Güncelleme Tarihi:
Londra’nın doğusundaki doklar bölgesinde etrafı metal çitlerle çevrili, penceresiz dört duvarı güvenlik kameralarıyla dolu sıradan, beton bir bina vardır.
Hiçbir levha yoktur üzerinde. Önünden gelip geçenler bilmez ne olduğunu. Ama “Linx” ya da London Internet Exchange adı verilen bu bina dünyanın en büyük internet trafik santrallarından biri. Saniyede iki terabayt (2000 gigabayt) veri aktarılır buradan.
Dünyada farklı bölgelere dağılmış 30 civarında böylesine büyük internet santrali var ve hepsi birbirine bağlanmış bir ağ oluşturuyor. Elektrik kesintisi ya da deprem gibi nedenlerle birinde meydana gelecek bir hasar internet trafiğini kesintiye uğratır. Bu kesintiler çoğunlukla bölgesel olarak hissedilir.
Kablolar
Fakat böylesi felaket senaryoları kolay kolay olmaz. İyi koruma altındadırlar. Peki, bu santraller arasındaki bağlantıyı koparmak daha mı kolaydır? Dünyanın etrafı binlerce km kabloyla döşelidir. Çoğu korumasız bir halde deniz dibinde yatar. Bazen deprem ya da gemilerin çıpası bu kabloları koparabilir. 2008’de Mısır da dahil bazı ülkeleri etkileyen kesinti böylesi bir kablo kopması sonucu meydana gelmişti.
Fakat bu bağlantılar bir bütün olarak oldukça dayanıklı; bu türden kazalar sistemin çökmesine neden olmuyor. Yani aradaki bağlantıya çok da bağlı kalmadan iki uç nokta arasında iletişim mümkün olabiliyor. Kabloları kesmenin iletişim ağı üzerindeki etkisi sınırlı kalıyor. Örneğin Suriye’de iletişimi engellemek için bazı bölgelerin bağlantısı kesildiğinde Google gibi dış internet sitelerine erişim mümkün olmasa da iç ağlar arası iletişim devam ediyor.
Olası tehlikeler
Fakat internetin trafiğin yönünü değiştirme kapasitesi aleyhte de kullanılabilir. DDoS (Disturbed Denial of Service) saldırısı bu yöntemlerden biridir. Kasıtlı olarak aşırı bir trafik yüklemesi yapılır. Giderek yaygınlaşan bu saldırılara karşı CloudFlare ve benzeri şebekeler bu “zararlı” trafiği emip dağıtma yoluyla müşterilerini korumayı hedefliyor. Fakat uzmanlar bu saldırıların çok kolaylaştığını, hatta bazen rakip şirketlerin birbirine karşı bu yönteme başvurduğunu söylüyor.
Bir diğer tehlike ise BGP (Border Gateway Protocol) olarak ifade edilen Sınır Geçit Protokolü’nün ele geçirilmesi. Bu milyonlarca minik paket trafiğini yönlendiren bir sistem. Bunların yönü internet korsanları tarafından saptırılırsa trafik farklı adreslere kayabilir, böylece örneğin istihbarat örgütleri kolaylıkla bilgi toplayabilir. Trafiğin internet altyapısının zayıf olduğu bölgelere yönlendirilmesi yoluyla da sistemin çökertilebileceği ifade ediliyor. Pakistan’da YouTube ile ilgili benzer bir deneyim yaşanmıştı.
Kapsamlı saldırı tehlikesi
Bu tür sorunlar kesintilere neden olmuşsa da interneti tümüyle çökerten bir vakaya şimdiye kadar rastlanmamıştır. Fakat bu böyle bir ihtimale karşı önlem alınmaması anlamına da gelmiyor.
Parazit, sistemi çökertmemekle birlikte bilgileri okunmaz hale getiriyor. Kapasiteyi ise yüzde 1’e kadar düşürebilir. Sistemde bunu tespit etmek oldukça zordur. Tek dışa vurumu trafik yoğunluğu olarak ortaya çıkabilir.
Chan, bu şekilde internete saldırmak isteyenlerin çıkabileceğine, bir yapı olarak internetin korunması sorununun ise yeterince tartışılmadığına dikkat çekiyor.
İnternetsiz yaşam ihtimali
Günümüzde bankalar, ticaret, hükümet sistemleri, bireysel iletişim, cihazlar… tümüyle internete bağlı çalışıyor. İnternet çöktüğünde sorun olacağı açıktır. Fakat bu sorunun boyutlarını ve niteliğini bilmiyoruz.
Daha önce kapsamlı bir çökme olmadığından bu konudaki tehlike de yeterince dikkat çekmiyor. A planı güzel güzel işlerken kimse B planını düşünmek istemiyor. İnternete bağlılığımız günden güne arttığı için onsuz yaşamı kimse hayal etmek bile istemiyor. Ama bu durum bir gün büyük pişmanlıklara neden olabilir.