Güncelleme Tarihi:
Fındık Araştırma Enstitüsünce (FAE) 22 yıldır yürütülen Karayemiş Genetik Kaynakları Projesi kapsamında Doğu, Orta ve Batı Karadeniz'den karayemişler, gen bankasında toplandı.
Taze tüketim ve gıda sanayisi kullanımı için de en iyisinin ortaya çıkarılması hedeflenen karayemişte, şu ana kadar 89 farklı genotip elde edildi. Muhafaza edilen genotiplerden çeşit tescil çalışmaları da yapılacak.
FAE Müdürü Aysun Akar, AA muhabirine, karayemişin sert çekirdekli, salkım şeklinde meyve yapısında, kırmızımsı mor renge sahip, hafif buruk tatlı bir meyve türü olduğunu söyledi.
Karayemişin doğal yayılış alanının özellikle Doğu Karadeniz olduğunu aktaran Akar, meyvenin Orta ve Batı Karadeniz ile Marmara Bölgesi'nin Karadeniz'e bakan bölümünde de yetiştirildiğini kaydetti.
Akar, doğal yayılış alanında bulunan ve meyve rengi, büyüklüğü, çekirdek durumu, tadı gibi farklı özellik gösteren tipleri toplayıp muhafaza ettiklerini belirterek, 1990'lı yılların sonunda başlayan Karayemiş Seleksiyon Projesi'ni, halen Karayemiş Genetik Kaynakları Projesi olarak devam ettirdiklerini aktardı.
Muhafaza edilen karayemiş genotiplerinden insan tüketimine veya gıda sanayisine uygun genotipleri ortaya çıkarmayı hedeflediklerini dile getiren Akar, şöyle konuştu:
"Bunun için Artvin'den Marmara Bölgesi'ne kadar pek çok farklı ilden, pek çok farklı rakımdan karayemiş genotipleri toplandı, laboratuvar ve arazi şartlarında genotiplerin birbirinden farklılıkları belirlendi. Sonrasında ise Enstitümüzdeki gen bahçesine aktarılan genotipler muhafaza edilmekte. Yaklaşık 10 dekarlık arazi gen bahçemizde toplamda 89 farklı karayemiş genotipi muhafaza etmekteyiz."
Akar, çeşit olarak tescil yaptırılması düşünülen genotiplerden ise ayrı bir parsel kurduklarını ifade ederek, gelecek dönemde çeşit olarak adlandırılması ve tescil için çalışma yapacaklarını söyledi.
Projenin gelecek 5 yıllık döneminde hem Enstitüde muhafaza edilen hem de yeni toplanacak farklı karayemiş genotiplerini DNA yönünden inceleyeceklerini kaydeden Akar, genotiplerin moleküler karakterizasyonunu yaparak DNA yönünden farklılıklarının da tespit edileceğini belirtti.