Güncelleme Tarihi:
Güney Amerika şimdiye kadar bilgisayar oyunları tarafından hakkı yenilmiş, az sayıda oyunda işlenmiş bir coğrafya, aynı zamanda gezilip görülebilecek en egzotik yerler arasında. Gerçekten de bu coğrafyayı ziyaret etmek için aylarca para biriktirip, indikten 20 dakika sonra bagajını kaptıran arkadaşlarım da var, kendisini fakir çocuklara İngilizce dersleri vermeye adayıp Venezuela senin Bolivya benim gezerek, yıllarca orada yaşayan da.
Hal böyleyken ortalama bir insanın gezip görmek isteyeceği ilk yerler arasına Bolivya, Kolombiya ve hatta Venezuela gibi ülkeleri koyması zor gözükse de biz oyuncular için durum farklı, zira Ghost Recon Wildlands’i ilk gördüğümüz andan beri Bolivya’ya olan ilgimiz öyle böyle artmadı.
Ghost Recon Wildlands, en iyi günlerini on sene öncelerde bırakmış köklü bir seriyi alıp açık dünya konseptine oturtan, betadan gördüğümüz kadarıyla da bizleri co-op oynamamız için cesaretlendiren bir TPS. Oyun, sen üç Ghost Recon’un kullanıldığı fütüristik konsepti takip etmiyor öncelikle, bunun yerine günümüzde geçen ve silahlardan araç gereçlere kadar her şeyin tanıdık geldiği bir formata dönüş yapmış, yani serinin köklerine. Diğer taraftan Ghost Recon artık görev ve bölüm bazlı bir shooter değil, tıpkı Far Cry gibi dev bir haritaya sahip, görev aralarında istediğiniz her şeyi yapabileceğiniz, The Division’dan esintiler taşıyan ve Ghost Recon oyunlarının taktik bazlı oynanışını da korumayı başarmış bir yapım. Evet oyun Far Cry’a çok benziyor, açıkçası –başlarda bunu oyuna oturtamasam da- beta sürecinin ardından geniş geniş düşündüğünüzde bu gerçekten kaçmanız pek mümkün değil. Peki bu kötü bir şey mi?
Dört atlıyla ilerle!
Baştan anlaşalım. Ben Fra Cry’ın oturttuğu açık dünya konseptinin son 5-6 senede başımıza gelen en güzel şeylerden birisi olduğunu düşünüyorum ve her bir oyundan da büyük keyif aldım. Açıkça söyleyebilirim ki bu konsept sıfır yenilikle karşıma çıksa bile bende en az iki oyunluk kredisi var, bu açıdan Ghost Recon Wildlands’te geçirdiğim ilk dakikalarda gördüklerim, aşina gelen onca şey beni fena halde memnun etti. Diğer taraftan tüm bu benzerlik sizin hoşunuza gitmiyorsa bile iyi haberlerim var.
Ne demiştik, Wildlands’te izlerini bulabileceğiniz ikinci oyun The Division. Oyunun Ubisoft’un bir önceki hit yapımıyla benzerliklerinin çok sınırlı olduğunu söylemem sanıyorum çoğunuzu memnun edecektir. Bolivya’nın uçsuz bucaksız steplerinin, tuz göllerinin, ormanlarının ve dağlarının hakim olduğu kocaman bir haritaya sahip olan Wildlands, elimizde resmi rakamlar olmasa da The Division’dan çok ama çok daha büyük (10 kat!) bir oyun alanına sahip. Öyle ki türlü oran hesapları kullanarak haritanın GTA V’ten bile iki kat daha büyük olduğunu kanıtlayan Youtuber’lar oldu. Bu noktada akla elbette şu soru geliyor, bu harita ne kadar dolu? Oyunun kapalı beta testinde oyunda bulunacaj-k olan 21 bölgeden sadece biri (Itacua) bizim kullanımımıza açıktı ve bu bölgeye küçük dersek çarpılırız. Bu konuda konuştuğum ve okuduğum kadarıyla farklı görüşler olsa da ben bu bölgenin doluluğundan, çevresel çeşitliliğinden ve bizim dışımızda da “yaşayan” doğasından çok etkilendim. Diğer taraftan yayınlanan haritaya baktığımızda rahatlıkla görebileceğimiz gibi, Itacua haritadaki en “yoğun” bölgelerden biri ve diğer yirmi bölgenin bu kadar ince ince işlenmiş olacağının bir garantisi yok. Bu yüzden bu konuda söyleyebileceklerim maalesef “iyi düşünelim” demekten ibaret. Ayrıca haritanın boyutları etkileyici gelebilir ancak unutmayalım ki The Division’da araç kullanamıyor olmak bile ölçeği etkileyen bir durumdu; Ghost Recı-on Wildlands’te ise motosikletliler, kamyonlar, otomobiller, paraşüt, helikopter ve hatta küçük uçaklara kadar hayli sağlam bir araç kadrosu bizi bekliyor olacak. Üstelik sadece tip olarak değil, çeşitlilik anlamında da oyun hayli zengin.
Tek bir sedan otomobil veya tek tip panel van yerine her türden aracın çok sayıda farklı versiyonunu görebilmemiz mümkün.
Oyunu The Division’dan ayıran bir diğer konu ise, Wildlands’in çoklu oyuncu desteğinin yanınıza alabildiğiniz dört arkadaşınız ile sınırlı olması. Oyuna eklenen taktik özelliklerin çoğu da bu gerçek düşünülerek yapılmış gibi gözüküyor. Mesela, beş kişi oynarken karşınızda beş adet düşman çıktı diyelim, sesli iletişim üzerinden bu rakipleri paylaşabiliyor ve aynı anda tamamını indirebiliyorsunuz. Yanlış anlamayın, bunu tek başınıza oynarken de yapabilmek mümkün ancak işin içine yapay zeka girdiğinde ne yapmak istediğinizi aanşatmak ve bundan verim alabilmek de oldukça güçleşiyor. En azından ben, -başlarda- kendi vurduğum dışında bir düşmandan fazla indirmeyi başaramadım ve tahmin edebileceğiniz gibi ortalık panayır yerine döndü.
Oyun, en azından mekaniklere alışana kadar hayli zor, açık konuşmak gerekirse. Far Cry 3’te yaptığınız gibi karakollara girip herkesi ustalıkla indirmeniz o kadar da kolay değil.
Ufak bir hatanızda ortalık düşman kaynıyor ve ölümcül bölgenize gelen tek bir kurşun da ağır yaralanmanıza yol açabiliyor, böyle bir durumda arkadaşlarınız yakınınızda değilse yıldızlı geceye bakarken hayata veda ediyorsunuz. Aynı durum düşmanlarınız için de geçerli, The Division’ın “mech” dayanıklılığına sahip karakterlerine kıyasla çok daha “fani” olan bu beyhudeler tek mermide ölebiliyorlar. Bu noktada şunu da belirtmem gerekiyor, Wildlands’teki silahlar haddinden fazla isabetli olmuş. Yani açıkçası MP5 gibi yirmi senedir her oyunda kullandığımız bir silahın yüzlerce metre mesafeden bu kadar ölümcül olabilmesi, ilk on saniyeden sonra çok saçma geldi. Diğer taraftan oyundaki vuruş hissi gerçekten muazzam. Siper almış düşmanlarınızı ateş altına aldığınızda “onun yerinde olmak istemezdim” duygusunu o kadar iyi vermişler ki anlatamam. Diğer taraftan ana kamera TPS iken nişan alma moduna geçtiğinizde FPS’lerdeki “gunsight” görüntüsüne geçiş yapıyorsunuz ve ben kendi adıma bir rahatsızlık hissetmediysem de forumlarda bu konu hakkında hayli eleştiri mevcut.
Oyun E3 2015’te tanıtıldığında yeni bir grafik motoruna sahip şekilde bir bilgi verilöişti ama görüyoruz ki oyunda AnwilNext adlı, ilk kez meşhur AC: Unity’de tanıştığımız ve Rainbow Six: Siege ile For Honor’da da kullanılan bir grafik motoru var. Oyunun grafikleri henüz beta aşamasındayken bile son derece optimize ve elimizi korkak alıştırmadan söyleyelim “muhteşem” gözüküyor. Benim her oyunda olduğu gibi bunda da önerim ilk olarak Motion Blur’un kapatılması yönünde, inanın göreceklerinizden memnun kalmamanız imkansız. Oyunu PC’De denediğim için şundan da bahsetmem gerekiyor, karakter yaratma ekranındaki ufak bir bug dışında oyun neredeyse kusursuz çalıştı ve oyun canavarı sayılamayacak bir sistemde bile yüksek ayarlarda son derece iyi performans aldım. Diyeceğim o ki, son zamanlarda çıkan pek çok oyunun PC sürümlerinde büyük sorunlar yaşandığı malumunuz, neyse ki Wildlands bunlardan birisi olamayacakmış gibi gözüküyor.
Şimdiye kadar gördüklerimiz gayet keyifli ve yapabilecekleriniz ana görevler ile de sınırlı değil. Oyunda eski Ghost Recon oyunlarının aksine yan görevler de var ve görev aralarında haritada serbestçe dolaşmanız, envanterinizi doldurmanız ve NPC’ler ile konuşmanız mümkün. Ayrıca Far Cry serisinde olduğu gibi karakolları basıp “özgürleştirebiliyorsunuz” ama bu o kadar da kolay değil. Oyunda gece-gündüz döngüsü ve hava şartları var demiştik. Oyunda bir görevi gündüz yaptığınızda tüm hedefler üzerinde çalışmanız ve buna göre sağlam bir strateji geliştirmeniz daha kolay. Diğer taraftan gecenin sizin tarafınızda olduğu da bir gerçek, bu şekilde üslere çok daha kolayca sızmanız mümkün. Gece demişken şunu da belirtmem gerek, oyunda Far Cry’daki gibi dolunay / yakamoz etkisi, yani aydınlık geceler yok. Yerleşim birimleri dışında göz gözü görmüyor ve gece görüşü olmadan ilerlemeniz de pek mümkün değil. Gerçekçi ve mantıklı, evet. Hoşuma gitti mi, bilmiyorum. En azından gece yaptığım şeylerden daha fazla keyif aldım.
Seçenekler köye kadar
Oyunda çeşitlilik sadece flora, düşmanlar ve görevler ile de sınırlı değil. Karakter yaratma ekranından başlayan (Bug olana kadar 15 dakika çıkamadım!) ve karakter gelişiminden tutun da silahlara kadar uzanan muazzam bir içeriği var oyunun. Her ne kadar başlardaki silahlar fazlasıyla iyi olsalar da farklı görevleri daha kolay bitirmenizi sağlayacak onlarca seçenek bulmanız mümkün. Kartel üyelerinin dikkatini çekip hedefinizi uzaktan dürbünlü tüfek ile imha edebilir, kimseye görünmeden burnunun dibine kadar girebilir veya bolca havai fişek ve patlama ile gecenizi şenlendirebilirsiniz. Betada gördüklerimizin tüm oyun boyunca kendisini tekrar edip etmeyeceği ise şimdilik meçhul.
Oyunda araç sürüş fizikleri hakkında da bir iki şey söyleyelim, öncelikle ben genel anlamda beğendim. Far Cry’ın araç kullanırken mouse’u bırakmama yol açan ilginç fizikleri gitmiş ve yerine çok daha lineer ve kullanıcı dostu fizikler gelmiş. Fiziklerin çuvalladığı tek nokta ise motosikletler. Yanlışlıkla 250 metrelik uçurumdan uçtuktan sonra iki teker üzerine düşmek fazlasıyla göze batıyor, sanırım oyun çıkana kadar bu konuda bir şeyler yapılacaktır.
Oyun zor demiştik, özellikle de başlarda yanlışlıkla assault moduna geçip başınızı derde sokacağınızdan neredeyse eminim. Bu moda geçtiğinizde dört silah arkadaşlarınız aracın camlarından çıkıyor ve çevrede kartele ait olan her noktaya ölüm kusuyor. Ubisoft bu noktada da atmosfer açısından hayli iyi bir iş çıkartmış. Üzerinize yağan mermilerden vakit bulup çevreye bakarsanız kurşun deliklerini, kaçışan halkı, aracını durdurup tabanları yağlayan sürücüleri görebilir, nasıl bir zincirleme trafik kazasına yol açabildiğinizi görüp hayret edebilirsiniz. Son söz olarak oyun arkadaşlarınız ile beraber oynadığınız çok daha güzel bir deneyim vadedecek gibi gözüküyor. Ben şimdiden Ghost Recon Wildlands’in 2017 yılında en fazla oynayacağım oyunlardan biri olacağından eminim, sizin için de durumun çok farklı olacağını sanmıyorum.