Güncelleme Tarihi:
Optik medyalar yani belli bir boyutta dosya taşıyabilen genelde dairesel formda üretilen bu küçük bilişim ürünleri hayatımıza CD ile girdi. 600-800 Mbyte arasında değişen boyutlara sahip olan bu medyalar, film ve müzik dosyaları ile datalarımızı taşımak için kullanıldı. Bir kısım kullanıcılar da arşivlerini bu cihazlara yüklediler.
DVD hayatımıza girince sınırlı kapasite birden 4.5 GB'a çıktı. Bazıları iki yüzüne de bilgi yazabilen bu medyalarla birlikte 9 GB'lık kapasitelere ulaşıldı. Tabi kapasiteler artarken dosya boyutları da yerinde durmuyordu. Gelişen teknolojinin internet hızlarını 'uçurması' (Türkiye olarak henüz uçacak bir hızda değiliz ama yabancı diyarlarda tekerlekler çoktan havalandı bile) ile dosya transferi ve boyutu çok büyük oranda arttı.
Dial-Up bağlantı dönemde 3-5 Mbyte dosya transferi gözümüzde büyürken artık 50-100 Mbyte bile vız geliyor. Filmdi, müzikti, iş dosyaları falan derken artık onlarca gigabyte bile yeterli olmayabiliyor. Bugün en ucuz bilgisayarda bile 80-100 GB sabit disk bulunuyor. Biraz perfarmans isteyenler için üretilen ürünlerde ise 250-320 GB'tan başlayan sabit disk kapasiteleri karşımıza çıkıyor.
Bu kadar büyüyen dosya boyutlarına rağmen optik medya o anlamda hızlı büyüyemedi. Günümüz şartlarına baktığımızda optik medyalar içinde halen en mantıklı tercih DVD gibi görünüyor. Bu medyaların hem edinilmesi kolay ve ucuz, hem de kayıt cihazı almak dert değil. Ayrıca DVD desteği artık en ucuz üründe bile standart olarak bulunan bir özellik.
Yüksek kapasiteli optik medya cephesi ise yakın zamana kadar çok karışıktı. Toshiba'nın ürettiği HD DVD (tek katman 15, çift katman 30 GB kapasite) ile Sony'nin Blu-Ray'i (tek katman 25, çift katman 50 GB kapasite) arasında amansız savaşı Sony yaptığı ataklarla kazanınca HD DVD elveda demek zorunda kaldı. Peki galip olan gerçekten Blu-Ray mi?
Sektör analistleri ne yazık ki aynı fikirde değil. Yüksek kapasiteli optik medyaların tercih edildiği en önemli alan film endüstrisi. Ancak kullanıcılar artık birkaç yılda bir patlayan bu format savaşlarından sıkılmışa benziyor. Her ne kadar tüketimin sıklıkla körüklendiği ve ekonominin bu tüketime bağlı olduğu ABD gibi ülkelerde bu tip ürünlere rağbet fazlasıyla olsa da diğer pazarlarda çok hızlı bir yönelim görülmüyor.
DVD'nin başarılı olduğu en önemli Pazar PC pazarında yedekleme amaçlı kullanımdı. Blu-Ray ise yüksek medya ve yazıcı maliyetleri sebebiyle bu pazarda pek şanslı değil. Ayrıca sabit disk fiyatları ve gigabyte başına maliyetlerin azalması kullanıcıları optik medyalar yerine sabit disk almaya teşvik ediyor. Bugün Blu-ray bir yazıcıya vereceğiniz para ile (en ucuzu 250-300 dolar civarında) 750 GByte kapasiteye sahip sabit disk alabiliyorsunuz (üzerine biraz paranız da cebinizde kalır).
Kaldı ki Blu-Ray optik medyaların kendisi de pahalı. Boş bir Blu-ray medyası için yaklaşık 10 YTL'yi gözden çıkarmak gerekiyor. Bu yüksek maliyetler de kullanıcıları optik medyadan uzaklaştıran en önemli faktörlerden biri. Ayrıca bu medyalara yedekleme yapıldığında erişimlerini pek pratik olmaması sabit diske yönelmede en önemli etkenlerden biri.
Konu film olunca ülkemiz gibi YTL kazanıp Dolar ya da Euro harcamak zorunda olanlar biraz daha temkinli davranıyorlar. Evet keyfimize düşkün bir milletiz belki ama paramızı da sokakta bulduğumuz söylenemez. Elbette Blu-Ray yüksek kapasiteli medyalara kayıt edilen filmler yüksek çözünürlük ve yüksek ses kalitesine sahip. Ancak böyle bir zevk için yaklaşık 2-3 milyarlık bir maliyeti göze almak da herkesin harcı değil.
Çünkü tam anlamıyla bu ses ve görüntü kalitesini yakalamak için full HD desteğine sahip bir televizyon ve iyi bir ses sistemine ihtiyacınız var. Bu da yeküne baktığımızda büyük bir maliyet olarak karşımıza çıkıyor.
Uzun vadede fiyatların ucuzlaması ve Blu-Ray'in yaygınlaşması kullanım alanlarının artmasına sebep olacak gibi görünüyor. Ancak yine de CD ya da DVD döneminde olduğu gibi külliyen bir yöneliş olacağını sanmıyorum.