha doğruya kanalize etmeye çalışıyorlar. Ben yapay zekâdan korkmuyorum aksine destekliyorum ve heyecanla bekliyorum. Yapay zekânın Terminatör değil Jetgiller olacağına inanıyorum. Türkiye için çok yakın bir zamanda çok önemli bir adım atıldı ve 11. Kalkınma Planı çerçevesinde bizim artık yapay zekâ ile ilgili bir çalışma büromuz kuruldu. Bunun Türkiye için çok büyük bir adım olduğuna ve devamının geleceğine inanıyorum.