Güncelleme Tarihi:
Shadow of the Colossus, ölen kız arkadaşının ruhunu geri getirmek isteyen gencin hikayesini konu alıyor. Ruhunu geri getirebilmek için 16 farklı devi öldürmesi gereken baş kahramanımızın önünde farklı çapta düşmanlar da yok, tek hedefimiz devleri 'indirmek'.
Shadow of the Colossus, 2005 yılında tüm otoriterlerden 90 puanın üzerinde elde ettiği başarıyla adını oyun dünyasına altın harflerle yazdırmış, 6 yıl sonra ise yenilenmiş grafiklerle PlayStation 3 platformunu ziyaret etmişti. Şimdi ise, ilk oyunun üzerinden geçen 13 yılın arından, PlayStation 4 Pro'da bir kez daha devlerin gölgesine olan yolculuğumuz başladı. Ama ne yolculuk!
Evet, fazlasıyla destansı, fazlasıyla şiirsel, çok iç burkan, bir o kadar umut vadeden ve görsel açıdan muhteşem bir yolculuk Shadow of the Colossus'unki. Kahramanımız Wagner, kollarında can veren Mono'yu bir tapınağın sunağına çaresiz bıraktığında, göklerden gelen sesler ona, Mono'yu hayata döndürebileceklerini söylerler. Bunun karşılığında Wagner'dan istedikleri ise, tapınaktaki 16 heykelin yıkılmasından ibarettir. Ancak her bir heykel, devasa bir deve, yani Colossus'a bağlanmıştır. Heykellerin yıkılması için Wagner'in bu 16 devi bulup öldürmesi gerekmektedir. Yani bir nevi, Don Kişot'un yeldeğirmenlerine saldırması misali... Tek farkla! Wagner'ın atının adı Rosinante değil, Agro'dur.
Evet, oyunun girizgahı hemen hemen böyle, bundan sonrası tüm ihtişamıyla devlerin diyarına girip, kılıç sallamaktan ibaret! Desem de pek öyle değil pek tabii... Her bir dev tüm ihtişamıyla karşınıza dikildiğinde, yenilenen -eğer oyunu ilk kez oynuyorsanız, direkt PS4 ve PS4 Pro için yapılmış bir oyun sanmanız şiddetle muhtemel- grafiklerin ve arkadan gelen müziklerin de etkisiyle tüyleriniz diken diken oluyor. Oyunun verdiği bu hissiyat, onu muazzam yapan alametifarikası. Ancak öte yandan demek istediğim, devleri bulmanın o kadar kolay olmadığı, hatta onları alt etmenin de bilhassa zamanla yorucu bir yolculuğa dönüştüğü. Wagner her bir devle mücadele ederken; yara aldığında, yere düştüğünde, yerden kalkmakta zorlandığındaki bitkinliğini, siz de gamepad ucunda hissediyorsunuz. Çok ilginçtir gerçekten; endirekt bir interaktif etkileşimle, sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçeklik ve benzeri teknolojilerin kullanılmadığı, sade, kendi halinde, çok da şatafatlı olmayan bir hikayenin, bir karakterin, bir yolculuğun, oyuncuyu bu denli içine çektiği ender yapımlardan biri Shadow of the Colossus. Ah! Kim bilir, belki de 80'lerle 90'lar arasını çocuklukta geçirmiş olmanın etkilerini gösteriyorumdur!
Wagner'ın devleri öldürmek için kullanacağı iki ana silahı var: Kılıç ve yay. Ancak bazı senaryolarda çevreden edineceğiniz farklı objeleri kullanmanız da gerekebiliyor. Her bir devin yerini bulmak içinse, kılıcınızı gökyüzüne kaldırmalı ve ışığın işaret ettiği yöne Agro'yu sürmelisiniz. Sonsuz gibi görünen bir arazide, ormanlara, çöllere, denizlere ve uçurumlara eriştiğiniz bu bilinmezliğe olan yolculuğunuzda, karşılaştığınız devlerin her biri ise ayrı birer bulmaca. Onları alt etmek ise pek kolay değil; çevrelerinde dolanmalı, zayıf yönlerini kestirmeli, onları bir uçuruma veya kayalara doğru peşinizden sürüklemeniz gerekli. Sonunda tüylerine tırmanıp üzerlerine çıktığınızda ve zayıf noktalarına kılıç darbeleri indirmeye başladığınızdaysa, devlerin haykırışlarına kayıtsız kalamadığınızı da söyleyeyim.
Wagner'in 16 dev boyunca sürecek yolculuğu kabaca 10 saati bulabiliyor. Bu süre içinde her bir dev ayrı bir yolculuk ve macera elbette, ancak bazen onları aramak sabrınızı tüketebiliyor. Burada oyunun 2005 yılından bu yana süren en büyük handikabının kamera ve kontrol sistemi olduğunu söylemem gerekli. Hadi, bunu oyunun geliştiricisi Team Ico'nun o zamanlar yaptığı bir hata olduğunu varsayayım diyorum ancak geçtiğimiz sene gelen The Last Guardian'da da benzer sorunları görmüştük. Bu konuda, huylu huyundan vazgeçmez mi diyeyim artık ne diyeyim bilemiyorum doğrusu...
Bitirmeden önce son olarak şunu da söyleyeyim: Oyunda farklı sürprizler de var. Belki bir Aksiyon RPG gibi çevreden topladıklarınızla silah geliştiremiyorsunuz, ancak çevreden toplayacağınız şeyler var. Mesela devlere uzanan yolculuğunuz sırasında karşınıza çıkan sunaklarda diz çöküp dua edin, çevrede göreceğiniz kertenkeleleri vurup kuyruklarını toplayın ve en önemlisi o geniş araziye gizlenmiş ışık kümelerini elde edin. Bunları yaptıkça ve devleri indirdikçe oyun içinde ve oyun arayüzünde güzel sürprizler karşınıza çıkıyor. Sürprizlerin ne olduğunu ise size söylemeyeceğim.