Güncelleme Tarihi:
Evrenin yoğunluğu içerdiği madde ve enerjinin yoğunluğuyla ölçülüyor. Ama bir sorun var; evren hızlanarak genişlediği için yoğunluğu da değişmekte. Ayrıca tabii evrenin şeklini de bilmemiz gerekiyor ki nispeten doğru bir sonuca varabilelim. Evrenin düz olduğunu varsayıyoruz çünkü Büyük Patlama ‘dan geriye kalan ışıma olarak özetleyebileceğimiz kozmik mikrodalga arka plan ışımasının (evrene yayılmış bir elektromanyetik dalga) ölçümlerinden yola çıkan bilim insanları düz olması gerektiği sonucuna vardı. Ama hatırlatalım; bundan yüzde yüz emin değiliz. Yine de şimdilik diğer olasılıkları bir tarafa bırakıp bunun üzerinden devam edelim
Evren, uçlarından hafifçe gerilmiş çarşaf gibi düzse kütleçekim kuvvetinin, onun genişleme hızını bir noktadan sonra yavaşlatması beklenir. Tabi bu etkinin ortaya çıkması için yeteri kadar madde varsa… Genişlemeyi ters yönde etkileyecek madde yoğunluğuna kritik yoğunluk deniyor. Evrenin kritik yoğunluğunu hesaplayabilmek için genişleme oranını da bilmek gerek.
Gözlemlerden bildiğimiz kadarıyla evrenin madde miktarı (Görülebilir, ölçülebilir olan madde) sadece yüzde 4 civarında. Evrende görebileceğimiz ne varsa; tüm o galaksiler, yıldızlar, gezegenler ve diğer gökcisimleri bu yüzde dörtlük dilim içinde. Geri kalan bölümde ne var? Bilmiyoruz ama tabii ki tahmin edebiliyoruz. Sadece emin değiliz. Çünkü görünmeyen, ölçülemeyen bir içerikten bahsediyoruz. Evrenin yüzde 23’ünü karanlık madde dolduruyor. Geriye kalan yüzde 73’lük bölümdeyse karanlık enerji var. Karanlık enerji, evrenin hızlanarak genişlemesinden sorumlu. Sonuç olarak bildiğimiz türden maddenin evren içindeki oranı son derece düşük. Öyle düşük ki her 4 metreküplük hacim birimine sadece 1 proton düşüyor. Karanlık madde ve karanlık enerjinin doğasını bilmediğimiz için onlar hakkında daha derin bir hesaplama yapabilmek şimdilik pek mümkün değil.