Nano teknolojiye yatırım yapıyor

Güncelleme Tarihi:

Nano teknolojiye yatırım yapıyor
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2010 14:26

Sabancı Üniversitesi nano teknolojiye ve teknoloji şirketlerine yatırım yapıyor.

Sabancı Üniversitesi (S.Ü) yeni düşünceleri, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin araştırmacı yönlerini ve girişimci yeteneklerini ortak teknoloji şirketleri kurarak ekonomik değer üretme çabalarına hız verdi. Şu ana kadar öğrencilerden, mezunlardan ve öğretim üyelerinden 2 binin üzerinde iş fikri geldiği ve bunlardan 60’ının şirketleşme aşamasında olduğu bildirildi.

Kuruluşuna ortak olarak yenilikçi ve yaratıcı girişimleri destekleyen Sabancı Üniversitesi şimdiye kadar 16 şirkete ortak olduğunu ve bunların 4’ünden 90 kat ile 20 kat arasında değişen oranlarda değer yaratarak çıktığını açıkladı. Sabancı Üniversitesi akıllı dünyanın akıllı ürünlerini üretmeyi hedefleyen projelerin geliştirileceği ve 50 milyon TL’lik bir yatırımla gerçekleştirilecek nano teknoloji merkezinin yapımına da hız verdi. Tüm Türkiye’ye hizmet vermesi planlanan nanoteknoloji merkezinin Mayıs 2011’de hizmete girmesi planlanıyor.

“FİZİKTE MÜMKÜN OLMASA DA SABANCI’DA BİR KOYUP, BEŞ ALMAK MÜMKÜN”

Sabancı Üniversitesi’ne ABD'deki dünyanın en büyük ve en saygın araştırma enstitüsü MIT öğretim üyeliğinden ayrılarak Türkiye’ye gelen, İTÜ ve Koç Üniversitesi’nde görev aldıktan sonra Sabancı Üniversitesi’ne geçen ve bir yıldır Üniversitenin Rektörü olan fizikçi Prof.Dr. Nihat Berker, araştırmacı ve girişimci öğrenci yetiştirmeyi amaçladıklarını belirterek “Öğrencilerin araştırmacı ve girişimci duygularla eğitim alması çok önemli. Bunu biz icat etmedik. 1969 yılında MIT’te Amerikalılar bunu keşfetti ve böylece tüm dünyada araştırmacılığa ve mucitliğe yeni bir ivme kazandırdılar. Sabancı’da da biz bu yolculuğa şimdi hız kazandırmaya çalışıyoruz” dedi.

Kendisinin de MIT’te okuduğunu ve yıllarca bu okulda öğretim üyeliği yaptıktan sonra Türkiye’ye geldiğini ifade eden Prof.Berker “ Sabancı Üniversitesi de araştırmayı her şeyin üzerinde görüyor. Sabancı’nın başından beri böyle bir yanı olduğu için bugün Sabancı’da rektörüm. Ben fizikçiyim. Fizikte bir koyup beş almak mümkün değil ama Sabancı’da eğitimde bunu sağlayabiliyoruz. Gerçek hayatın problemleri üzerinde kafa yorup araştırmacı bir niteliğe sahip olduğunuzda sorunun yüzde 60’ını daha baştan çözmüş oluyorsunuz” diye konuştu.

"MEZUNLARIMIZIN YÜZDE 90’ I İLK YILDA İŞ SAHİBİ"

Bir üniversiteden memnuniyetin ölçülmesinde üç kriter olduğunun altını çizen Prof. Berker bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:

“ Mezuniyetten bir yıl sonra sizden çıkan öğrenciler iş bulabiliyor mu? Bizim mezunlarımızın yüzde 90’ı mezuniyetlerinin birinci yılında iş bulduklarını söylüyorlar. Türkiye’de bu yaş grubundaki işsizliğe bakarsak yüzde 90’lık oran gerçekten müthiş bir rakam. İkinci konu da mezuniyetten beş yıl sonraki memnuniyet testi. Bizim mezunlarımızın yüzde 90’ı beş yıl sonrasında Sabancı’da okuyup mezun olduklarından mutlu olduklarını ifade ediyorlar. Bu da müthiş bir rakam. Üçüncü sayımız da öğretim üyeleri ve üniversiteler arasında araştırmacılık konusundaki rekabetle ilgili. Burada bütün dünya ile rekabet ediyoruz. Sabancı üniversitesi öğretim üyesi başına düşen araştırma sayısında birinci. En yakın üniversiteden iki misli daha yukarıdayız. S.Ü’de öğretim üyesine başına yılda 15 bin Euro araştırma bütçesi düşüyor.”

“SABANCI ARAŞTIRMA PROJELERİNE HEM AB’ DEN HEM TÜBİTAK’TAN BÜYÜK DESTEK VAR”

Sabancı Üniversitesi’nin hem Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı’ndan hem de TÜBİTAK’tan sağlanan fonlardan ve hibe programlarından alınan kaynaklarda da önde olduğunu vurgulayan Prof. Berker, “AB 7. Çerçeve Programı kapsamında en fazla fonu Sabancı Üniversitesi aldı. 2009 sonunda bu rakam 5.6 milyon Euro’ya ulaştı. Sabancı Üniversitesi Araştırma Fonu büyüklüğü ise 62 milyon TL’ye yükseldi. 2004-2009 döneminde bu fon kapsamındaki projelerin sponsorlarına bakıldığında yüzde 29’unun AB tarafından yüzde 37’sinin TÜBİTAK ve yüzde 7’sinin de DPT tarafından finanse edildiği görülüyor. Sadece 2009 yılında ise projelerin yüzde 50’sine AB’den destek gelirken TÜBİTAK da yüzde 21’ini finansal olarak destekledi. Bir vakıf üniversitesi olarak bunlar müthiş bir performansa işaret ediyor” diye konuştu.

“SADECE YAYIN YAPMAYI DEĞİL, ARAŞTIRMALARI EKONOMİK DEĞERE DÖNÜŞTÜRMEYİ AMAÇLIYORUZ”

Sabancı Üniversitesi’nde araştırma değer zinciri olarak adlandırdıkları bir modelin uygulandığını belirten Prof.Dr. Berker, bu konuda şu görüşleri dile getirdi:

“Araştırma değer zinciri dediğimiz şeye ekonomi perspektifinden bakıldığında çok önemli değerlerden söz ediyoruz. Bu açıdan üniversiteler fikri mülkiyetin, yani yeniliğin üretildiği veya başkalarının ortaya çıkardığı yeniliğin bilindiği kurumlardır. Ve bu toplumla olan ilişkilerde de çok önemlidir. İyi bir üniversite bilimin üst noktalarında araştırma yapmak zorundadır. Bu araştırmaların sonuçları ortaya çıkmaya başladığı zaman bunu bir şekilde toplumla paylaşırsınız ve ekonominin kullanımına sunarsınız. Uzun yıllar akademik hayat hep şöyle zorlanmıştır; Yayın yapmazsanız yok olursunuz, dolayısıyla hep yayın yapma şeklinde şekillenmiştir akademik hayat. Ama son 10 yıllar içinde biliyoruz ki evet yayın yapılmalıdır, ancak yayın tek başına ekonomik katkı açısından yeterli olmayabilir. Dolayısıyla biz araştırmalarımızın ekonomik değer olarak topluma geri dönmesini destekliyoruz.”

“16 ŞİRKETE ORTAK OLDUK, 90 KAT. 20 KAT DEĞER YARATARAK ÇIKTIK”

Sabancı Üniversitesi tarafından kurulan İnovent isimli şirket hakkında bilgi veren S.Ü.Araştırma ve Lisansüstü Politikaları Direktörü Cemil Arıkan ise, şu ana kadar İnovent’e 2 bine yakın iş fikri ve planı geldiğini belirterek “Bunların 60’ının şirketleşebileceğini gördük. Şimdi bunların kaynak meselesinin halledilmesi gerekiyor.Patent söz konusu ise patent başvurularının yapılması ve patentin alınması gerekiyor. Şimdiye kadar çok sayıda patent başvurusuna ve bu sürecin yönetilmesine aracılık ettik ve çalışmalarımız da artarak sürüyor. Sabancı fikri mülkiyetlerin alınması korunması ve bu projelerin yatırıma dönüşmesinde Türkiye’de öncülük yapmaya kararlı. Bu konuda diğer üniversitelerle iş birliği halindeyiz. Bize gelen diğer üniversitelerle yaptığımız görüşmelerde bu çabalarımızı ve bilgilerimizi onlarla da hiçbir şey saklamadan paylaştık. Bu konuda diğer üniversiteler için de bir yol açabilirsek mutlu oluruz. Sabancı olarak sadece bizde değil Türkiye’deki başka üniversitelerde de ortaya çıkan fikri mülkiyetlere de sahip çıkmak ve ekonomik değere dönüşmesine katkı yapmak isteriz. Dünyada patentlerin değere dönen sayısı çok yüksek değildir. Biz ise merkez olarak bu sayıyı arttırmaya çalışıyoruz. Bir öğretim üyesi şirket kurma niyetine girmeye başladığında biz üniversite olarak devreye giriyor ve bu süreci yönetiyoruz.”

S.Ü’nün yüzde 100 hissesine sahip olduğu İnovent ile şu ana kadar 16 şirkete ortak olarak katıldıklarını, bu şirket içinde Sabancı’dan mezun kişilerin de, öğretim üyelerinin de ve dışarıdan kişilerin de olduğunu belirten Cemil Arıkan, “Biz bu şirketlere uzun süre kalalım, problemlerine ortak olalım ve ticari kar edelim diye girmiyoruz. Tümüyle girişimciliği destekleyelim, patent alma aşamasından, yatırımların finans kaynaklarının teminine kadar bir dizi zor süreçte yanlarında olalım ve sonuçta da Türkiye için ekonomik değer ve istihdam yaratalım diye giriyoruz. Bu şirketler belirli bir noktaya gelince de çıkıyoruz. Her ne kadar ticari yaklaşmasak da bu şirketlerin birinden 90 kat, bir başkasından 20 kat, diğer ikisinden de 2 kat değer yaratarak çıktık” dedi.

“50 MİLYON TL YATIRIMLA YAPILAN NANO TEKNOLOJİ MERKEZİ MAYIS 2011 DE AÇILIYOR”

Sabancı Üniversitesi’nin 27 milyon TL’si iç kaynaklarca olmak üzere toplam 50 milyon TL’lik bir yatırımla üniversite kampüsü içinde nanoteknoloji merkezi yapmakta olduğunu belirten Rektör Prof. Dr. Berker “ Şimdi bütün dünya bizim oyun sahamız. Türkiye’den araştırmacılar ve bilim adamları yanı sıra, Silikon Vadisi’nden de Moğolistan’dan ya da Yeni Zelanda’dan da gidip uzman getirebiliriz. Nano teknoloji merkezimiz ticarileşmeye ve ekonomik değer yaratmaya yönelik konularda çalışacak. Yani daha çok makale yazılıp daha çok konferansa katılalım amacından ziyade, ticarileşmeye yönelik çabalar öne çıkacak. Tabi ki her ticarileşmeye yönelik proje başarılı olsa çok daha güzel olur. Ve tabi ki özel teşebbüsten çok sayıda kişiyle de beraber çalışacağız. Yönetim kurulumuz özel teşebbüsten kişilerce oluşacak. Türkiye'den başka araştırmacılar da gelip burada çalışabilecekler. Bunu çok önemsiyoruz. Nanoteknoloji merkezimiz Mayıs 2011’de açılacak” diye konuştu.

“NE İŞ YAPIYORSAN COŞKU VE MÜKEMMELLİKLE YAPACAKSIN”

DPT’nin S.Ü Nanoteknoloji merkezindeki tüm teçhizat yatırımlarını finanse edeceğini, Sabancı’nın da bina ve diğer altyapı yatırımlarını karşılayacağını vurgulayan Berker, ‘DPT’yi nasıl ikna ettiniz’ sorusuna, “DPT son zamanlarda bu konularda çok iyi gidiyor, bize güveniyor. DPT üniversiteler arasında en fazla proje desteğini de bize verdi. Kamuda bu ciddi bir düşünce değişikliği anlamına geliyor. Konu nanoteknolojiyle ilgili olunca bu destek tabiî ki çok daha anlamlı hale geliyor” yanıtını verdi. Nanoteknoloji ile Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye'de teknolojinin ufuklarını zorladığı yönünde bir düşünce oluştuğuna ve bundan da mutlu olduklarına değinen Prof. Berker, “Fransız bir yazarın sözüydü: Hayatta ne yaparsan coşkuyla ve mükemmellikle yapacaksın diye. Biz buna inanıyoruz. Hem coşku önemli hem de mükemmellik önemli. Birisi olmadan öteki olmaz. Hem kulakların kızaracak hem de elin çalışacak” dedi.

“NANOTEKNOLOJİDE AKILLI ÇİMENTO, AKILLI GIDALAR VE ORGAN ÜRETİMİ YAPILACAK”

Prof. Dr Berker, nano teknoloji merkezinden beklentileri konusunda söz ederken şunları aktardı:

“Şimdi atomları üst üste koyarak her şeyi inşa edebilecek bir yere geliyoruz. Birçok örnek proje var. Örneğin akıllı çimento üzerinde duruyoruz. Daha dayanıklı ve daha hafif çimento nasıl yapılabilir. Patates, buğday gibi gıda tarafında bir dizi proje var. Ayrıca nano teknoloji ile organ üretimi fikri söz konusu. Örneğin bir kalp kası yapabilmek. Mesela şimdi araştırmacılarımız çok yoğun bir şekilde tekstili inceliyorlar. Tekstildeki örgülerin kalpteki örgülere çok benzediğini gördüler. Bütün bunları yapabilmek için parçacık düzeyinde bu süreçleri başarabilmek ve atom düzeyde kontroller yapabilmek önemli. Bütün bunlar disiplinler arası ortak çalışmayı gerektiriyor. Bizim şu anda mühendislik fakültesindeki öğretim üyelerimizin yüzde 50’den fazlası doğrudan nano teknolojiyle çalışma yapıyor. Merkezimiz açıldığında nano teknolojiyle ilgili Türkiye’de herkes için burası ortak bir düşünce ve üretim platformu haline gelecek. Sabancı bu işe kendini adamış durumda. Yeni projeler karşısında risk almayı seven bir akademik yaklaşım olduğu için ben de buradayım.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!