eSIM teknolojisi ile hayatımızda ne değişecek?

Öncelikle eSIM'in 'e'sinin ne anlama geldiğini anlatarak başlayalım. İngilizce 'embedded' keliminin kısaltması olan 'e', 'gömülü' anlamına geliyor. Yani gömülü SIM teknolojisinden söz ediyoruz.

Bugüne dek telefonlara, tabletlere ve bazı özel modemlere fiziksel SIM kart yerleştirdik ve kullanmaya da devam ediyoruz. Ancak piyasaya çıkan bazı yeni nesil telefon ve cihazlar eSIM teknolojisiyle de beraber geliyor. Telefonda bulunan bu minik çip, eSIM teknolojisini kullanıcılara sunuyor. Fiziksel SIM kartlar gibi takılıp çıkarılabilen bir şey değil.

Bu teknolojinin sorunsuz çalışabilmesi için telefon operatörlerinin de bu desteği sunması gerekiyor. Aksi halde eSIM'li bir telefon kullanıyor olmanızın bir esprisi yok. Örneğin Apple'ın iPhone XS ve XS Max modellerinde bu teknoloji kullanılıyor; ancak Türkiye'de bu teknoloji henüz aktif hale gelmediğinden atıl olarak kalıyor.

eSIM'in mantığı şu: Yeni bir telefon numarasını kullanmak için artık operatöre gidip SIM kart almanız gerekmiyor. Bunun yerine doğrudan operatörden yüklenecek bir SIM yazılımından söz ediyoruz. Yani fiziksel SIM kartla kullandığınız bir telefona ikinci bir hat daha eklemiş oluyorsunuz. Ancak fiziksel olarak yer kaplamadığından bu durum hem telefon üreticilerin işine geliyor, hem de kullanıcıların.

Yani aynı anda iki hat kullanması gereken kullanıcılar bu teknolojinin hedef kitlesini oluşturuyor. İki telefon ya da iki SIM kart taşımak yerine, tek telefon-tek SIM kart mantığıyla ilerleniyor. Örneğin fiziksel SIM kartınız özel hattınızken, eSIM ile görünmeyen bu kart da iş hattınız olabilir.

Bu teknolojiyi sadece telefonlarda görmeyeceğiz elbette. Akıllı saatlerden tabletlere, akıllı olan hemen her cihazda eSIM teknolojisi kullanılabilir.

Şimdilik sınırlı sayıda ülkede kullanılan eSIM teknolojisi yakında Türkiye'de de aktif hale gelecek.