Güncelleme Tarihi:
Siberzorbalik.org Kurucusu, İletişim Uzmanı ve Sosyal Medya Danışmanı Nurhan Demirel, konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Sosyal medya siteleri ve mesajlaşma uygulamaları iletişim şeklimizi değiştirdi. Birkaç basit dokunuşla artık herkese ulaşabiliyor, iletişim kurabiliyoruz. Ancak, sosyal medyada üretilen içerikler genellikle çocukların yaşlarına uygun değil. Uygunsuz içerikten kastım sadece müstehcen içerik değil. Sosyal medya doğası gereği sınırların pek olmadığı ve yetişkinlerin paylaşımlarında sınır tanımadığı bir ortam. Özellikle fenomenler daha fazla ilgi çekmek için sınırları zorlayıp, en mahrem görüntülerini paylaşabiliyor ve çocuk kullanıcılar da bu görüntülere istemeden maruz kalabiliyor. Son zamanlarda cinsel eğilim ve tercihlerini açıklayan YouTuber’ların sayısı da oldukça hızlı bir şekilde artıyor. Henüz ergenlik döneminde olan çocuklar için bu tür videoların yıkıcı etkileri olabileceğini düşünüyorum. Diğer taraftan canlı yayında kendine zarar verenler ve intihar edenler, futbol müsabakaları öncesinde ve sonrasında tarafların ağır küfür ve hakaret içeren yorumları, bahis ve dolandırıcılık reklamları, ağır siyasi hakaret ve şiddet dili de çocuklar için uygunsuz içerikler olarak değerlendirebiliriz.” dedi.
Sosyal medya siteleri çocukları korumak için yetersiz kalıyor
Demirel, çocukların online ortamlamlarda güvenliğini sağlamak için ailelere büyük görevler düştüğünü belirterek, bu sorumluluğun sosyal ağların inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli olduğunu vurguladı. Demirel sözlerine şu şekilde devam etti: “Ebeveynler toplumda yaygın olarak kullanılan sosyal ağ sitelerinin genellikle zararsız olduğunu düşünüyor ve çocukların bu siteleri uygulamaları konusunda herhangi bir sakınca görmüyor. Ancak sosyal medya çocuklar ve aileleri için oldukça tehlikeli bir hale dönüşebilir. Özellikle siber zorbalık ve cinsel istismar konusunda çocuklar mağdur olabilir ve istemeyerek de olsa ailelerini çevrimiçi risklere maruz bırakabilir; örneğin, siber suçluların ebeveynlerinin banka hesabına veya diğer hassas bilgilere erişimini sağlayabilecek kötü amaçlı yazılımları yanlışlıkla indirerek…”
Demirel, çocukları İnternette korumanın her şeyden önce bir farkındalık sorunu olduğunu dile getirerek, sosyal ağların da güvenlik riskleri konusunda yeterince önlem almadığını ve bu konuda oluşacak mağduriyetlere karşı sosyal medya yöneticilerinin de sorumlu tutulması gerektiğini belirtti. Demirel, “Her ne kadar zaman zaman sosyal medyada gördüğümüz sakıncalı ve çocuklar için risk oluşturabilecek içerikleri sosyal medya sitelerine şikayet ediyoruz ancak bu içerikler ısrarla kaldırılmıyor ve sosyal medya siteleri bu konuda sorumluluk almıyor. Bizler, sorumlu dijital vatandaşlar olarak çocukların mağdur olabileceği konularda sorumluluğu tamamıyla sosyal medya sitelerine bırakamayız. Bu noktada ailelere düşen en önemli görev ise interneti güvenli kullanmak ve çocuklara nasıl korunacağını öğretmektir. Siber güvenlik yazılımları, operatörlerin sunduğu güvenli internet servisleri ve güvenli arama filtreleri bazı tehditlere karşı korunmaya yardımcı olabilir, ancak en önemli güvenlik önlemi çocuklarınızla etkili iletişim kurmaktır.” şeklinde konuştu.
Çocuklarınızın özel fotoğraflarını paylaşmayın
Uzman Klinik Psikolog Ece Özçırak ise aileleri çocukların sosyal medyada karşılaşabileceği tehlikelere karşı uyardı ve şu önerilerde bulundu: “Dijital dünyada erişkinlerin sosyal medya hesaplarını kullanarak bu platformlarda özel hayatlarına dair paylaşımlar yapması artık birçok bireyin kendi isteği ile gerçekleştirmiş olduğu bir eylem. Ancak, sanal dünyanın giderek daha da yaygınlaşması ile görüyoruz ki birçok ebeveyn çok küçük olan çocuklarına ve hatta bazen henüz dünyaya gelmemiş bebeklerine bile sosyal medya hesabı açarak paylaşımlar yapmaya başladı. İyi niyetle ve tüm anıların sanal bir platform üzerinde biriktirilmesi amacıyla yapılan bu girişimler bazen istemediğimiz sonuçlar ile de karşılaşmamıza neden olabilir ne yazık ki.. Öncelikle biliyoruz ki dijital dünyada paylaştığımız herhangi bir içerik mutlaka kayıt altına alınıyor ve biz bu içerikleri kaldırsak da sanal bir hafızada tutulmaya devam ediliyor. Dolayısıyla, henüz kendi muhakeme yeteneğini kullanamadığı bir dönemde çocuklarımızın bir takım özel fotoğraflarını paylaşmak, başkalarının görmesine izin vermek ileride çocukların arzu etmediği ve rahatsız olabilecekleri bir durum olabilir. Dolayısıyla, bu durum ileride aile ve çocuk arasında sürtüşmelerin yaşanmasına zemin hazırlayabilir. Her ne kadar iyi niyetle yapılan paylaşımlar olsa da henüz kendi kararlarını ifade edemeyen ve yaşı bunun için çok küçük olan bebekler için bu durumun gelecekte bir kişilik hakkı ihlali durumu olarak nitelendirebileceği öngörülmelidir. ” dedi.
Yasaklamak çözüm değil
Özçırak sözlerine şu şekilde devam etti: “Ayrıca, ebeveynler olarak belirli bir yaşa gelmiş olan çocuklarının sosyal medya hesaplarını kullanmasının önüne geçmek günümüzde çok mümkün değil. Ancak biliyoruz ki, çocukların muhakeme yeteneği ne kadar geliştiyse bu platformlarda yaptıkları paylaşımların da onlara ileride olumsuz olarak geri dönme olasılığı oldukça az. 13 yaş altında olan ve sosyal medya hesaplarına sahip olan çocuklar bu platformlarda görmüş oldukları içeriklerden daha kolay etkilenebilirler ve kendilerini hem akranları hem de sosyal medya üzerinden tanıştıkları kişilere kabul ettirebilmek ve onaylanma ihtiyaçlarını karşılamak için kendilerine zararı olabilecek davranış ve paylaşımlarda bulunabilirler. Bu noktada ebeveynler, çocuklarının sosyal medya kullanırken nelere dikkat etmeleri gerektiğini konuşup, güvenli kullanım hakkında onları bilgilendirmeliler. Özellikle, 10-13 yaş arasındaki çocukların sosyal medya hesaplarını ailelerinin gözetimi altında kullanması ve var olan sosyal medya platformlarının yaş kriterlerini göz önünde bulundurulması oldukça önemli. ”