Güncelleme Tarihi:
Vergi, güvenlik, içerik ve muhataplık konusunda dünyadaki pek çok ülkeyle sorun yaşayan sosyal medya platformları ve içerik üreticilerinin; özellikle yerleşik ülke dışındaki bölgelerde temsilcilik, şube ya da ofis açmak suretiyle hem iletişimi güçlendirebileceği hem de problemleri hızlıca çözüme kavuşturabileceği belirtiliyor.
Dünyanın birçok yerinde dijital platform üzerinde hizmet veren işletmelere yönelik en büyük sorunlar, "dijital ekonominin vergilendirilmesi", "içerik", "muhataplılık" ve "güvenlik" konuları olarak görülüyor.
Dijital dönüşümün etkisiyle ortaya çıkan dijital ekonomi içerisinde faaliyette bulunan yurt dışı yerleşik şirketler, daimi iş yerlerinin bulunmadığı kabulünden kaynaklı olarak başka ülkelerde ticari, sınai, finansal veya başka faaliyetleri nedeniyle vergilendirilemiyor. Bu kapsamda OECD tarafından önemli çalışmalar yapılıyor.
G20 ülkelerinin çağrısı üzerine OECD tarafından 19 Temmuz 2013'te açıklanan Matrah Aşındırma ve Kar Aktarımı (BEPS), 15 adet eylem planını içeriyor. Eylem planında dijital ekonominin yarattığı vergisel sorunların tespiti ve çözüm önerileri, daimi iş yeri tanımı ile bu tanıma ilişkin istisnaların revize edilmesine ilişkin esaslar yer alıyor.
Söz konusu revizyon tek taraflı yapılacak bir revizyon olmayıp uluslararası uzlaşmayı gerektiriyor. Dolayısıyla uluslararası uzlaşının sağlandığı güne kadar dijital platformlarda faaliyet gösteren ve hizmet sunduğu ülkede yerleşik olmayan firmalar, düşük vergilerin bulunduğu off-shore vergi cennetlerine yönelmek suretiyle daha az vergi ödemeye devam edebilecek.
Bu olumsuz durumu öngörerek sanal iş yeri kavramından hareketle söz konusu firmaları vergilendirmenin, ilk bakışta vergi adaletini sağlama yönünden olumlu gibi görülse de ortaya çıkaracağı ulusal ve uluslararası vergi ihtilafları göz önüne alındığında mantıklı bir tercih olmayacağı belirtiliyor. Bu durumu öngören birçok OECD ülkesi, nihai uzlaşı sağlanana kadar dijital platformlarda faaliyet gösteren firmaların gelir ve servetlerini vergilendirmek yerine bunların ülkelerinde gerçekleştirdikleri dijital işlemlerin tamamını "dijital işlem/hizmet vergisi" adı altında bir vergiyle vergilendirmeyi geçici çözüm olarak seçti.
Uzmanlar, sosyal medya platformlarının ve içerik üreticilerinin; vergi, güvenlik, içerik ve muhataplık konusunda dünyadaki pek çok ülkeyle sorun yaşadığını belirterek, özellikle yerleşik ülke dışındaki bölgelerde temsilcilik, şube ya da ofis açmak suretiyle hem iletişimi güçlendirebileceklerini hem de problemleri hızlıca çözüme kavuşturabileceklerini vurguluyor.
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berrin Kalsın, yaptığı açıklamada, son günlerde Türkiye'de gündeme gelen sosyal medya yasasının bugün birçok ülkenin ihtiyaç duyduğu bir dizi düzenlemeyi içerdiğini söyledi.
Bunu "geç kalınmış bir adım" olarak gördüğünü ifade eden Kalsın, sosyal medya ortamlarını amacı dışında kullanan ve bambaşka bir boyuta taşıyan kötü amaçlı yapılanmaların, grupların veya kişilerin, bu ortamlarda artık özgürce hareket edemeyeceğini söyledi.
Kalsın, bunun "ifade özgürlüğünü kısıtlama" anlamına gelmeyeceğini belirterek, "Buradaki asıl amaç; sosyal medyada kişisel verilerin korunmasını sağlamak, dezenformasyonun önüne geçmek, organize karalama faaliyetleri, nefret söylemi, terör ve ırkçılık gibi olumsuz duyguları körükleyen paylaşımların yapılmasını engellemektir. Çocukları ve gençleri olumsuz yönde etkileyen siber zorbalıkları veya dolandırıcılık faaliyetlerini kontrol altına almanın özgürlüğü kısıtlayıcı hiçbir tarafı yoktur." şeklinde konuştu.
İlgili düzenleme çalışmasının kişisel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamaya yönelik olduğunu vurgulayan Kalsın, şimdiye kadar yaşanan sorunlarda gerekli kısıtlamaların yapılması için sosyal medya şirketlerinin insafına kalan ülkelerin, bunun yeterli olmadığını deneyimlediğini ve düzenlemeleri gündeme taşıdıklarını anlattı.
Kalsın, bu gibi yasal düzenlemelerin, caydırıcılığı sağlaması nedeniyle artık dijital dünyanın bir gerekliliği olarak kabul edildiğini söyledi.
Yeminli Mali Müşavir ve eski Vergi Müfettişi Baki Mısır da dijitalleşmenin, sanayi devriminden bu yana küresel ekonomide görülen en önemli gelişmelerden biri olduğunu vurguladı.
Globalleşmeyle birlikte ticaretin iktisadi alanda dijitalleşmesinin "dijital ekonomi" kavramını ortaya çıkardığını belirten Mısır, son teknolojik gelişmelerin uluslararası şirketlerin nasıl ve nerede iş yaptıkları konusunda dinamik değişimlere neden olduğunu söyledi.
Mısır, internetin yaygınlaşmasıyla birçok iş modelinin çevrim içi (online) platformlara kaydığını, dijital ekonominin her geçen gün büyüklüğünü arttırdığını, Netflix, YouTube, Google, Apple, Amazon, Facebook, Airbnb ve Instagram gibi internet aracılığıyla iş yapan dev şirketlerin ortaya çıktığını anlattı.
2025 yılına kadar dijital ekonominin yıllık hacminin 11 trilyon dolara çıkmasının beklendiğini aktaran Mısır, şunları kaydetti:
"Dijital ekonominin kapsamının genişlemesiyle birlikte geleneksel vergileme kuralları, dijital ekonominin vergilendirilmesinde yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla dijital ekonominin kavranması ve vergilendirilmesine yönelik olarak birçok sorun ortaya çıkmaktadır. Bahse konu ekonomik büyüklük, dijital ekonomi içerisinde faaliyet gösteren birimlerin gelirlerinin küresel bazda sağlanacak bir uzlaşı kapsamında kavranarak vergilendirilmesi gereğini doğurmaktadır. Bu kapsamda yapılan çalışmaların en bilineni OECD tarafından açıklanan BEPS eylem planıdır.
OECD ve AB bünyesinde dijital ekonominin vergilendirilmesi konusunda uzun zamandır devam eden bu çalışmaların bu yıl nihayete erdirilmesi beklenmektedir. Ancak dijital ekonomiden kaynaklı vergilendirme sorunlarının en önemli karakteri, bireysel olarak ülke bazlı çözümler ile başarı sağlanamamasıdır. Bu sebeple dijital ekonominin şeffaf, adil ve etkin bir şekilde, matrah aşındırma ve kar aktarımına sebebiyet vermeden vergilendirilebilmesi küresel bir konsensüsü zorunlu kılmaktadır."
Baki Mısır, bu konsensüsün henüz tam olarak sağlanamadığını ve devletlerin bu konuya ilişkin tek taraflı yasal düzenlemeler yapmak suretiyle çözüm üretme yoluna gittiğini söyledi.
Bu kapsamda ABD'nin "matrah aşındırıcı ödemelere yönelik yeni bir asgari vergi (BEAT)", Hindistan'ın "dengeleme vergisi", Japonya'nın "tüketim vergisi", İtalya'nın "web vergisi", Fransa'nın "dijital hizmet vergisi", Birleşik Krallık'ın "yönlendirilmiş kar vergisi" gibi isimler altında vergisel düzenlemeler yaptığını anlatan Mısır, Türkiye'nin de dijital ekonominin vergilendirilmesi konusunda son yıllarda önemli adımlar attığına dikkati çekti.
Mısır, devamla şunları kaydetti:
"Bu kapsamda, internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan ve brüt satış hasılatı tutarı 5 milyon lira ve üzerinde olan mükelleflere, e-Arşiv uygulamasına geçme zorunluluğu, internet üzerinden satışların izlenmesi için aracı hizmet sağlayıcıları, bankalar, internet reklamcılığı hizmet aracıları, kargo ve lojistik işletmelerine devamlı bilgi verme yükümlülüğü, yurt dışından nihai tüketicilere hizmet satışı yapanlara 3 no'lu KDV beyannamesi verme zorunluluğu ve online reklam hizmetini veren veya verilmesine aracılık edenlere yapılan ödemelerde yüzde 15 stopaj yapma zorunluluğu getirildi. En son 7194 sayılı kanun ile dijital ortamda sunulan hizmetler üzerinden 'dijital hizmet vergisi' alınmasına ilişkin düzenleme yapıldı."
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı Siber Güvenlik ve Bilişim Sistemleri Grup Başkanı Mustafa Özçelik ise büyük teknoloji şirketlerinin, ciddi miktarda veriye sahip olmalarından dolayı birer deve dönüştüklerini belirterek, "Bu devler, verinin gücünü kullanarak devletlerle müzakere masasına oturabiliyor ya da yeri geldiğinde devletleri yok sayarak iş yapabiliyor." dedi.
"Eğer bir platform ücretsizse ücret sizsiniz" diye genel bir tabir olduğunu aktaran Özçelik, "Verileriniz karşılığında size kullanım hakkı veriliyor ve kendi verinizle ilgili her türlü kullanım hakkını üye olduğunuz platforma devrediyorsunuz. Bunu çoğu zaman okumadan onaylanan kullanım şartlarında da çok net görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Özçelik, kişisel verilerin teknoloji şirketleri tarafından ticari maksatla kullanıldığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Büyük veri boyutuyla kullanıcılarla ilgili çıkarımlar ve eğilimler ortaya konularak özel reklamlar sunuluyor. Ticari anlamda seçenekler sunularak kullanıcılar bir yere doğru yönlendiriliyor. Bu durum davranışsal ve ekonomik boyutuyla değerlendirildiğinde, seçenekler arasından seçim yapıyoruz. 'Özgürüz' diyoruz ama özgürlüğümüzü sınırlandıran bazı şeyler var.
Sadece ticari boyutuyla değil, politik tercihlerde de, Cambridge Analytica olayında olduğu gibi, davranışların analiz edilmesi ve bunun neticesinde de çeşitli amaçlarla yönlendirilme gibi bir durum söz konusu. Birkaç yüzyıl önce yüksekteki tepeye hakim olan taraf savaşta avantaj elde ediyordu. Çünkü diğeriyle ilgili daha fazla veriye sahipti. İnsanların verilerinin çeşitli online platformlarda toplanıyor olması, bu platformun sahibi olan şirketlerin toplumsal eğilimleri analiz etmelerini ve sonrasında da toplumu yönetmelerini sağlıyor."
Mustafa Özçelik, büyük şirketlerin pazar değerlerinin birçok ülkenin GSMH'sinden daha fazla olduğuna işaret ederek, "Kitleleri kendi lehlerine ve istedikleri şekilde yönlendirebilme gücüne sahipler. Bu artan güç, devletler karşısında da onları masada güçlü kılıyor." dedi.
Devletlerin muhatap bulamadığı bir ortamda bireylerin hakkını savunabilmesinin mümkün olmadığını ve bu durumun ciddi bir risk oluşturduğunu vurgulayan Özçelik, şunları kaydetti:
"Büyük teknoloji şirketlerinin Türkiye'de yerleşik bir irtibat ofisinin olması, vergi kaydının olması gibi konuları kapsayan hukuki ve mevzuat açısından alınan önlemler önem taşıyor. Ancak Türkiye olarak alternatif platformlar oluşturmamız gerekiyor. Kurallar koyarak bu durumla mücadele etmek kolay değil. Teknolojiyle mücadele etmek isteniyorsa karşısına onun gibi bir teknolojiyi koymanız gerekiyor. Kendi verimizi ülkemizde muhafaza edecek platformların desteklenmesi önem taşıyor."