Sezgilerimize ne kadar güvenebiliriz?

Güncelleme Tarihi:

Sezgilerimize ne kadar güvenebiliriz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2018 19:43

Rasyonel, analitik düşüncenin ağır bastığı çağımızda sezgiler arka planda kaldı. Ama duygusal tepkilerin sanıldığı kadar yanıltıcı olmadığına inananlar da var.

Haberin Devamı

Önemli kararların sezgiden çok bilinçli, rasyonel ve ince eleyip sık dokunan bir sürecin sonucunda alınması gerekir.

Özellikle son on yıllarda analitik düşüncesinin teşvik edildiği batıda sezgilere güvenerek karar alınmasına iyi bakılmıyor. Çoğumuz artık insanların ilkel ve dinsel düşünceden bilimsel düşünceye doğru yöneldiğine inanırız. Bu nedenle duygu ve sezgileri hata yapmaya elverişli tuhaf araçlar olarak görüyoruz.

Ancak bu tutum, bilişsel gelişmeye dair bazı mitler içeriyor. Duygular her zaman göz ardı edilmesi veya rasyonel bir şekilde düzeltilmesi gereken saçma tepkiler değildir. Maruz kaldığınız bir durumun veya düşüncenin değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkarlar.

Aynı şekilde sezgiler de beyinde gerçekleşen işlemlerin bir sonucudur. Araştırmalar, beynin, gelen duyumsal bilgileri ve o anda yaşanan deneyimi hafızada kayıtlı daha önceki bilgi ve deneyimlerle sürekli kıyaslayarak geleceğe yönelik öngörülerde bulunan dev bir makine olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

Böylece beynin mevcut durumla en iyi şekilde başa çıkmaya hazırlıklı olması sağlanıyor. Öngörü dışında bir durumla karşılaşma halinde beyindeki bilişsel modeller güncellenir. 

Geçmişte yaşanan deneyimler sonucu oluşturulmuş model ile yaşanan deneyim arasındaki kıyaslama yoluyla sonuç çıkarma hali otomatik ve bilinçaltı bir süreçtir. İşte sezgiler bu kıyaslama sırasında beyin önemli bir uyum veya uyumsuzluk tespit ettiğinde ortaya çıkar. Ama bu henüz bilince çıkmış değildir.

Belli bir alanda çok tecrübeniz varsa beynin mevcut deneyimi kıyaslayacağı fazlaca bilgi depolanmıştır. Bu, sezgileri daha güvenilir kılar. Yani tıpkı yaratıcılık gibi sezgileri de tecrübe ile geliştirmek mümkündür.

Psikoloji literatüründe sezgi genellikle iki genel düşünme tarzından biri olarak açıklanır. Sezgisel düşünme otomatik, hızlı ve bilinçaltında gerçekleşir. Analitik düşünme ise yavaş, mantıklı ve bilinçli ve kasıtlıdır.

Çoğu kişi analitik ve sezgisel düşünmenin genel olarak birbirinin karşıtı ve tahterevalli şeklinde hareket ettiğini düşünüyor. Ama bazı yeni veriler bu iki düşünme tarzının bağlantılı olmadığını ve aynı anda gerçekleşebildiğini gösteriyor. 

Haberin Devamı

Belli bir durumda belli bir düşünme tarzının, ki bu genellikle analitik düşünme oluyor, baskın olduğu doğrudur. Ancak sezgisel düşünme bilinçaltı olduğu için ne zaman devreye girdiğini tam olarak kestirmek zordur.

Aslında gerçekten de iki düşünme tarzı birbirini tamamlayıcı bir şekilde gerçekleşiyor. Bilimsel araştırma alanında bile sezgisel olarak ortaya atılan bir hipotez veya yeni fikirler daha sonra titiz araştırmalarla kanıtlanıyor.

Sezgiler genellikle dağınık ve yanlış olarak görülebiliyor; ama analitik düşünme de karar alma sürecini engelleyici veya geciktirici yönde işlev görebiliyor.

Bazı durumlarda ise analitik düşünce sezgilere dayanan kararların sonrada rasyonelleştirilmiş hali olabiliyor. Bu yüzden bazıları analitik düşünceyi sezgilerin "basın danışmanı" veya "iç avukatı" olarak adlandırıyor. Çoğu zaman neden karar aldığımızı bilmeyiz, ama neden o kararı aldığımıza dair nedenlerimiz olsun isteriz. 

Haberin Devamı

Peki karar alırken sadece sezgilerimize güvenebilir miyiz? Sezgiler evrimsel olarak daha eski, otomatik ve hızlı bir sürece dayandığı için yanılgı içermesi ve taraflı olması mümkündür.

Ayrıca hu hızlı süreç eski olduğundan bazen gereksiz de olabilir. Örneğin masada duran bir tabak tatlıyı yemek cazip gelebilir, ama bu kadar şeker ve yağa ihtiyacımız yoktur. Oysa avcı ve toplayıcı gruplarda enerji depolamak akıllıca bir sezgi olarak işlev görüyordu.

Bu nedenle karar almayı gerektiren her durumda sezgilerimizin bizi bu tür tuzaklara sürükleme ihtimali olup olmadığına bakmak gerekir.

Ama sezgilere yönelik kötü yargılardan da kurtulmak ve onu doğru değerlendirmek de gerekli: yani onun hızlı, otomatik ve bilinçaltı bir değerlendirme olduğunu, bilinçli yapılan analitik düşünmenin sunamayacağı bilgiler içerdiğini anlamak ve sezgisel ve analitik düşünmenin aynı anda gerçekleştiğini ve zor karar alma süreçlerinde birbiriyle kıyaslamak gerektiğini kabul etmek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!