Güncelleme Tarihi:
Yeni bulgular, Kepler tarafından keşfedilen 1284 yeni gezegenin bulunduğu katalogda yer alıyor.
Nasa, bu keşiflerin Güneş sistemi dışındaki yeni gezegenlere ilişkin en büyük gelişme olduğunu söyledi.
Nasa'da görevli bilim insanları yeni bulguları Salı günü düzenledikleri telekonferansla açıkladı.
Kepler'in istatistiksel analizleri, gök bilimcilere Dünya'ya benzer gezegenlerin nasıl olabileceğine dair veriler sunuyor.
Kepler teleskobunun göreviyle ilgili çalışan Nasa'nın California'daki Ames Araştırma Merkezi'nde görevli bilim insanı Dr Natalie Batalhya, hesapların Samanyolu'nda 10 milyardan fazla yaşamaya elverişli gezegen olabileceğini söyledi.
Dr Batalha, "Yıldızların yaklaşık %24'ü, Dünya'nın boyutlarından ortalama 1.6 kat daha küçük olan yaşama elverişli gezegen barındırıyor. Bu bizim hoşumuza giden bir rakam çünkü bu boyutların altındaki gezegenlerin kayalıklardan oluştuğunu tahmin ediyoruz" dedi.
Dr Batalha, "Eğer yaşanabilir en yakın gezegen neresi olabilir diye soruyorsanız, bu yaklaşık 11 ışık yılı uzaklıkta, aslında çok yakın bir mesafe" diye ekledi.
James Webb Uzay Teleskobu gibi diğer gözlemciler de Güneş sistemi dışındaki gezegenlerin atmosferinden geçen yıldız ışıklarını inceliyor. Bu da olası biyolojik verileri sağlıyor.
Nasa'da astrofizik bölümü müdürü Paul Hertz şu açıklamayı yapıyor:
"Araştırmamızın nihai amacı, Güneş sistemi dışındaki gezegenlerden gelen ışıkları tespit etmek ve bu ışıkları, su buharı, oksijen, metan ve karbon dioksit gibi gazlar için analiz etmek. Bu gazlar, biyolojik ekosistemin varlığına işaret edebilir."
Kepler teleskobunun şimdiye kadar keşfettiği Kepler-186f ve Kepler-452b gezegenleri, boyutları, yörüngesinde dolaştığı yıldız ve yıldızından aldığı enerjiye bakıldığında Dünya'ya en yakın gezegenler olarak biliniyor.
Dr Batalha, yeni keşfedilen gezegenler Kepler 1638b ve Kepler-1229b için, yaşama elverişli gezegen arayışında ilgi çekici keşifler olduğunu söylüyor.
Nasa Ames Araştırma Merkezi'nde görevli Dr Batalha, Kepler'in görevinin 'Dünya'nın dışında yaşam olup olmadığına dair kanıt bulmak, evrende yalnız olup olmadığımızı ve galakside nasıl yer aldığını, yarattığı farklılığı anlamak için yapılan daha geniş çaplı stratejik araştırmaların bir parçası' olduğunu ifade etti.
Dr Batalha, "Bir ışık noktasına bakıp 'Bu yıldızın yörüngesinde yaşanabilir bir dünya var' diyebilmek… Sanırım bunlar çok derin ve bizim de neden burada olduğumuzu yanıtlayan sorular" dedi.
New Jersey'deki Princeton Üniversitesi'nde görevli Dr Timothy Morton, Kepler tarafından bulunan Güneş sistemi dışındaki gezegenlerin büyük çoğunluğunun süper-Dünya denilen (Dünya'nın yarı çapından 1.2-1.9 kat daha büyük) gezegen ile sub-Neptün (Dünya'nın yarı çapından 1.9-3.1 kat daha büyük) gezegeni arasında kalıyor.
Dr Morton, bu boyutlar aralığındaki gezegenlerin Güney Sistemi'mizde bilinen benzerlerinin olmadığına dikkat çekti.
Bilim insanları, Kepler'in 2015 yılı Temmuz ayında hedeflediği 4302 aday gezegenin bulunduğu katalogdan keşfedilen Güneş sistemi dışındaki ye 1284 yeni gezegeni tespit edip doğrulamak için yeni bir istatistiksel teknik kullandı.
Yeni teknik, aday gezegenlerin simülasyonlarıyla ilgili farklı bilgiler topladı ve her olası yeni dünyayla ilgili gökbilimcilere güvenilir puanlamalar verdi.
Güvenilirliği %99'dan fazla olan adaylar 'doğrulanan gezegenler' olarak belirlendi.
Araştırma ekibi, gezegen olma ihtimaline yakın fakat %99'luk orana ulaşmayan 1327 aday daha belirledi. Bu adayların incelenmesi devam edecek.
Kepler, diğer yıldızların yörüngesinde dolaşan gezegenleri keşfetmek için 'transit yöntemi' kullanıyor. Bu yöntem, yörüngedeki gezegenin Dünya ile yıldız arasından geçerken, yıldızın ışığının ne kadar karardığının ölçülmesiyle oluyor.
Yörüngedeki benzer gelişim, Merkür Dünya ile Güneş arasından geçtiğinde de yaşandı.
Kepler teleskobu adını, Rönesans dönemi gök bilimcisi Johannes Kepler'den aldı, teleskobun görevi 7 Mart 2009'da başladı.
Uzay aracının oryantasyonunu kontrol etmek için kullanılan dört reaksiyon çarkından ikincisi 2013 yılı Mayıs ayında hasar gördü. Bu da, yörüngedeki gözlemci aracın savrulmadan tek bir hedefe odaklanma özelliğini bozmuş oldu.
Fakat mühendisler yaratıcı bir çözüm buldu ve uzay aracının sabitlenmesi için Güneş ışığından gelen basıncı kullandı, böylece gezegendeki avına da devam edebildi. Bu göreve de K2 adı verilmişti.