Güncelleme Tarihi:
Sendikalar, ticaret hukuku, uluslar arası anlaşmalar, doğası gereği, hep sermayeden yana tavır alır. Kazançları azalınca ilk yaptıkları işçi ücretlerine sınırlama getirme olur. Bilgi teknolojilerinin gelişmesi bu tabloyu her geçen gün işçiler aleyhine ve sermaye lehine değiştirmektedir. Kapitalist ekonominin yakın bir gelecekte fazla işçiye gereksinimi olmayacak, durum onu gösteriyor, neredeyse bedavaya çalışan kapitalist robotlar işçilerin yerini alacak. Robotlar, tatil istemiyor, zam istemiyor, çay molası istemiyor, robot sendikaları da yok, olsa bile ne yazar. Peki, işçilere ne olacak? İşte esas problem bu.
Dijital teknoloji yeni bir sosyoloji doğuruyor, eğitim bu sosyolojinin merkezine oturmuş. Liberal ekonomi siyasetin gündemine eğitimde kaliteyi taşıyor. Hükümetler eğitimi akıllı tahtalarla değil akıllı insanlara emanet ediyor, onlarda her problemi çözüyor. Dünya ticaretinin yaklaşık %40'nı nano-teknoloji oluşturuyor. Bu eğilim ekonomik literatüre 'Bilgi Kaynaklı Üretim Ekonomisi' (Knowladge Base Economy) gibi yeni bir kavram ekliyor. Gelişen dünyanın bilgiyi üreten, bilgiyi kullanan, bilgiyi depolayan, bilgiye ulaşan insanlara yani fikir işçilerine ihtiyacı var, bilgisizlere değil. Robotları tasarlayan, interneti bulan, füzeleri atan, NMR görüntüleme sistemleri gibi sağlık alanındaki tüm yenilikleri yapan, facebook, Google, bulan, mavi kuşu uçuran, her yer taksim her yer direniş diye bağıran, bilgili aklını kullanan yeni bir sosyal sınıf doğuyor. 21'inci yüzyılın siyasetini bu sınıf belirleyecek. Araştırma geliştirme yapıyor yenilikçi teknolojiler üretiyor, kürek kazma sallamıyor. Artık işçilik kalitesi beden gücü değil sahip olduğu bilginin kalitesi ile ölçülüyor. Onlar da robotların efendisi oluyor.Çözüm kaliteli profesyonel sayısını artırmak.
Tarih toplumların kaderini bilim insanları ve mühendisler çizdiğini defalarca kanıtlamıştır. Ülkelerin siyasal gücü ve ekonomik potansiyeli insan sermayesine (Human Capital) dayanmaktadır. Silikon vadisinde veya Telekom vadisinde veya silikon kavşağında, özgürlük ve eşitlik içersinde bilgi yarışı vardır, toma yok, biber gazı yok, cop yok, kurşun yok duvarlarında konser veya bir kültürel etkinlik ilanları var. Üniversiteleri dilsiz değil, her konuda seslerini yükseltebiliyor. Medya penguen kılığına girmiyor. Orada kimse senden veya benden veya sağcı solcu, kiliseye mi cami ye mi havraya mı gidiyor şeklinde değerlendirilmiyor. Bütün Arap halkı bir araya gelse, yapay zekâlı bir robot üretemez. Arabistan saraylarını bile her türlü tehlikeye karşı duyarlı sensorlar yani akıllı robotlar koruyor.
Gelecek yirmi otuz sene içinde internet sistemine öylesine yoğun yeni uygulamalar eklemlenecek ki yaratılan ekonomik değeri, bilgiye dayalı üretim aşamasına ulaşmış ülkeler paylaşacak. Bilgi paylaşım ve haberleşme portlları olan facebook veya tweet'i yasaklayan ülkeler ağızlarını açıp bakacak.
İnsansız hava araçları özgür, onları denetleyen kontrol kuleleri yok, istedikleri yere konuyor istedikleri gökte uçuyorlar. Kanatları 6cm iki metreye kadar değişiyor Konya ovasındaki bu sene ne kadar buğday üretilecek ithal ettiğimiz robotlar biliyor. Akarsular nerede kirlenmiş resmini çekiyor. Biraz büyüklerinin gövdesine silah monte ediliyor istediğin noktaya tam isabetli atış yapıyor. İsrail'den aldığımız insansız hava araçlarının, yani HERON'ların bakımını dahi yapamadık, ama lafa bakarsan bizden üstünün yok bu coğrafyada, her şey bize soruluyor. Artık robotlar savaşacak insanlar değil. İnsanların yarış alanı akıllı robotlara karar verme yetisini yükleyen yapay zekâ alnında olacak. Peki, acaba hangi üniversite veya hangi devlet araştırma geliştirme merkezi böyle konular ile meşgul oluyor. TÜBİTAK basit bir sesi dahi analiz edemiyor veya damara göre şerbet veriyor. İşte bizim bilimsel ve teknolojik kalitemiz. Bir gurup insan bunları yazdığım için bana ifrit oluyor, kardeşim bana kızacağına otur masa başına yap bir yapay zekâ tasarımı. Baksana namazı bile yapay zekâlı bir modem kıldırıyor.
İnternet haberleşmesi olgunlaştıkça milyonlarca bina yenilenebilir mikro enerji sistemleri ile donatılacak. Yeşil enerji interneti etkinleşecek. Lojistik otomatik internet ulaşımına bağlanacak. Bu etkinlikler ve benzerleri iyi eğitim almış tam profesyonel uzmanlarca yürütülür. Büyük çoğunluğunda fizik ve matematik bölümleri olmayan, olanlarında ise çağın gereklerine göre eğitim verilmeyen üniversitelerimiz ile biz bu yarışta yer alabilir miyiz? Siz karar veriniz, bunu TV ekranlarının çokbilmişlerine bırakırsanız Türkiye birinci. 2050'li yıllara gelince akıllı teknoloji pazarı bilgi kaynaklı üretim ekonomisine geçmiş bir azınlığın eline geçecek. Şimdi problem her sene iş piyasasına katılan milyonlarca insana iş bulabilme sorununa çözüm aranıyor ve çözüm olarak kaliteli eğitim işaret ediliyor. Nasıl geçmişte yaşamımıza 'SU AKAR TÜRK BAKAR' gerçeğe yansırmış ise 21'inci yüzyılda yaşantımıza'TWEET FİLAN TANIMAM'gerçeği yansıyacaktır. Seçim sonuçlarına göre tavır takınan ekranların çokbilmişlerine benden bir ağabey tavsiyesi: biraz bilgi teknolojileri ile ve bu teknolojilerin entelektüel alt yapısını oluşturan fizik, kimya biyoloji ve matematik eğitiminin uluslar arası standartlarda nerde durduğunu incelesinler. İstanbul Ankara arsındaki uzaklığı kilogram ile ölçen lise mezunlarının sayısına baksınlar. Sonrada 21'inci yüzyıl Türklerin yüzyılı olacak palavrasını okumaktan vazgeçip gerçekçi olsunlar.
İkinci dünya savaşından sonra, gençlerini kayıp eden Avrupa'nın, harap olan şehirlerini ve ekonomilerini ayağa kaldırmak için beden işçilerine ihtiyacı doğdu. Hiç bir eğitimi olmayan Anadolu gençleri bu fırsattan yararlanarak 1950'li yıların ortalarında başta Almanya olmak üzere misafir işçi statüsünde Avrupa'ya göç ettiler. Son yirmi senedir dünyada yeni bir nitelikli göç hareketi yaşanmaktadır. Milyonlarca her meslekten profesyonel, çalışma imkânlarının bulunduğu yoğun rekabetin yaşandığı ülkeler göç etmektedir. Ülkeler göçmen kabul etmekte çok seçici davranmaktadır. Bu durum karşısında Türk gençlerinin yurt dışında iş bulma imkânları bile kalitesiz eğitim nedeni ile yok denecek kadar azdır.
Tanrı Türkü korusun demekle iş bitmiyor.