Güncelleme Tarihi:
“Dümene, dürbüne ve rüzgara bak.” Çok sevilen bir korsan türküsü böyle başlar. Assassin’s Creed IV’te (AC 4) aynen böyle
Serinin beşinci oyunu yine heyecan yine aksiyon ve her zamanki gibi tarih dolu. Tarih 18. yüzyılın başı. Yer Kuzey Amerika’nın batı kıyıları. Korsanlar, İngiliz ve İspanyol donanmalarının iç içe geçtiği bu coğrafyada Edward Kenway büyük paralar kazanmak uğruna korsanlığa başlayan bir çiftçi.
Çiftçilikle karısına iyi bir hayat sağlayamayan Edward korsanlığa ‘sınıf atlamak’ ve zengin olmak için başlıyor ve kendisini kısa süre içerisinde Jamaika ve Küba arasındaki denizlerde kılıç sallarken buluyor. Edward Kenway AC 3’ten tanıdığımız Haytam Kenway’in babası. Kendisi serinin diğer oyunlarında olduğu gibi doğuştan bir Assasssin (Assassin suikastçi demek. Oyundaki orijinal deyime sadık kalmak adına yazının devamında da böyle anacağız.) değil. Kendisi zaman içerisinde kendisini Assassin cemaatinin içinde buluyor. Kenway’in açık denizlerdeki en büyük düşmanları ise dönemin dünya hakimi olan İngilizler ve İspanyollar.
İSPANYOL VE İNGİLİZLERE DİKKAT
Hikayeye kısaca değinmek gerekirse… Kenway açık denizlere açıldıktan kısa bir süre sonra mürettabatına dahil olduğu korsan gemisi batırılıyor. Okyanusta mahsur kalan bu genç Galli mahsur olduğu adadan bir İngiliz tüccar sayesinde kurtulur. Bu sırada istemeden de olsa adadan kurtulurken bir Assassin’i öldürür ve kıyafetlerini üzerine geçirir. Tek derdi para kazanmak olan bu genç adam Assassin’in üzerinden çıkan eşyaları satmak derdindedir. Çok kısa bir zaman içinde öldürdüğü Assassin’in cebinde bir cam küp ve not bulur. Notta elindeki küpü aslen bir İspanyol olan Havana valisine vermesi gerektiği söylenir. İşte bu tam da Edward’ın para kazanmak için aradığı fırsattır.
Hırslı korsan sığındığı İngiliz tüccarla birlikte Havana’nın yolunu tutar ve Kingston, Nassau ve Havana arasında geçecek olan macerasına başlar. Edward istemeden de olsa kendisini tarihi Tapınak Şövalyeleri ve Assassin’ler arasında asırlardır süren mücadelenin içinde bulur. Hikayenin bunda sonraki olay örgüsünü serinin hayranları aralayacaktır.
GRAFİK MOTORU DEĞİŞMEDİ
Assassin’s Creed IV Black Flag’te serinin önceki oyunu olan AC III’teki grafik motoru olan Anvil Next kullanılmış. Bu motorun seriye getirdiği dinamizm kendisini Black Flag’de de gösteriyor. Dövüş sistemine Batman Arkham Asylum ile eklenen ‘counter’ (karşı saldırı) sistemi Batman’deki kadar başarılı olmasa da oyuna ‘lezzet’ katmış. Fakat dövüşler içerisindeki mantık hataları serinin ‘müzmin hastalığı’ olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bazen kılıçla müdahale içine girdiğiniz 4 adam arasından birine ‘girişirken’ diğer 3’ü sizi izliyor. Bu da oldukça mantıksız gözüküyor.
Öte yandan oyunun önceki yapımlarında Roma, Floransa, Şam, Boston ve İstanbul gibi devasa şehirlerdeki detaylar Black Flag’de yok. İstanbul’daki Ayasofya’nın sanal ortama aktarılması büyüleyici nitelikteydi. Fakat 18. Yüzyıldaki Havana, Kingston ve Nassau gibi şehirlerde oyuncuyu hikayenin içine çekecek pek detay yok.
ŞEHİRLER HEYECAN VERMİYOR
Şehirler genel olarak sade bir bir sahil şeridi ve bungalov beton karışımı evlerden oluşuyor. Evlerin yüksekliği de oldukça kısa. Bu yüzden Edward ile binaların çatılarına tırmanıp çatıdan çatıya zıplamak pek keyif verici değil. Özellikle Floransa çatılarında Ezio ile yaşananlar düşünülünce Black Flag’de oldukça sade şehirler var. Zamanında Kudüs’ü sanal ortamda tasarlamış olan Ubisoft ekibinin mekan seçimleri bu yüzden oldukça sıkıntılı gözüküyor.
AC IV ekibinin en çok üzerinde durduğu konu ise deniz savaşları olmuş. Korsanlık ilginizi çeken bir konu ise ya da en azından Karayip Korsanları serisi hoşunuza gidiyorsa bu kısmı çok seveceksiniz. Gemimizin adı Jackdaw kaptanımız ise tabii ki Kenway. Deniz savaşları oldukça eğlenceli. Gemi zaten oyun içinde genel olarak bir bölgeden diğerine hareket ederken kullanılıyor. Yolda ilerlerken de İspanyol ve İngiliz donanma gemileriyle karşı karşıya geliyorsunuz.
GEMİ BASMAYA HAZIR OLUN
Gemi savaşları iki aşamadan oluşuyor. Birinci aşama gemiyi etkisiz hale getirme. Bu bölümde zincir ve toplarla karşınızdaki gemiyi hareket edemeyecek hale getirmeye çalışıyorsunuz. Bunu yapmak için Jackdaw’ı güçlendirmeniz de önemli. Gemiler güçlerine göre belli bir level’a (aşama) ayrılmış durumda. Örnek vermek gerekirse 36. seviyedeki bir kalyonu etkisiz hale getirmek için geminizin zırhının oldukça kuvvetli olması gerekiyor.
Gemiyi etkisiz hale getirdikten sonra ‘çıkarma’ yapma kısmı var. Bu kısım ise çok kefiyli. Edward ile geminin dümenini bırakıp hareketsiz hale getirdiğiniz gemiye atlıyorsunuz. Burada geminin level’ına göre 5, 10 veya 15 mürettabatı öldürmeniz gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra ise 3 alternatifiniz var. Ya geminin mürettabatını kendi ekibinize katacaksınız. Ya da yakaladığınız mürettabatı serbest bırakıp denizlerdeki aranılırlık düzeyinizi düşüreceksiniz. Ya da gemide yağmaladığınız malların parasını katlayacaksınız. Fakat gemiyi ele geçirdikten sonra gemideki her türlü materyal sizin oluyor.
198 LİRAYA SATILIYOR
Bunlar arasında içkiler, şeker ve metal gibi malzemeler bulunuyor. Şeker 18. Yüzyıl için çok önemli bir malzeme. Satışından elde ettiğiniz para ile gemiyi geliştirebilmeniz mümkün.
Kasım ayının başında çıkan Assassin’s Creed: Black Flag şu ana kadar 3.2 milyon adet satmayı başardı. Noel sezonuna doğru bu satış 6 milyon sınırını aşabilir. Böylesine niş bir oyuncu kitlesini hedef alan bir yapım için rakam hiç fena değil.
Assassin’s Creed Black Flag’i Türkiye’ye Aral İthalat getiriyor. Oyunun satış fiyatı ise Playstation 4 için 198 TL olarak belirlenmiş.