Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz ay ABD’de yaşanan silahlı bir saldırı ardından ABD Başkanı Trump, video oyunların toplumu şiddete teşvik ettiğini öne sürmüştü. Ancak uzmanlardan yanıt gecikmedi. Video oyunların şiddet ile özellikle silahlı saldırılar ile bağlantısının bilimsel olarak yapılan pek çok çalışmaya rağmen ispatlanamadığı, bu iki durum arasında bir ilişkilendirme yapılamadığı görüldü. Bu oyunların Avrupa ve Uzak Doğu’da daha çok oynanmasına karşın o bölgelerde yaşanan silahlı saldırı vakalarının ABD’den daha düşük oluşuna da dikkat çekildi.
Oyun denildiğinde sadece eğlenmek için oynananları düşünmemek gerekiyor. Dünyada eğitici oyunlar giderek daha yaygınlaşmaya başladı. Üniversite eğitimi de dahil pek çok ülkede artık bilgisayar ve mobil oyunlar kullanılıyor. Yeni oyunlarda AR (Artırılmış gerçeklik), VR (Sanal gerçeklik) teknolojileri de yer alıyor. İlköğretim de dahil, ağırlıklı olarak liseler ve üniversiteler bu teknolojileri kullanarak fen bilimleri, sağlık bilimleri gibi deneysel bilim dallarında eğitimler veriyor. Hatta artık yapay zekâ destekli oyunlar da var. Ayrıca şirketlerde bazı motivasyon sorunlarını çözmek, ürün pazarlama, toplumsal farkındalık oluşturmak gibi sosyal konularda da oyunlardan faydalanılıyor. Yeter ki biz doğru kullanmayı bilelim.
Oyunlarda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bağımlılık aşamasına gelmemesi, mümkünse ev ortamında oynanması ve çocuğun yaşına uygun olması. Online oynanan oyunlarda çocuklar genellikle kendi server’larını oluşturup kendi arkadaşları ile oynuyorlar fakat bazen başka server’larda yabancılarla da oynayabiliyorlar. Tanımadıkları insanlarla bu platformlarda konuşma, mesajlaşma imkânı da oluyor. Bu sebeple çocuklara yabancılarla mesafeli olmaları, kişisel bilgilerini paylaşmamaları yönünde önceden bilgi verilmesi doğru bir yaklaşım olur.
Diğer yandan çocuklar için dijital ortamlardaki tek vakit geçirme yöntemi video oyunlar değil. Video oyunlardan daha fazla tehlikeler içerebilecek sosyal medya ağları var ve her an her yerden ulaşılabilir durumdalar.
Çocuklar açısından sosyal medyanın riskleri
Sosyal medyanın kullanım yaşı aslında küçük çocuklara uygun değil ancak artık bilinçsiz bazı bireyler daha çocuk doğar doğmaz adına sosyal medya hesabı açabiliyor. Yemek yedirmek gibi zahmetli konuları da YouTube videoları eşliğinde halleden ailelerin, çocuklarına YouTube videoları seyrediyorlar diye kızmaları da biraz tuhaf oluyor. Gelelim sosyal medyada çocukları bekleyen tehlikelere.
Kişisel bilgilere ulaşmak zor değil
Çocuğunuzun gerçek adı, fotoğrafı hesabında bulunuyorsa hakkındaki eşsiz bilgileri ilk adımda internete bıraktı demektir. Özellikle hesabı herkese açıksa adı, soyadı, akrabaları, yaşadığı yer, okuduğu okul vb. pek çok bilgi kötü amaçlı insanların ellerine geçebilir. Benim başıma gelmez demeyin, ne oluyorsa bu yaklaşım sebebiyle oluyor.
Siber zorbalığa maruz kalabilirler
Hangimiz çocuğumuza kötü söz söylensin, haksız eleştiri yapılsın, kasıtlı olarak gururu incitilsin, cinsel istismara uğrasın isteriz ki? Hiçbirimiz. Peki gerçek hayatta sapkın olduğunu bildiğiniz birine çocuğunuzun fotoğraflarını gösterir miydiniz? Yanıtınız sanırım “hayır” olacaktır. O zaman sanal ortamda da bu riski düşünmek gerekiyor.
İletişime geçenler iyi niyetli olmayabilir
Bazı ortamlarda çocuklarla iletişim kurmak çok kolay olabiliyor. Bu konunun detayına olası kötü niyetli insanlara yol göstermemek için değinmiyorum. Bu konuda biraz düşünün demekle yetiniyorum. Zira çocuklar her zaman kontrollü hareket edemeyebilir. Biz yetişkinler bile boş bulunuyoruz.
Milyonlarca insan arasında yalnız bırakmak doğru mu?
Bugün ülkemizde yaklaşık 52 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı var. Çocuğunuzu 52 milyon kişinin olduğu bir yerde yalnız başına bırakır mısınız? Bırakmam diyorsanız, ona çok hissettirmeden sosyal medya, internet kullanımını takip etmeniz gerekiyor. Mümkünse ailece bulunan ortamlarda internete girmesi, odasında tek başına internette uzun süreler geçirmemesine dikkat etmek önemli.
Şiddet, istismar görüntülerine maruz kalabilirler
Dünyada ve ülkemizde yaşanan pek çok şiddet olayı, istismar vb. ilk önce sosyal medyada görülüyor. Çoğu zaman da bu haberler sansürsüz görüntüler ve yorumlar eşliğinde paylaşılıyor. İzlememesi gerektiği için televizyondan uzak tuttuğunuz çocuğunuz bunları sosyal medyada rahatlıkla görebilir.
Paylaşımları ileride meslek hayatlarını etkileyebilir
İş başvurusu yaptığımızda sosyal medya hesaplarımızın bile incelendiği zamanlarda yaşıyoruz. Çocuk ve gençlerin bir olay hakkında o an düşünmeden yaptıkları paylaşımlar ileride iş hayatlarını etkileyebilir. Bunun haricinde büyüyüp iş sahibi bir birey olan çocuğunuz bezli gezdiği fotoğraflarının mesai arkadaşlarınca görülmesini istemeyebilir. Dolayısıyla çocuklar kadar bizlerin de onların birey olarak haklarına saygı duyarak hem de iyi örnek olmak adına temkinli paylaşımlar yapmamız gerekiyor.
Sosyal medya çocuğunuzun geleceğini de etkileyebilir
Günümüzde pek çok terör örgütünün sosyal medya hesabı var. Hepimizin bildiği “Arap Baharı” olarak adlandırılan olaylar zinciri de bir sosyal medya platformu üzerinden alevlenerek yayıldı. Pek çok örgüt üyesi, sosyal medya ağlarında tanıştıkları gençleri kendilerine çekmeye çalışıyor. Bu gibi vakaların haberleri medyada defalarca yayınlandı. Tehlikeyi göz ardı etmemek gerekiyor.
Bunları yapabilirsiniz;
Çocuklara online yaptıkları hareketlerin bir sonucu olacağını her zaman anlatın,
Çocukların sosyal medya paylaşımlarını kısıtlayın, güvenlik kurallarını anlatın,
Çocuklarınızın profillerine erişimi sınırlayın,
Çocuklarla online yaptıkları yazışmalar ve paylaşımlar hakkında sık sık uygun bir dille konuşun, sohbet edin.
Sonuç olarak teknoloji güzel ve insanlık için pek çok fayda sağlıyor ancak teknoloji denildiğinde aklımıza ilk olarak sosyal medya gelmemeli. Sosyal medya dijital platformda yer alan bir haberleşme, sosyalleşme ağı yazılımı. Sosyal medyayı yeteri kadar, emniyetli ve doğru amaçlar için kullanmak gerektiğini unutmamak gerekiyor.
Serap TORUN
twitter.com/seraptorun73