Güncelleme Tarihi:
Japonya’da, bir yere kira vermemek için internet kafelerde yaşayan beyaz yakalı işçiler ve yarı zamanlı çalışanların hayatını anlamak ve onları açıklamak, bu kültürden olmayan birisi için herhalde oldukça zor. Fakat neyse ki, bir film yapımcısı hazırladığı bir belgeselle bu insanlar hakkında bize kısa ama net bir açıklama sunarak bu anlamda iyi bir iş çıkarıyor.
Net Cafe Refugees (İnternet Kafe Mültecileri) adı verilen 10 dakika uzunluğundaki bu belgesel film, izleyicileri 24 saat boyunca internete bağlı olan kabinlerden oluşan bir dünyaya doğru kısa bir yolculuğa çıkarıyor. Söz konusu bu internet kabinleri, toplumun kenarında yaşayan birçok Japon için geçici yaşam alanları olarak işlev görüyor.
Bu noktada, son dönemlerde izlediğimiz fütüristik, distopik şehirlerin tasvir edildiği bilim kurgu filmlerini ve onların acaba günün birinde gerçek olup olmayacağını düşündüğümüzü hatırlıyoruz. İşte Shiho Fukada’nın filminde gösterilen bu karanlık, çevrimiçi mağaralar da söz konusu distopik şehirlerin ilk örneklerinin çoktan belirmeye başladığının göstergeleri olarak değelendirilebilir.
Belgeselde yer alan bir yarı zamanlı inşaat sitesinin çalışanı bütün zamanını monoton işinin vardiyaları ve internet kafe arasında harcıyor. Kafedeki kabinde oturan adamın arka arkaya durmaksızın sigara içtiği ve kablolarla dolu siyah duvarlarla çevrili bir bilgisayar ekranına umursamazca baktığı görülüyor. Bir diğeri de bir kredi kartı şirketindeki bilgisayar sistemleri yöneticiliği işini bıraktıktan sonra tam dört ay boyunca bir internet kafede yaşadığını itiraf ediyor.
Konuyla ilgiki Mashable’da yer alan makalenin yazarı Adario Strange, genelde belirli aralıklarla Japonya’dan duyduğumuz moda olan bütün o tuhaf hikayelerin aksine, belgeselde anlatılan internet kafe mültecilerinin bu öykülerinin tamamen gerçek olduğunu söylüyor. Beş yıl boyunca Japonya’da ikamet eden Strange, filmde bahsedilen internet kafe kültürünün bir kısmına bizzat tanık olduğunu ve bu anlatılanların rahatsız edici bir biçimde doğru olduğunu belirtiyor.
Strange, Japonya’da kaldığı süre dahilinde bu internet kabinlerine dair deneyimlediği tuhaf tecrübelerini şöyle anlatıyor:
“İlk defa bir tanesini, Tokyo’daki kalabalık Shibuya bölgesinde kullandığım zamanı asla unutamayacağım. Bilgisayar ve kabin için izin kartımı aldıktan sonra, benim için ayrılmış kabinime doğru yürüdüm ve rahat tavırlarıyla dikkat çeken, sadece bornoz ve terlik giyen ve elinde banyo malzemeleri taşıyan bir adamla karşılaştım, açıkça anlaşılıyordu ki adam yatmadan önce bir banyo yapmaya gidiyordu.
Yıllar içinde, ülkenin diğer yerlerinde de internet kafeleri kullanmamı gerektiren durumlar oldu, ve bu dediklerimin hepsini gördüm ve duydum — genç çiftlerin maraton seks oturumları, oraya yeni gelenlerden gerçekten rahatsız olan internet kafenin müdavimleri ve hatta kendi kabininde ufak bir bakkal dükkanı açan bir adam…” (Kaynak: Bonpurloryan.com)