Güncelleme Tarihi:
İNTERNET dünyasının gözdesi online videolar. Sosyal ağlarda, haber sitelerinde veya içerik platformlarında karşımıza çıkan videolardan bahsediyoruz. İnternetteki bu videoları izlemeden geçmiyoruz desek yanlış olmaz. Yapılan araştırmalar da bu alışkanlığımızı ortaya koyuyor. İnternette her gün video izleyenlerin oranı yüzde 60’a yaklaşmış durumda. Her hafta izleyenlerin oranı ise neredeyse yüzde 90. Önümüzdeki dönemde de bu rakamlar artacak ve videoların neredeyse hepsini internet üzerinden izleyeceğiz. Dolayısıyla karşımızda hızla büyüyen bir pazar ve ekosistem bulunuyor. Haber içeriklerinden videolarla günlük tutan kullanıcılara (vlogger) kadar yepyeni bir dünyayla karşı karşıyayız. Bu yeni dünya hayatımıza o kadar hızlı girdi ki, video platformlarının kontrolünden çıkmaya başladı. Hatta bunun son örneklerinden biri geçtiğimiz haftalarda yaşandı.
250’DEN FAZLA ŞİRKET ÇEKİLDİ
Online video konusunda dünyanın en büyüğü olan YouTube’un başı, nefret söylemi ve terörizm içeren saldırgan video paylaşımlarıyla dertte. Söz konusu video paylaşımlarının yanında gösterileceği endişesiyle 250’den fazla şirket, Youtube’daki reklamlarını durdurdu ve bu sayı da her geçen artıyor. Boykotun maliyetinin 750 milyon doları bulacağı belirtiliyor. Aralarında AT&T, Verizon, Volkswagen, PepsiCo, Wal-Mart, Nestle ve Starbucks’ın da yer aldığı pek çok şirket Youtube’a artık reklam vermiyor. Her dakika 400 saatlik içerik yüklenen Youtube’daki sorunun video filtreleme sisteminden kaynaklandığı açıklanmış ve Google bunu en kısa sürede çözeceğini duyurmuştu. Ancak aradan geçen bir haftada pek fazla mesafe alınamaması reklamverenlerin sabrını taşırmış durumda. Reklamverenlerin belirli siteleri ve kanalları tüm kampanyalarından hariç tutabilmesini sağlayan değişiklik şirketleri ikna edemedi.
OYUNUN YENİ KURALLARI
YouTube’un yaşadığı bu durumdan sonra online video sektöründe yapılması gerekenler için tartışmalar başladı. Bu tartışmalarda, 3 maddelik bir formüle odaklanılıyor.
1) Güvenilir ortam: YouTube örneğiyle şu anda tartışılan bir numaralı konu. Markalar, verdikleri video reklamlarının markaların üstlendikleri değerlerler açısından ‘sakıncalı’ içeriklerde çıkmasını kesinlikle istemiyorlar. Örneğin, IŞİD’in yaptığı bir katliamın videosunun önünde çıkan banka reklamı, marka değerlerine önemli hasarlar verebiliyor. Bu ve benzeri içeriklerde yapılması gereken ise reklam açısından sorun yaratabilecek videolarda reklam gösterimini kapatmak. Bunun için de içeriğin kontrollü olarak yayına alınması gerekiyor.
2) Kaliteli içerik: Bir video platformunu açtığınızı düşünün. Profesyonel olmayan, akıllı telefon kameralarıyla çekilen kullanıcıların oluşturduğu ve içerik kalitesinin düşük olduğu videolarla karşılaşırsınız. Her ne kadar bu videolar yüksek erişim sağlasa da marka algısı açısından sağladıkları katkı yüksek olmuyor. Bu yüzden yüklenen videoların tamamının editörler ya da diğer içerik sağlayıcı uzmanlar tarafından oluşturulması modeli öne çıkıyor.
3) İlgi alanına göre ulaşabilme: Kullanıcılara ilgili oldukları kanaldan ulaşabilme gücü online video pazarında en çok emek sarf edilen konuların başında geliyor. Videolar, kullanıcıların ilgilendikleri platformlarda yayınlandığında etkisi daha da artıyor. Video platformları, her ne kadar içerikleri ilgi alanlarına göre kategorilendirilse de kullanıcılar, artık içerikleri tek bir noktadan takip etmek istiyor. Örneğin; bir haber okuyan kullanıcı, bu haberin altında ilgili videoyu izlemek istiyor.
Online video pazarı son dönemlerde yaşanan olumsuzluklara rağmen hızla büyüyor ve büyümeye de devam edecek. Ancak bu pazarın doğru modeller üzerinde kurgulanması, kritik önem sahip. Sektörün şu anda üzerinde tartıştığı bu 3 madde, reklamverenlerin online video alanına yaptığı yatırımlarda verimliliklerini arttıracak ve marka algılarına olumlu yansıyacak. Başka bir deyişle online video alanında oyunun kuralları değişiyor ve yeni kurallara göre hareket edenler kazanacaklar.