Güncelleme Tarihi:
Siz gideceğiniz yeri sisteme giriyorsunuz, navigasyon cihazınız size yolu tarif ediyor: 300 metre sonra sağa dön, 3 kilometre git, 200 metre sonra keskince sola dön... Ve bir de bakıyorsunuz, daha önce hiç görmediğiniz bir yere kolayca ulaşmışsınız. GPS teknolojisi ve navigasyon cihazları öyle büyüleyici bir hizmet sunuyor ki, karşılarında şaşırıp kalmamak elde değil.
İşte tüm bunları söylemek için ne yazık ki Türkiye’de yaşamıyor olmak gerekli. Geçtiğimiz gün elime bir navigasyon cihazı geçti. Test etmek için, işten eve dönerken denemeye karar verdim. Evimin adresini sisteme girdim ve yola koyuldum. Sonuçta yolu biliyorum, amacım sadece test etmek.
Ben bildiğim yoldan gidiyorum, cihaz da bana yol tarif ediyor. 200 metre sonra sağa dön... Tabii ki döneceğim ama bir sorun var, yol bitmek tükenmek bilmeyen bir inşaat yüzünden kapatılmış. Sapağı es geçiyorum; sevgili navigasyon cihazım da yeni rotayı hesaplıyor. 300 metre sonra sola dön... Ama o da ne, yine kapanmış bir yol; üstelik yolun kapalı olduğuna dair herhangi bir uyarı da yok. Her neyse, ben ve zavallı navigasyon cihazım Hürriyet binasının etrafında dönüp duruyoruz. Neyse ki yarım saat sonunda otoyola çıkacak bir çözüm buluyoruz ve mutlu son: 2 dakikalık mesafeyi 30 dakikada geçmeyi başarıyoruz.
İşte bu 30 dakika boyunca hep navigasyon cihazının “Yeter artık ne halin varsa gör” demesini bekledim. O bana sağa dön diyor ama ben dönmüyorum, sola dön diyor ama yine dönemiyorum...
Kıssadan hisse; siz siz olun, navigsyon cihazınızda ne kadar güncel bir harita yüklü olsa da kendinizi ona teslim etmeyin, en azından İstanbul sınırları içerisindeyseniz... Suç o zavallı cihazın değil elbette, o sadece işini yapıyor. Suçlunun kim olduğuna ise varın siz karar verin!